Oy vermeyi unutmayınız 💕
🌿🌊
Telefonumun zil sesi beni uykumdan uyandırdığında bir anlığına Deniz’e bir şey oldu korkusu ile yüreğim ağzıma geldi. Deniz iyileşmişti ama her telefon çaldığında, hızlı geçen her arabada, uykudan uyandırıldığım her seferde yüreğim pır pır ediyordu. Önce annem, sonra Deniz… Bunun ömrümün sonuna dek geçeceğini sanmıyordum.Telefonumu alıp arayanın kim olduğuna baktım. Ekranda Vahit amca yazıyordu. Kalp çarpıntım daha da artarken hemen yanıtladım.
“Efendim Vahit amca?”
“Defne, rahatsız ediyorum amcacığım ama Deniz seninle mi?”
Yattığım yerden panikle doğrulup oturdum. “Evde değil mi?”
Deniz’in hem bacağı hem kolu alçıdaydı, nereye giderdi ki o halde? Hem de bu saatte…
“Evdeydi,” derken sesindeki hüzün beni ayağa dikti. Üzerimi değiştirmek için dolabıma doğru harekete geçmiştim bile. “Vedat içmiş yine, zil zurna gelmiş eve. Söylemiş ona Defne…”
Elim kıyafetlerimin arasında kalakaldım. “Sö- söylemiş mi?” dedim kekeleyerek. Vücudumdan buz gibi bir his geçti.
“Söylemiş.” Sesi titredi. “Bir daha basketbol oynayamayacağını söylemiş ona. Düşmüş sonra, kafasını yarmış. Deniz o ara çıkıp gitmiş. Komşudan yardım istemiş Vedat, beni aradılar. Deniz’i arıyorum açmıyor. Senin yanında mı diye sorayım dedim. Değilse de nerede olduğunu biliyorsundur sen.”
Öğrendi. Hayallerinin elinden alındığını öğrendi…
Söylememiştik ona. Koç moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. İki seneye eski haline dönebileceğini söylüyordu. Henüz çok hassasken, kaza çok yeniyken söylememiştik. Ama babası… Yeniden içmeye başlayarak onu bir kez hayal kırıklığına uğratmıştı zaten, bir kez daha nasıl yapardı? Böyle bir şeyi nasıl söylerdi yüzüne karşı? Deniz bunları hak etmiyordu. Bunların hiçbirini yaşamayı hak etmiyordu.
“Defne?”
Telefonun diğer ucundaki ses beni kendime getirdiğinde ben farkına bile varmadan akan gözyaşlarımı silip hızlıca kıyafet çıkarma işine döndüm.
“Tamam Vahit amca, ben bulurum onu.”
“Bana da haber ver olur mu?”
“Tamam.”
Üzerimi değiştirip evden fırladım. Bisikletime atladığım gibi iskeleye sürdüm. Her pedal çevirişimde kalbim deli gibi çarptı ama yorgunluktan değildi. Deniz’in ne hale geldiğini tahmin bile edemiyordum. Onu bulacağım halden deli gibi korkuyordum. Onu nasıl toparlayacağımı bilmiyordum.
Tüm hayatını, yaşam amacını bağladığı hayalleri elinden alınmış birine ne diyebilirdiniz ki? Hangi teselli onun içindeki yangını sakinleştirirdi?İskeleye gittiğimde onu orada buldum. Işıkların altındaki koltukta oturuyordu. Sol eliyle yüzünü kapatmıştı.
Vücudunun sarsılmasından anlıyordum ağladığını.
Bisikletimi bırakıp gözyaşlarımı sildim. Yanına giderken iskelede attığım adımlarımı duyup kafasını kaldırdığında yaşlı gözlerle baktı bana. Yıkımı gördüm bakışlarında. Tam göğsümün ortasına karanlık bir bulut gibi yoğun bir çaresizlik hissi çöreklendi. Tonlarca kilo ağırlığında, kemiklerimi kıracak kadar şiddetli… O anda ayakta kalmayı başardıysam Deniz içindi.
Yıkılmış, çaresiz, yaşlar boşalan gözlerle izledi her hareketimi. Önünde diz çöktüğümde öyle bir sarıldı ki bana, sanki hayatı buna bağlıymış gibi, hayata tutunurmuş gibi…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne ile Deniz
Teen FictionHiç işlenmemiş bir cinayeti nasıl çözersiniz? 🌿🌊 Bazı aşklar ölümle sınanırmış. Ve bazı âşıkları ölüm bile ayıramazmış. 🌙