21. Bölüm

5K 275 61
                                    

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar.

🌙🌙🌙

Parmaklarım yara izini sevmek isterken Diaboli izin vermeyip elimi havada yakaladı. Merakla kafamı kaldırıp ona baktım. Bu 'B' Bellatrix olabilir miydi? Sormak için dudaklarım aralanırken Şeytan'ın dudaklarını alnımda hissetim ardından öyle bir uykum geldi ki soru sormayı bırak sorucağım soruyu bile unutarak uykuya dalmıştım.

Sabah güne kuş cıvıltılarıyla değil, uçan kanatlı zebanilerin çığlıklarıyla uyandım. Cehennem hala bıraktığım gibiydi. Yatakta tektim ve öyle açıkmıştım ki üstümdeki geceliği umursamadan çıplak ayak odadan çıktım. Artık farkediyordum ki iki haftadır beni yöneten beynim değil midemdi. Karnım gurulduya gurulduya merdivenleri indim. Bir yandan karnımı okşuyor bir yandan da taş merdivenlerde mutfağın yerini sormak için birini arıyordum.  Sonunda çıkan klasik hizmetli kıyafetli İblise yolu sordum. Kadın, beni en alt kata yönlendirdi. Cehennem Saray'ı o kadar büyüktü ki bir kere gelmiş olsam da merdivenler, yolları karıştırmama sebep oluyordu.

 Cehennem Saray'ı o kadar büyüktü ki bir kere gelmiş olsam da merdivenler, yolları karıştırmama sebep oluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hızlı adımlarla merdivenleri geçip yemek salonuna girdim. Etrafda fazla mahlukat yoktu ama görevli iblisler yemek dağıtımı yapıyordu. Hemen geçen oturduğumuz masaya oturdum sabırsızlıkla önüme konulucak tabağı bekliyordum. Sandalye sesiyle birkaç mahlukat bana döndü her kafasını çeviren dönüp tekrar şaşkınlıkla kafasını çeviriyordu. Yüzümde birşey mi var derken kafama dank etti. Kısacık bir gecelikle yemek salonunun ortasında otuyordum. Utançla kafam öne eğildi.  Bebeklerim açlığa asla dayanamıyorlardı ve bunun sonucunda düşünmeden hareket etmemi sağlıyorlardı. Ağlamak üzereydim. Yanıma gelen uşak kıyafetli bir iblis koluma dokundu. "Hanımefendi bu kılıkta burda oturamazsınız!" ağlamak üzereydim. Karnım açlıkdan gurulduyordu ama gururum kırılmıştı. Bende biliyordum böyle aşağı inmemem gerektiğini ama mantığım midemin önüne geçemeden hareket etmiştim.

Kalkmak için sandalyeyi ittirirken kolumu hala tutan iblis uçtu. Baya uçtu. Duvara. Şaşkınlıkla sersemlemiş iblise bakıyordum. "Bir daha ona bırak dokunmayı gözün dönerse seni gebertirim. Şimdi herkesin gözü tabaklarına insin kafasını kaldıranın kafasını uçururum. " Diaboli kapıdan girip sakin adımlarla yanımda ki sandalyeye oturdu. Duvara çarpan iblis ise hızla salondan çıkartıldı. Odada bulunan bütün mahlukatlar çıt çıkarmadan tabaklarına dönmüştü. Sarayda yaşıyan birçok iblis ve vampir vardı. Bir çoğuda önemli kişilerdi. Dünyada ki bürokrasi ile ilgilenenler, kanun adamları, Diaboli tarafından bizzat güç verilen iblisler vampir kontlar ve cehennemde düzen ve intizamda görevli mahlukatlar. Hepsinin kendi içinde bir hiyerarşik bir düzeni vardı.

Şaşkınlıkla yanımdaki Şeytan'a döndüm. "Haklıydı, ben böyle inmemeliydim. " Diaboli servis açmak için gelen iblise müsada ederken sukunetle bana döndü. "İstersen çıplak gez Afra, kimse seni benim soframdan kaldıramaz. Ama yinede, merakımı cezbetti bu şıklığının nedeni nedir?" Servis açmakda olan iblise izin verip utançla başımı öne eğdim. "Ben çok açıkıyorum. Sürekli öyle acım ki beynim iptal oluyor sanki. Tilki gibi yemek aramaya çıkıyorum." Diaboli benzetmemle tebessüm etti. İblis, Diaboli ve bana farklı tabaklar getirmişti. Benim tabağımda Türk usulü kahvaltı varken, onun tabağında kanı hala üstünde  pembe renkli bir kare et vardı. Kokusu çok güzeldi. Sanki tütsülenmiş tavuk kokuyordu. Ama o kadar az pişirilmişti ki kanını çekememişti bile. İşhatla yemeğine bakışlarım Şeytan'nın dikkatini çekti. Elindeki çatal ve bıçak hareket ederek bir parça etten kesti. Gözlerimi çatalından ayıramamıştım. Ağızını açan Şeytan'la bende istemsizce ağızımı açtım. Diaboli kaşlarını çatarak çatalı ağızına götürmekten vazgeçip bana uzattı. Beklemeden eti çataldan kaptım. Tadı muhteşemdi. Et ağızımda dağılıyor hatta bir damla kan cenemden gerdanıma süzülüyordu. Yüzümde koca bir gülümsemeyle ve tatminle Diaboli'ye döndüm. "Bu ne böyle tadı muhteşem. Bende istiyorum bundan. Lütfen" Diaboli kaşlarını çatmaya devam ederek tabaklarımızı değiştirdi. "Tütsülenmiş Peri eti." Hala çiğnerken şaşkınlıkla Diaboli'ye baktım."Oha. Peri etini nerden buldunuz?" Diaboli tabağımı inceleyip dişine göre  birşey bulamamış olucak ki tabağını ittirip masanın sonunda servis için bekliyen iblise kahve söyledi. "Çok nadirde olsa, Rafeal tarafından bizzat Cehennem Çukuru'na gönderilen mahlukatlar olur. Bedenen geldikleri için arada soframı renklendirler. Bunu beğendiysen bir de cadı eti dene" gör kırpan Şeytan'ı kale almadan gözlerimi devirip kapıdan giren Lillitth'e odaklandım. Kadın, yine sultan gibi içeri girip Diaboli'nin karşına oturdu. "Pardon da sana kim oturabilirsin dedi?" Ağızımdaki yemekle gıcık gıcık Lillith'i kesiyordum. Bu karı beni iki kez öldürmeyi deneyip birde benle aynı sofraya oturamazdı.

Yanımıza gelen iblise müsade edip hiç istifini bozmadan soğuk bakışlarıyla bana döndü. "Hayır izin alsam sanki senden izin alıcağım, anlamıyorum nerden geliyor bu özgüven" sinirlenmeye başlıyordum. Hekate'ye şükür iştahımı kaçıramıştı bu sürtük. Gerçi iştahım kaçıcak gibi değildi ama. Salona giren junior Lillith'le de  günüm ayrı bir aydınlanmıştı. "Özgüvenimin geldiği yerden seninde yüzsüzlüğün geliyor herhalde zira şu durmumuzun başka bir açıklaması olamaz" Lillith sinirle elindeki çatalı masaya vurdu. Ağızını açıcakken araya Diaboli girdi. "Yeter susun artık. " sinirle önümde ki periyi yemeğe devam ettim. Eleanor çoktan masaya oturmuş yemeğe başlamıştı. Yüzü çok solgundu ve bir mutsuzluk vardı üstünde. Beni gördüğü halde lafta atmamıştı. İlk defa doyduğumu hissediyordum. Amelia bugün masada yoktu. Aradan geçen bir kaç sesiz dakikanın ardından Lillith sesliği bozdu. "Eleanor, birazdan terzi gelicek yeter yediğin karnını şişiriceksin" kıza resmen çok yedin kalk demişti. Aklıma gelenle Diaboli'ye çevirdim odağımı. "Benim kıyafetlerime ihtiyacım var, dolabımda şu durumum için  hiç uygun kıyafet yok" Lillith ağızının içinde hamurdandı ama hepimiz duymuştuk. "Bu kılığının nedeni belli oldu" sinirle avuçlarımı hava da sıktım. Anında nefesi kesilmişti. "Bazen cadı olduğumu unuttuğunu düşünüyorum." ardından hemen bıraktım. Öksürürken nefretle bana baktı. Eleanor sinirle sandalyesini ittirdi. "Bu saçmalığa daha fazla katlanamıyacağım" hiç kimseye bakmadan hızlı adımlarla yemek salonundan çıktı. İblis Lillith'e kristal bardakta su uzatırken Lillith sinirle iblisinin elini ittirip bardağı yere attı. "Seni öldürüceğim cadı. O bebekleri doğurduğun gün senin ölüm günün olacak" sinirden saçlarım havalandı. Alenen tehtit ediliyordum.  Diaboli uçuşan saçlarımla ne yapıcağımı anladı. "Hayır Afra" onu dinlemeden fısıldadım. "Exaudi vocem meam Gölge." Loş ortamda ki ışığı üfleyerek söndürdüm. Gözüm sinirden öyle dönmüştü ki  cehenneme yoldaşımı çağırmıştım.

Gölge'nin toynak sesleri karanlıkda yankılandı. Lillith korkuyla kapıdan giren yılkı atına bakıyordu. Yemek salonunda ki bütün mahluklar bağırarak kapıdan uzaklaştı. Totem hayvanları cadı değilseniz sizin ecel demekti. Sarayda benden başka cadı yoktu. Diaboli sinirle burnundan soludu.

"Diablo bişey yap, yoksa bunlar beni öldürücekler" Lillith korkuyla sandalyeden kalkıp Diaboli'ye sığındı. Daha da sinirlendim. "Sende onu öldürmek istedin Lillith." Diaboli yaklaşan atıma bıkkınlıkla baktı. "Afra kuşunu keser misin? Dersini aldı bence" asla kesmeye niyetim yoktu. Tam Gölge'ye saldırı emri vericekken pencerelerden bir patlama geldi. Çıkan gümbürtüyle Diaboli anında beni kolları arasına aldı. Korkuyla karnıma sarıldım. Kızıl gök beyaz bir ışıkla aydınlandı ardından gökten pencerelere  doğru Ruhanilerden ve Cadılardan oluşan sürüler yaklaşmaya başladı. Diaboli  iyi olduğuöu farkedince ayaklanıp anında pencerelere bir kalkan oluşturdu. "Neler oluyor?" Diaboli'nin silüeti ilk defa tam formunu aldı. Boynuzlar çıkıp  büyüdü. Kirli sakalları keçi sakalına dönüştü. Kaslı vücudu iyice genişledi. Uzayan bedeninde elleri pençe haline geldi. İlk defa onu tam formunda görmüştüm. Çok korkutucuydu. Boyu iki buçuk metreyi aşmıştı. İnsanların kabuslarının başrölü adım adım, tanrıdan Şeytan'a dönüştü.

Korkuyla ayaklanıp birkaç adım geriledim. Gölge huysuzlukla yanıma geldi. Beni götürmek istiyordu. Lillith'in sorusunu ben yeniledim. Sesim korkudam titremişti. Korkumun kaynağı içinde bulunduğum durum mu? Yoksa Diaboli'nin içinde sakladığı canavar mı? Şuan emin değildim. "Diaboli ne oluyor?" Ondokuz buçuk yıllık hayatımda duyduğum en korkucu fakat otoriter sesle yanıtladı beni. "Olan şu küçük cadım, savaş kaldığı yerden devam ediyor."

🌙🌙🌙

Merhaba👋

Ne bölümdü be... Müjdemi isterim, Bilimkurgu ve Romantizm kategorilerinde 1. Sıradayız.🥳🥳🥳 zamanında Fantastikte de girmiştik sıralamaya  hatta bir çoğunuz ordan geldiniz. Bu başarı hepimizin kızlar. Hepinizi kutluyorum. Bu bölüm sıkı bir takipçim olan fnemne'ciğime gelsin. Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın. Sizleri seviyorum.

Büyüyle kalın🌙

KARA AYİN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin