dostlar, arada bölümlere oy vermeyi unutuyorsunuz.
bilerek yapmadığınızın farkındayım tabii ki.
sizden ricam, zaten çok az bölüm varken geçmiş bölümlere oy verip vermediğinizi kontrol etmeniz.
beni gerçekten mutlu edersiniz.
iyi okumalar 💕 (sondaki defden vibe'ı unutmayın)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🎶
mabel matiz - söylese o ben söyleyemem
bir dokunursa bin aşka boyar rengimi ellerinin ateşi bir bahar akşamıdır bana gam gözlerin eyse batan güneşi
ben yanarım küllerini savurur içimdeki köz sönse de gün ay ben sönemem dilde mühür yollara sürülür ah içimdeki söz söylese o ben söyleyemem sevdiğimi
🌊
Deniz
Ona âşık olduğum ilk anı hatırlıyorum.
Henüz yedi yaşındaydım ama biliyordum. Çarpım tablosunu bilmiyordum, bölme yapamıyordum, ara ara gelen turistlerin dilinden ise hiç anlamıyordum ama ona âşık olduğumu biliyordum.
Ben, yedi yaşındaki Deniz, dünyanın anlamını çözmüştüm.
Saçları turuncuydu, portakal gibi.
Dalgalı, yer yer kıvırcıktı, kurdele gibi.
Yüzünde çiller vardı, resim gibi.
Gözleri yeşildi. Yemyeşil. Defne gibi... İsmi gibi...
Ve sonra onu bir anda kaybetmiştim. Günlerce suratım asık gezmiştim. Doğru düzgün yemek yememiş, gülmemiş, basketbol bile oynamamıştım.
Henüz yedi yaşındaydım ama biliyordum, kalp kırıklığıydı bu.
On sene sonra onu sahanın kenarında bir mucizeymiş gibi gördüğüm anda, yedi yaşındaki Deniz ne hissettiyse onu hissetmiştim. Yaşım yeniden yedi olmuştu...
Sanki bir filmin en vurucu sahnesiydi. Kaderin bir yönetmeni vardı ve elindeki en değerli görüntüyü, sanatının büyüklüğünün farkına iyice varayım diye ağır çekim sunmuştu bana. Saçları, gözleri, burnu, çilleri, ağzı... Güzelliği... Gülümsemesi...
Kalbimiz dakikada ortalama 70 kez kasılır. Dört odacıktan oluşur. Kapakları vardır ve bu kapaklar kanın dört odacıkta akışını kontrol ederler.