15. Bölüm "Saklımdasın - Part 3"

2.1K 239 48
                                    

Acının sıvı hâlini görebiliyorum adeta.

Bir annenin mavi bakışlarında katran misali yüzüyor acı. Deniz rengi bakışlarını kırmızıya kayan bir pembeyle çerçevelemiş, yaşından çok önce kapıda belirmiş olan kırışıklıklara tahtına kurulur gibi oturmuş evlat acısı. Şakaklarında mesken tutup hayallerin rengini çalmış, fokur fokur kaynayıp lav gibi kanına karışmış, damarlarını yakmış, yavrusunun mezar toprağına karışarak ciğerlerine tıklım tıklım dolmuş.

Bora'yla aramızdaki mesafeye daha fazla tahammül edemeyip adımlayarak yok ederken taksiden bir genç kız iniyor. Yirmilerinin başında olduğunu tahmin ediyorum başımı yana eğip. Kuzguni saçlarının ucundaki mavi renkte geziniyor bakışlarım. Eşine ender rastlanır, orijinal bir kimseyle karşılaştığımı anlamaya iki saniye bile yetiyor. Okyanusu çalmış bakışları Bora'nın annesinin üzerindeyken, adeta alnına yazılmış endişenin yanıp söndüğünü görebiliyorum.

"Annem..." diye yalvarıyor kız. "Ne olur yapma böyle..."

"Mehtap..." diyor anne. "Ciğerim yanıyor, kızım. Doğum günüde mezarına mı gidecektim ben oğlumun... Deniz'im, yavrum!"

Ağlayışının ortasında öyle bir hıçkırıyor ki, bir kalbin kırıldığını resmen duyabiliyorum. O hüzünlü ses, lanetliyormuş gibi ortalığı. Sevgiyi bir kez olsun tatmış olan her yürek lime lime oluyor. Rüzgâr esmekten vazgeçiyor, kasvetli bulutlar ağıt yakarak kaçıp gidiyor, kuşların kanadı kırılıyor, ağaçlar saçlarını yolarmış gibi yapraklarını döküyorlar.

Tüm bu yıkıma şahit olmaya dayanamayınca Bora'ya çeviriyorum bakışlarımı.

Bora hipnoz olmuş gibi izlemeye devam ediyor. Gözlerindeki yansımadan karşımızdaki manzaraya baktığımda daha fazla acıyı görüyorum sanki. Kirpiklerini, soluklanırmış gibi ağır ağır kapatmasından anlıyorum; her göz kırpışındaki o kısa andan güç alıyor. Acıya bağımlı olmuş bir tiryaki gibi koparamıyor bakışlarını. Göz bebeklerinin karanlığında bu acının son bulması için yalvaran cümlelerin tökezlediğini, ses tellerine bir türlü değemediğini görüyorum.

Apartman kapısının gürültüyle kapanışı ikimizi de yerimizde sıçratınca kafamızı çevirip yan apartmandan çıkan Levent Amca ile Hanife Yengeyi görüyoruz. Annenin koluna ikisi girip Mehtap ve taksiciden nöbeti devralıyorlar.

"Ne oldu?" diye soruyor Levent Amca. Sokağa dalga dalga yayılan çaresizliği nasıl göremediğini sorguluyor beynimin içinde bir ses. Hanife Yengenin gözlerinin şimdiden dolduğunu görebiliyorum.

Mehtap kelimeleri toparlayamıyor önce. Panikliyor, kesik kesik soluklanıyor.

"Şey... İzmir'den dönerken otobüste konuşuyorduk. Deniz Abimin bugün doğum günü ya... Mezarını ziyaret edelim, diye ısrar etti annem."

"Ah, kızım..." diyor Hanife yenge gözyaşları arasında nefes alarak. "Önce bize bir gelseydiniz... Bir konuşurduk önce. Annenin durumunu biliyorsun. Nihal, iyi misin?"

Annesi gözyaşlarıyla parlayan ıslak yüzünü eğiyor. Adım attığını görmesem, acıdan bayıldığını tahmin edebilirdim. Onlar ağır adımlarla apartmana doğru ilerlerken Mehtap taksiciye parasını verip teşekkür ediyor. Daha sonra eksik bir şey olduğunu fark edip etrafına bakınıyor.

"Bora!" diye sesleniyor.

İkimizin bakışları da Bora'nın annesine uzaktan bekçilik ederken Bora aramızdaki sessizliği bozup cevaplıyor.

"Buradayım ben, arkadaşımla oturacağım biraz." deyip beni işaret ediyor.

Mehtap öyle dalgın bir şekilde tamam anlamında kafasını sallıyor ki, ikimiz de beni gerçekten görüp görmediğinden emin değiliz.

O da üçlünün peşinden apartmana girince baş başa kalıyoruz Bora'yla. Sessizliğe bir saniye bile dayanamıyormuş gibi konuşmaya başlıyor.

"Dün babam da İzmir'e geldi, ailecek toplanmış olduk orada." diye durumu özetliyor. "Amcamları ziyaret için İstanbul'a hep beraber dönüyorduk işte, hem beni bırakıp hem onları ziyaret edeceklerdi, annem işte sonra-"

İç çekiyor. Etinden dikenleri koparıyormuş gibi, kelimeleri bile harflerine dek sızlıyor.

"Annem otobüsten inince, amcamlara gelmeden önce abimin mezarını ziyaret etmek istedi."

Bir yanıt beklemeden anlatmaya devam ediyor.

"Bugün abimin de doğum günü olunca, tekrar en başa döndü her şey. Mezar taşını gördüğünden beri ağlıyor."

Bir iç çekiş daha... Hüzün havadayı ağırlaştıran nem gibi her soluğuma karışıyor sanki.

Not: Part 4 ile 15. Bölümü sonlandıracağım. 16.Bölüm için şarkı önerisi olan?

Efsanevi (Efsanevi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin