Tanrılar savaşında yaratılırken çiftimizle birlikde yaratılmıştık. Çiftimiz ruhumuzun bir parçasıydı. Diaboli erkeklerimizi katlettiğinde, ruhumuzuda katletmişti. Geçmek, bitmek bilmeyen bir yasın içinde boğuluyorduk. Her doğuşumuzda annelerimiz, Rahibe Hekate'ye dua ederdi. 'Reankarne olursak,geçmiş yaşamımızı hatırlamayalım' diye. Çünkü bu öyle fena bir durumdu ki reankarne olan bedenimiz, yıllar boyunca ruhunu arardı. Durmadan, durmadan, durmadan. Bir tende soluklanmaksızın. Yapılan onca ayinler, verilen onca kurbanlar, edilen yeminler. Uğrununa girilen savaşlar. Hepsi ruhu içindi. Ruhunu bulmak için. 600'den fazla erkek cadıyı öldürdü Diaboli. 600 farklı ruh. Çoğu arafta eşini bekledi. Birlikde doğmak için. Hatırlamakta burada devreye giriyordu işte. Her doğan mahlukat şanslılarsa buluyordu eşini.
Birde işin melankoli kısmı vardı. Eşinizin başkasıyla birlikte olması. O yüzden hatırlamak bir lanetti. Mutlu günlerinizi, düğününüzü, ölümünü, yanlızlığı, savaşı, arafı. Hatırlamak en büyük lanetti. Hekate gücü için bizi tekrar lanetlediğinde bir umut, Kara Ayin'in bize eşimizi getiriceğine inanıyorduk. Ruhlarının diğer yarısını bulan cadılar düğün yapardı. Annem ve babam gibi. Bulup da karşılık alamayan cadılar ise, düğün gecesi. Tıpkı Karsu ve Diyar gibi.
18 Yaşına girdiğim ilk gün annem tarafından bu düğün gecesi için hazırlanmıştım. Sonra ki diğer aylarda. Fakat o kapı hiç tıklanmamıştı. Benim ruhumun diğer yarısı ya hala araftaydı, ya da başka bir hayatı vardı. Çünkü yapılan hiç bir çağrıma cevap vermemişti. O yüzden, hatırlamamak işime geliyordu. Nadirde olsa hatırlayan cadılar vardı. Sırf benim gibi ailesinin sonunu getirmek istemeyen cadılar da bir Memoria Ayini* düzenler, buldukları ruhlarının ailelerini katledip erkekleri Kara Ayin'e mecbur bırakırdı. Hem kendilerini hemde ruhlarını delirtirdi. Kimisi de aşkını hatırlar ona zarar vermek istemez öylece yok olup giderdi. Bizi diğer soylardan ayıranda buydu işte. Cadılar olarak tamamen saf kötülük ve ya saf iyilik değildik ve ben bu gece kapım tıklanmazsa Memoria Ayini yapmaya kararlıydım ama işin özü bu raddeye gelmek istemiyordum. Biliyordum ki ben ailem için delirmeye hazırdım.
🌙🌙🌙
Hekate ve Diaboli onları 'uğurlamamıza' izin vermeden gittiler. Annem gitmelerinin arkasından hışımla bana döndü. Bayılma evresini geçmiş, çıldırma evresine gelmişti artık onu tutan bir Diaboli de yoktu. "Sen nasıl onu koynuna alırsın. Kafayı mı yedin?" Üzerime yürüyen bedenini babam tuttu. "Biraz sakin ol." Babam ilk defa yüzüme bakmıyordu. "Neden aldığımı biliyorsun?" annem iğrenir gibi yüzünü buruşturdu. "Sakın bahanelerin arkasına saklanma küçük hanım" bahaneler mi bu kadın kör müydü? Sinirle ona bir adım yaklaştım. Aramıza aniden Diyar girdi. "Bahaneler dediğin, hayatındı. Bu kadar nankör olma!" yaptığım saygısızlıktı. Onun ki gibi. Cevabım babamı kızdırdı. "Ağzından çıkanı kullağın duysun Afra. Annenle düzgün konuş." anneme birşey yapıcakmış gibi davranan Diyar'a bir sille attım. Sinirimi bir yerden çıkartmalıydım. Diyar uçtuğu duvardan kafasını silkeyerek kalktı. Oda artık sinirliydi. "Ben sizin saçmalıklarınız yüzünden Diaboli'nin oyuncağı olmuşum, siz hala bana kızıyor musunuz? Hangi hakla?" sinirle Diyar'a döndüm. "Bu salak vaktiz yapmayı bilmez, babam desen saldım cayıra mevlam kayıra, annem iblis öldürür, Aden çağırma ayini yapar. Sizin bana kastınız mı var? Şeytan'nın koynuma ben almadım güzel ailem! İtinayla siz soktunuz." atamadığım sinirimle odama çıktım. Annem hala arkamdan bağrıyordu. Benim kendimi delirtmeme luzum yoktu. Bunlar beni zaten delirtiyordu.
Odayı mühürleyip duş aldım. Sinirim bir nebze yatışmıştı. Derin bir nefes aldım. Bu gece gelindim. İlk defa annemsiz bu ayini yapıcaktım. İçim istemsizce buruldu. Giyinmek için sandığı açıyordum ki kapım hafifce iki kere tıklandı. Merakla kapıyı açtım. Annem yüzüme bakmadan içeri girdi. Adımları sandığın önünde durdu. Kafa karışıklığıyla onu izliyordum. "Üstünü daha giyinmemişsin. Saçın makyajın duruyor hala. Hadi giyin. Bakma suratıma bön bön. Sana çok kızgınım. Ama bu, seni bu gece yanlız bırakıcağım anlamına gelmiyor. Hala benim kızımsın." sıkıca sarıldım anneme. Bu gecenin önemini en iyi o bilirdi. Bu son şanstı. Ya hep ya hiçimdi. İyi ki tek başıma hazırlanmama izin vermemişti.
