Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız 💕
🌿🌊
Dedemle bahçesinde çalıştıktan sonra, yine bahçesindeki masada oturup abur cubur yedik. Ben varken o da bana eşlik ediyordu. Buraya ilk geldiğimde evinde seveceğim atıştırmalıklar olmadığı için bana para vermişti. İkinci gelişimde ise dolapları ağzına kadar abur cubur, içecek ve dondurma ile dolmuştu. Özellikle Özgü’nün dedesine gidip bizim ne sevdiğimizi sorup ona göre alışveriş yapmıştı.Arkama yaslanıp ona baktım. “Dede,” dediğimde güldü.
“Bir şey isteyeceğin sesinin tonlamasından o kadar belli oluyor ki Defne.”
Güldüm ben de. “İstemeyeceğim, soracağım.”
Bana bakarken gözleri kısıldı. “Kesin hoşlanmayacağım bir şey soracaksın.”
Kollarımı bağlayarak masaya yaslayıp öne doğru eğildim. “Babamla neden kavga ettiniz? Yani… Seneler önce. Sizi birbirinizden koparan şey neydi tam olarak?”
Bakışlarını kaçırıp uzaklara baktı. “Anlatmadı mı baban?”
Kafamı salladım. “Tek bildiğim onun müzisyen olmayı istediği, senin istemediğin ve büyük bir kavga ettiğiniz. Sonra evi terk etmiş babam.”
Dedem güldü ama keyiften çok uzaktı gülüşü. Sanki hiç de öyle olmadı der gibiydi.
Konuşmaya niyetli gibi görünmediğinde, “Eğer öyle olmadıysa,” dedim ve elini tuttum. Bu bana bakmasını sağladı. “Kendini açıkla dede. Sen kötü biri değilsin.” Gülümsedim. “Her ne kadar öyle görünsen de aslında huysuz da değilsin. Ve her ne kadar öyle görünmese de aslında pamuk gibi birisin.”
Dudakları bir tebessümle kıvrılırken elini elimin üzerine koydu. “Ben bir tek sana öyleyim dedem. Bir de annene.”
“Ne olduğunu anlatacak mısın?”
İç çekti sıkıntıyla. “Müzisyen olma demedim ben ona. Üniversiteni bitir dedim. Bir yandan yapacaksan yap müziğini, ama okulunu bitir dedim. Ben sadece onun iyiliğini istedim minik portakal, mutsuz olmasını değil.” Kaşları çatıldı birden. “Ama o ne yaptı?” Sesine öfke kırıntıları saçıldı yine. “Gitti benden habersiz okulunu bıraktı. Dondurmamış bile, komple bırakmış. E kızdım ben de. Sen beni pamuk gibi görüyorsun ama baban görmüyor. Huysuzluk ediyorum, üstünde baskı kurmaya çalışıyorum, kendi istediğimi yaptırmaya çalışıyorum sandı.”
Devam etmesini bekledim ama etmedi. Birkaç saniye sessizce bakıştıktan sonra şaşkınlıkla, “Bu mu yani?” diye sordum.
“Evet,” dedi net şekilde.
Netleştirmek adına biraz daha genişleterek sordum. “Kavga ederken birbirinize çok büyük hakaretler ettiniz o zaman?”
“Yok, hakkını yedirmem,” dedi hemen, bu ihtimal dahilinde bile değilmiş gibi. “Hakaret etmez Nâzım. Öyle yetiştirmedim ben onu.”
Şaşkınlığım daha da katlandı. “Bu kadar yani?”
“Evet, bu kadar.”
Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmış vaziyette arkama yaslanırken ellerimi de dedemden çektim. İşte şimdi beni kızdırmışlardı. “İnanamıyorum,” dedim öfkeli bir şaşkınlıkla. “Senelerdir küs olmanızın, birbirinizden ayrı onca sene geçirmenizin…” Öfkeyle soludum. “Hep birlikte olabilecekken onca yıl kaybetmemizin sebebi bu muydu dede?”
Kaşları çatıldı ama siniri bana değildi, biliyordum. “Ben küsmedim portakal, o küstü.”
“O mu?” dedim daha da sinirlenerek. “Dede, senin oğlun o. Babam ergenmiş, sen de zaten duygularını öfke yoluyla aktarmayı tercih ediyorsun… Ne saçma sapan bir iş bu? Ben de sanıyorum ki çok kötü şeyler oldu.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne ile Deniz
Fiksi RemajaHiç işlenmemiş bir cinayeti nasıl çözersiniz? 🌿🌊 Bazı aşklar ölümle sınanırmış. Ve bazı âşıkları ölüm bile ayıramazmış. 🌙