⁷GWANGJU

234 19 9
                                    


Bazen anlam veremediğin bir kırıklık hissedersin ya içinde, nedeni bellidir ama yine de görmek istemezsin. Erkekler işte her zaman, her yerde aynılar. Geri istiyorum derler, özlüyorum derler, kalkar birde seni seviyorum derler ama
öyle düşünmeni sağlarlar. Ondan sonra kaşla göz arasında, gözüne sokarlar ihaneti. İstedikleri her şey sanki yok. Değer diye düşünüyorlarsa da yine ve yeniden geldikleri sen olursun. Onca adımına karşılık sadece, bir adım atmaya karar vermiştim. Halbuki konuşmasına izin verecektim, onu dinleyecek belki de ikimize bir şans verecektim. Öküzz yine her şeyi berbat etmekte üstüne olmadığı gibi, şerefsizlik de de kendine rakip tanımıyordu.

Kadının oda anahtarını elinde gördüğümde mıh gibi çakılı kaldım. Bekleme salonunda elindeki anahtara pis pis sırıtan Jungkook, kafasını kaldırdığı anda göz göze geldik. O anda zaman durdu, hislerim yok oldu, tepkilerim kayboldu. Sanki, salonda kimse yoktu. Sadece ikimiz vardık ve yapacağı her hareket beni kalbimden vuracak bir ok gibi yaya gerilmişti. Bakışları elindeki anahtarı, sonra yanındaki kadını, ve en sonunda beni bulduğunda halen yapacağı hareketi bekliyordum. Tabi ki beklediğim hareketi yapmadı
öküzzzz, anahtarı cebine koydu ve yanındaki sürtüğe göz kırpıp, bana doğru yürüdü. Çoktan gözlerimin dolduğunu fark ettim ama iş işten geçmişti. Artık toparlama şansımda yoktu. Adım adım yaklaştı, gözlerindeki bakışı çözemiyordum endişe mi? umursamamazlık ? korku ne? adımları tam dibimde durduğunda boğazımı temizleyip

"Anahtarınız Bay Jeon " deyip elimdeki anahtarı uzattım ve arkasından devam ettim.

" Valiziniz odanıza çıkarılacak, yarın sabah 9 da lobide olmanız gerekiyor, konferans 11 de başlıyor, fakat daha öncesinde Kang  Holding Bay Junhoo ile kısa bir toplantı yapmanız gerektiğini not aldırdınız. " dedim. Gözlerimdeki yaşı geri itmeye
çabalarımda her ne kadar başarısız olsam da Jungkook, birde utanmadan

"Bir sorun mu? var " diye sormaz mı?

"Hayır yok! yani sizi ilgilendiren bir şey değil" deyip yanından hızla uzaklaşmaya çalışsam da kolunu kolumda hissetmemle durmam bir oldu,

"Sanırım yanlış anladın " dedi. Gözleri tedirgindi

" Neyi? cebinizdeki anahtarımı  Bay Jeon " dediğimde suratında anlamsız bir ifade oluştu bir an ve devam ettim

" Yani galiba anladığım şeyde beni ilgilendirmiyor " deyip elinden kurtuldum.

Odamın çok güzel teras şeklinde bir balkonu vardı. Bekleme salonunda gördüklerimi bir kenara bırakıp, bilgisayarımı elime aldım. Maillerime bakmayalı baya olmuştu ve gerçekten baya iş birikmişti. Biraz toparlamaya başlasam fena olmazdı ve yarın ki liste yeterince yoğundu. Bir çok görüşme, sunum baya dolu bir gün olacağa benziyordu. Tam bunları düzenlemeye, sıralamaya koyulacakken telefonum çaldı. Arayan Lisa idi aynı bölümden arkadaşım, dışarı çıkıyorlarmış ve beni de çağırıyorlardı. İyi fikir diye düşünüp hemen hazırlanmaya başladım. Yani iş de bir yere kadar. Akşam Jungkook'un neler yaptığını
düşünmemek iyi olurdu. Yoksa kafayı yiyebilirdim...

Hazırlanıp, odadan çıkmam sadece yarım saatimi almıştı ve sanırım güzel görünüyordum. Bu gece sıkı eğlenmem ve tadını cidden çıkarmam gerekiyordu.. Tam
kapıdan çıktığımda Jungkook ile karşılaştık. Oda odasına giriyordu. Bir dakika onun odasının üst katta olması gerekmiyor muydu yanımdaki oda da ne işi var. Neyse sadece tebessüm ederek

"İyi akşamlar Bay Jeon" dedim.

"Dışarı mı çıkıyorsun ?" diye sordu.

Anlamayarak suratına baktım ve
"Evet, asistan arkadaşlar ile beraber biraz vakit geçireceğiz, sizin odanız üst katta değil miydi ? " diye sorduğumda

YOUNG BOSS ~JİKOOK~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin