33. Bölüm

811 99 20
                                    

Bol bol yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar.

🌙🌙🌙

Kaos burdaydı. Başından beri bizi izliyor, bize fısıldıyordu. Biz herşeyi Şeytan'a bağlamıştık ama o Asıl Tanrı'yı yok edip içimize sızmıştı. Tıpkı sinsi,bir yılan gibi.

Savaşlar, açlık, iklim değişikliği, virüsler. Hepsi Kaos'tu. Aç, yozlaşmış, sefil varlık. Karanlıktı. Kir, pislik ve kanla kaplıydı. Yok edilmeliydi.

Başından beri Asıl Tanrı Koruyucu'ları bu yüzden yaratmıştı. Ama bu açgözlü varlıklar Kaos'u unutup birbirlerine düştüler ne için? Aşk? Güç? İhtiras? Cevap hepsiydi. Onlarda insanlar gibi kandırılmıştı.

Bu şeytani varlık o kadar güçlüydü ki bana çocuklarımın varlığını bile unutturmuştu. Onun yanında sadece kendi benciliğimle dolup taşmıştım.

Peki bu Sahte Tanrı'lar nasıl bu kadar kolay unutmuştu tehlikeyi. Hepsi onların suçuydu. Bizi korumak onların göreviydi. Yaratılış amaçları oydu. Ama onlar birlirleriyle o kadar meşkullerdi ki, asıl düşmanı unutmuş, içimize sızmasına izin vermişlerdi.

Kaos, Hekate ve Diaboli'yi göstermişti bana. Rafeal nedense yoktu yüzleri arasında. Belkide onu hiç görmediğimdendi. Sahi Rafeal bana kendini hiç göstermemişti. Bellatrix'in anılarında bile yüzü bölük pörçüktü.

Taht herşeyin farkındaydı. Cehennem başımdan beri kendine bir kurtarıcı arıyordu. Cehennemin yaratıcısı ne kadar Diaboli olsada Bellatrix'in yarattığı toprakların üzerine kurulmuştu.

Bellatrix delirme emareleri göstermeden önce kendini dünyaya ve insanlığa adayan bir kadındı. Başından beri Cehennem'in istediği kurtarıcı oydu.

Ben asla bir kurtarıcı değildim. Koruyucu hiç değildim. Ama kıyamet yaklaşırken, içimden bir ses cennet ve cehennemin düşeceğini söylüyordu.

Doğuma çok az kalmıştı. Üç hafta sonra doğumum vardı fakat hala bebeklerim için bile çare bulamamıştım.

Düşüncelerimi bölen Diaboli oldu. "Biraz dinlen hadi. Sonra konuşuruz" Olanlardan sonra töreni bitirmiş odamıza çıkmıştık. Diaboli iyi olduğumu anlayınca benimle arasına yine mesafe koymuştu. Kulağımda ki küpeleri çıkartıp kucağımda ki büyük ahşap,takı kutusuna koyuyordum bir yandan da Diaboli'ye dert yanıyordum.

"Senin neyin var cadılar aşkına!" sistemime karşı  kılını bile kıpırdatmadı. "Birşey olduğu yok. Kafanda kurma yine." Bu zamana kadar neyi kafamda kurmuştum. "Ne demek birşey yok. Sabahtan beri yüzün sirke satıyor."

Diaboli büyükçe ofladı. "Canımı sıkma Afra, yat zıbar hadi..." ben bunu gebertirdim. "Sen yat zıbar kazulet. Dikildin tepeme!" Diaboli sinirle burun kemerini sıktı. "Afra bak şuramdayım. O sesini kesmezsen, ben kesiceğim. Sabrımla oynama benim." şuramdayım derken burnunun ucunu göstermişti.

Sinirle çarşafı üstümden atıcakken, yine üstümde kukla büyüsü kullandı. "Canın sıkılınca ilk aklına gelen bu değil mi? Elimi kolumu bağlamak. Serbert bırak beni" Diaboli tek kaşını kaldırdı. "Yoksa?" sinirken saçlarım havalanmaya başladı. "Yoksa, ruhumu bedenimden çıkartır, sarayı başına yıkarım."

Diaboli duygu emeresi göstermeksizin yamuk bir gülüş attı. "İrademe karşı gelemezsin Afra, öyle bir gücün yok." içten bir gülüş gönderdim. "Ama Belltrix'in var. Gücü hala içimde."

Diaboli sinirle görünmez iplerimi gözdü. "Cadı olmandan nefret ediyorum." Kocaman gülümsedim. "Hayır, bana bayılıyorsun. " 

Kontrolünü tekrar elegeçirdiğim bedenimle zorlada olsa ayağa kalktım. Karnım artık baya büyümüştü ve bebekleri taşımak gittikçe güçleşiyordu. Cadılara şükür, peri eti ağrılarıma çok iyi geliyordu da hiç olmazsa artık o ağrıları çekmiyordum.

KARA AYİN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin