Lover

255 18 23
                                    

Anna, Hogwarts'ın kapısından içeri ilk girdiğinde ona sarılan kişi en yakın arkadaşı Emma"dan başka kimse olmamıştı.Genç kadın, en yakın arkadaşının değeri çok iyi anlamasa da ona karşılık kollarını ince bedene sarmıştı.Emma kulağına merhamet dolu sözler ederken Anna yalnızca başını sallıyor, elleri arkadaşının omzunda geziniyordu.

Bedenleri birbirinden ayrılırken biraz ileride duran Chris'i gördü.Herkes, Anna'ya başsağlığı dilemek istiyor ama ne yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi.Genç adamın uzun bedeni genç kadına yaklaştığı, elleri onum kumral saçlarını bulurken kollarını ona dolayarak sarıldı.Dudakları onun kulağının hizasındaydı, basit bir şekilde üzgün olduğunu fısıldıyordu.Anna ise buna karşı gelemezken minnetle kollarını genç adama dolamış, basit bir teşekküer etmişti.

Herkes masada yerini alırken akşam yemegini yemeye başladılar.Anna, birkaç öğrencinin ona ettiği başsağlığını kabul etmişti.Beklediğinden cok daha iyi karşılanmış, insanların sıcak davranışlarına karşılık mahçup bir şekilde gülümsemişti.

Ancak bu his kısa sürdü.Sonuçta dünya onun çevresinde dönmüyordu.Diğerlerinin de kendine ait bir yaşantısı, hayattan beklentileri ve endişeleri vardı.Öğrenciler günlük konuşmalarına dönerken arada gülüşüyorlar, birbirlerinin şakalarına kahkaha atıyordu.Victor Patil'in bu sabahki derste yaşanan komik bir anıyı anlatmasıyla Emma kahkalara boğulmuştu.Anna icinde bulunduğu ortama aniden yabancılaştı, orada bulunmasının nedenini sorguladı.Kendisi acılar içinde kıvranıyorken diğerlerinin böylesine eğlenip gülmesini adaletli bulmuyordu.Bakışları birden masanın ötesinde duran Chris'le buluşurken genç adamın suratındaki gülümseme silinmişti.

Bu dünyada acı, kişinin tek başına kaldırması gereken bir şeydi.En yakını dahi olsa kimse bir başkasının acısına ortak olmuyor, yaşananları çabucak unutuyordu.Bu gerçek, Anna'nın suratına soğuk bir su gibi çarparken elindeki çatalı gürültülü bir şekilde bırakmış, masadan kalkmıştı.Onun kalktığını gören Chris koşar adımlarla genç kadını takip etti.Büyük Salondan Gryffindor kulesine giden yolda ona yetişmeye çalışmıştı.

"Anna bekle!"

Genç kadın umursamadı, gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.Kimse onun varlığına önem vermezken, başkalarının kırılan vicdanlarını tamir etmekle yükümlü değildi.

Chris bu sefer adımlarını hızlandırırken elini ileri uzattı, parmakları genç kadının kolunu buldu.Onu güçlü bir şekilde tutup kendine doğru çekti.Kolları bedenine dolanırken onu duvarla kendi arasında sıkıştırmıştı. "Özür dilerim." dedi büyük bir pişmanlık içeren sesiyle.

"Neden?" diye sordu Anna.Ellerini Chris'in göğsüne koymuş, onu kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Benimle birlikte yas tutmak zorunda değilsiniz."

Anna sözlerinde samimiydi ancak arkadaşlarının bu kadar kısa süre içinde yanlarında mutlu gezmesine istemsizce alınmıştı.Kimseden ağlamasını beklemiyordu ama içindeki bu bencil hissi de bir türlü kaldıramamıştı.

Chris ellerini ondan çekti bir adım geri atarak uzaklaştı.Mavi gözleri kırgın bir şekilde Anna'ya bakıyordu.Onu üzmek istemese de genç kadına olan siniri geçmiyordu.Anna'nın sürekli mesafeli olup herşeyi tek başına halletmek istemesi, aralarındaki iletişimsizliğin güçlenmesine sebep oluyordu.

"Aramıza sürekli mesafe koyuyorsun.Sana yardım etmek istiyorum ama beni itiyorsun."

Chris'in sözleri Anna'nın kalbinin sıkışmasına sebep oldu.Dediklerinde hatalı olduğu bir nokta vardı.Genç kadın en başından kendine mesafeliydi, bu yüzden başkalarını yakınına almak imkansızlaşıyordu.Anne ve babasına dahi yıllarca böyle olmuş, bu sınırı geçebilen tek kişi küçük kardeşi olmuştu.

Master of None//Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin