Yıllardır kendimi boğazlamama sebep olan insan türleri (wattpad'e özel),
Sadece son bölüme oy verip bölüm isteyenler,
İstisnasız kurgunun hiçbir bölümüne oy vermeyenler ama okuma listelerine ekleyenler (bh'yi okuyan insanların %70'i bunu yapıyor),
Başrollerimin herhangi birine hakaret edenler (direkt engelliyorum),
Haftalar önce yorum atan birinin yorumuna tartışma çıkaracak düzeyde yorum atanlar (onları da engelliyorum),
Her yorumunun sonuna 'amk' ve 'aq' yazanlar,
Şimdilik bu kadarı aklıma geldi.
+ Sürekli 'yb' yazdığınızda botmuşsunuz gibi hissediyorum. Bir noktada yorumlarınızı silmeye yetişemeyeceğimi düşünüp engellemeye başlayabilirim...
Saygılarla, hayall
İyi okumalar 🤍
...
Yemek masasının altına doğru dağılıp giden cam parçaları, toz haline gelmiş porselenlerle buluştuğunda ortaya duvara asılası bir manzara görseli çıkmıştı. Kaç porselenin heba edildiği mutfağımdaki net zayiattan haberim yoktu. Levent'le Okan dolapları açıp kapatırken hiç bardak kalmadığını görmüştüm. Sonra Levent, bulaşık makinesinden bir tane bulup çıkarmış ve "Buraya bakmayı akıl edememiş!" diye sevinç nidaları atmıştı.
Okan elindeki büyüteçle mutfağımın içinde yürümeye kaldığı yerden devam edince kulağıma yine aynı ses doluştu. Kırık olan porselenlerimin ufalanma sesinden bahsediyorum. Üstlerinden ayı gibi geçtikleri için bu sesi son bir saattir her an duyuyordum.
Okan, "Buralarda hiç emare yok gibi." derken büyüteci buzdolabına doğru tuttu. O benim büyütecimdi. Başta neden "Bana büyüteç lazım." diye ortalığa düştüğünü anlamasam da şu an deneyimleyerek anlama fırsatı yakalamıştım. O evimi bu hale getirenin parmak izlerini büyüteçle görüp kanıtlayabileceğini sanan çakma bir dedektifti.
Levent'e gelirsek,
Eve girer girmez ilk iş olarak yerden toplayıp masaya koyduğum kurabiyeleri, son bir saattir cam parçalarından sıyırıp yemekle meşguldü. İkimizde yemek masasında oturuyorduk. Tam karşımda duruyordu. Boğazı kurudukça su içiyordu. Ardından yeni bir kurabiyeyi ağzına atıp ortalığı seyre dalıyor ve ara ara olayla ilgili çıkarımlarda bulunuyordu.
Kendisine baktığımı hissedince özenle temizlediği kurabiyeyi havaya kaldırıp ışığa tuttu. İçerisinde gerekli mamuller dışında bir ürün olmadığını görünce gülümsedi ve bana doğru uzattı, "Çok baktın, gözün varsa al ye. Boğazımda kalsın istemiyorum."
"Boğazını sikeyim." dediğimde "Sen bilirsin." deyip kurabiyeyi olduğu gibi ağzına attı.
Evin hali içler acısıydı ama Levent hala boğazının derdindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEHZAT'IN HERASI
RomanceDoktor/öğrenci temalıdır, yaş farkı içerir. Bir tık yetişkin içerik barındırıyor olabilir. İlk bölümler textingtir. . Başlangıç tarihi: 07.04.24