Ben giyinirken annem saçlarıma maşa yapıp hafif topladı. Makyajımı yaparken korsemi bağladı. Ben yağlanmak için esansları çıkarırken kapıya bir davut yıldızı çizdi. Gerisi bana kalmıştı artık. Heyecandan ellerim titriyordu. Son kez sarılır gibi sarıldı. "Ne olursa olsun, kim gelirse gelsin kabul et. Hamile kaldığını anladığın an bitir ilişkiyi. Kendini sakın ezdirme Afra. Hoşuna gitmezse devam etme. Kendine dikkat et kızım." ikimizde biliyorduk ki eğer gelen olursa ayin bitene kadar o kapı açılmazdı. O yüzden tutamıyacağı sözler vermedi. Kapıdan çıkarken Aden'i kapının önünde, elinde bir mum tutarken gördüm. Mumda adım yazıyordu. Gelen bir Vampir olabilirdi ve vampirlerin en sevdiği gelenek gelinini kaçırmaktı. Aden yine mantıklı davranıp beni eve hapsetmişti.
Kapıyı kapatıp mühürledim. Son kez aynaya baktım. Üstümdeki korse günün anlam ve önemini yaşatmak için dikilmişti sanki. Beyaz saten kumaş korsenin şekli, bir gelinliği andırıyordu. Üstünde ki her inciyi babam açık denizlerin dibindeki istiridyelerden toplamıştı. O ruhunun diğer parçasını bulmuştu. Sıradaki bendim.
Derin bir nefes alıp tebeşiri aldım. Ve başladım Kara Ayin'ime.
Odanın ortasına büyük bir Davut Yıldızı çizdim. Çizdiğim yıldızın köşelerine mumlarımı dizip tek tek yaktım. Sırada açıkta kalan vücudumu misk ve amberle yağlamak kalmıştı. Köşeye koyduğum şişeyi elime alıp bir yandan şarkımı söyledim bir yandan kendimi yağlamaya başladım. Her tekrarımda mumlar alevlendi "Ego sum Afra maga, anima mea, veni ad me. Te exspecto post ostium*." usul usul şarkı söylüyor bir yandan da kollarımı yağlıyordum. Oda incilerin tıkırtılarına ek benim müziksiz şarkımla sukunet içindeydi. Ümidim kalmamıştı. Orospu çocuğu gelmiyecekti. Sinir ve kırılmışlıkla elimdeki şişeyi duvara fırlattım. Herşey bitmişti. Hekate beni lanetliyecekti. Sorun sadece ben değildim. Aynı zamanda Aden'di. Olan ikimize olucaktı.
İstemsizce göz pınarlarım ıslandı. Pes edemezdim. Delirmeye de niyetim yoktu. Tek yolum kalmıştı. Asla yapmaman gereken şeyi yaptım. Hızlıca sandığımın başına gidip üç gün önce temizleyip koyduğum aile yadigarı bıcağı ve yine aile yadigarı olan kadim cadı kitabı aldım. Profanus Liber*, ilk cadı atalarımızdan beri bizlerleydi. Bizzat kaleme alan cadı atalarımdı.
Kitaba akademide ki öğretiler için arada bakardım. Bir keresinde bir büyüye denk gelmiştim. İki sayfa arasına gizlenmiş bir bölümdü. Okudukça bunun bir antlaşma olduğunu anladım. Şeytanla antlaşma. Yazılana göre istediğimi yerine getirirse, bende onun istediğini yerine getirirdim. Zinakâr beni ona bağlıyordu, ama bu antlaşma onu bana bağlıyordu. Başka şansım yoktu.
Kitapla bıcağı alıp yıldıza geri döndüm. Sayfayı bulup büyüye başladım.
Elime derin bir kesik attım. "Kötülüğün kaosun ve savaşın babası, duy sesimi ve çağrıma cevap ver! yardım et zavallı ruhuma, adağımı kabul et ve çık karşıma" sonunda tüm gece beklediğim sesi duydum. Kapım üç defa tıklandı.🌙🌙🌙
Merhaba👋
Bugün biraz buruğum. Kızım bir hafta da iki defa düştü. Biri arabasından diğeri de bu akşam beşiğinden. O yüzden buraya fazla birşey yazamıyorum. Kafam çok bulanık. Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın.
Büyüyle kalın🌙
🌙🌙🌙
*Memoria Ayini: Reankarnasyon anılarını hatırlama ayini.
*Ego sum Afra maga, anima mea, veni ad me. Te exspecto post ostium: Ben cadı Afra, Ruhum gel bana, bekliyorum seni, kapının ardında.
*Profanus Liber: Kutsal olmayan kitap.
🌙🌙🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA AYİN +18
FantasyHamile kalmak için sayılı günlerim varken ya güçlerimi kaybedicektim ya da Şeytan'dan bir çocuk yapıcaktım. Bende Şeytan'ı seçtim. 🌙🌙🌙 İnatçı bir Cadı... Kurnaz bir Şeytan... Hekate cadıları lanetlemişti. Diaboli ise lanete rahmen Afra'yı seçmişt...