Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız 💕
🌿🌊
Bip… Bip… Bip…Deniz’i bağladıkları makineden gelen ritmik ses… Yaşamın melodisi…
Melodi ile eş zamanlı olarak yükselip alçalan bir çizgi… Yaşamın portresi…
Vücudunun her yerindeki yaralar, kırılmış kemikler, sönmüş akciğer, zarar görmüş organlar… Deniz… Yaşamın ta kendisi… Paramparça olmuş bir yaşam…
Eldivenli elimi yavaşça sol elinin üstüne koydum. Bana kalsa eldiveni çıkarır, beni hissetmesini isterdim ama yanına özel kıyafetler ve maskeler giymeden girmemize izin vermiyorlardı.
Diğer elim yüzüne gitti ama o kadar yaralıydı ki canını acıtmaktan korkarak okşayamadım yüzünü. Hayatımda gördüğüm en güzel yüz yara içindeydi şimdi. Bir haftadır okşayamamıştım yüzünü.
Saçlarını okşadım nazikçe. Saçlarını okşarken bile ödüm kopuyordu, sanki saç telleri bile canını acıtırmış gibi geliyordu.
Gözlerimin önünde ona çarptıkları gün kendimden geçmiştim ve kendime geldiğim andan itibaren bir kez bile ağlamamıştım. Ağlamayacaktım. Döneceğini bildiğiniz biri gitti diye üzülmezdiniz. Özleyeceğiniz için üzülürdünüz belki ama gitti diye üzülmezdiniz. Deniz dönecekti.
Bir haftadır kapısının önünde yatıyorduk. Günde 1 – 2 saatliğine kendimden geçtiğim anlar dışında hiç uyumamıştım. O uykulardan da korkuyla sıçrayarak ya da haykırarak uyanıyordum. Kurtarmak istiyordum onu ama rüyalarımda bile kurtaramıyordum. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki o zamanlarda, göğüs kafesimden çıkıverecekmiş gibi hissediyordum. Hemen koşup Deniz’in odasına bakıyordum cam kısmından. Elimi kalbimin üzerine koyuyor, onun kalp atışlarını izliyordum. Kalbim hemen onun kalbinin ritmine uyum sağlayıveriyordu.
Deniz’in tüm sevdikleri, tanıdıkları, hayranları hastanenin bahçesini doldurmuşlardı. İlk birkaç gün güzel bir haber duyma umuduyla bahçede nöbet tutmuşlardı ama diğer hastaları rahatsız etme korkusuyla göndermiştik onları. Annem, babam ve dedem gitmemek için diretseler de onları da onlarla birlikte yollamıştım.
Doktorların söylediğine göre ne zaman uyanacağı belli değildi. Burada benimle birlikte heba olmalarını istemiyordum. Her gün gelip kontrol ediyor, bizimle vakit geçiriyorlardı ama gidiyorlardı sonra.
Ne zaman uyanacağı belli değil… Deniz’in tüm ameliyatları bittikten sonra doktoru öyle söylemişti. Ne zaman uyanacağı belli değil... Uyanıp uyanmayacağı belli değil... İlk 48 saat çok önemli…
48 saat geçti. 72 saat geçti. 96 saat geçti. 168 saat geçti.
Deniz uyanmadı.
Saçlarını okşadım tekrar. “Doğum günün kutlu olsun sevgilim.”
Sesim duyulabilecek en alt seviyede çıkmıştı. Bir haftadır böyleydi, sesim çıkmıyordu bir türlü. Söylediklerine göre kaza günü çok haykırmışım o yüzden kısıldı sanmıştım ilk günler, ama sonradan da geri gelmemişti sesim. Benim sadece gücüm yoktu. Deniz yokken hiçbir şeye gücüm yetmiyormuş gibiydi.
Bir haftadır akmayan gözyaşlarım birer birer döküldü gözlerimden. “Sen de 18 oldun. Bana yetiştin.” Nefesim yetmedi, kesik kesik nefes çektim içime. “Hadi uyan.” Gözyaşlarım daha da artınca elimin tersiyle gözlerimi sildim. “Uyan da seni arka kapıdan kaçıralım. Caner’le Özgü burada, onlar yardım eder bize. Hadi uyan. İstediğin gibi gidip evlenebiliriz artık.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne ile Deniz
Teen FictionHiç işlenmemiş bir cinayeti nasıl çözersiniz? 🌿🌊 Bazı aşklar ölümle sınanırmış. Ve bazı âşıkları ölüm bile ayıramazmış. 🌙