Feel of Betrayal

104 16 11
                                    

Genç kadın hiç konuşmadan, sessiz bir şekilde odasında yürüyordu.Duvarlara yankılanan tek ses, ayakkabısının çıkan tok sesti.

Ancak her ne kadar sessiz olursa olsun Anna'nın zihni çığlıklarla doluydu.O sesler günlerdir susmamıştı.Ne kadar susmaları için yalvarmış, hatta yıllar sonra günahlarından arınmak için kiliseye bile gitmiş olsa da bunların hiçbiri yardımcı olamamıştı.

Günahkarlara Tanrı yardımcı olmaz diye düşündü.Ellerini kana bulamış ve ellerini kana bulamaktan çekinmeyen birinin yanında dururlen Tanrı ona yardım uzatmazdı.

Gözleri biraz ileride duran Lucas'ı buldu.Küçük çocuk hiçbir şeyden habersiz, oyuncakları ile oynamaya devam ediyordu.Bunca entrikanın arasında onun masumluğu dikkat çekiyordu.

"Sessizliğin fazla gürültülü." dedi teyzesi Vanessa. Güzel kadın kadehinden bir yudum şarap içerken yeğenini izliyordu.En az onun kadar güzel olan genç kadın siyah elbisesinin içinde oldukça zarif duruyordu.Ensesinde toplanmış kumral saçları, karnının üstünde birleştirdiği elleri bedenini dik gösteriyordu.

"Keder sana garip bir şekilde yakışıyor." Vanessa bu uygunsuz yorumunu saklayamazken Anna'nın gözleri masadaki kadehi buldu, onu umursamadan başını salladı. Bu öğlen saatinde içmeye başlamış olan teyzesinin boş konuşmalarına şaşırmamıştı.

Anna bir kez daha baktı kardeşine.Son olanlardan sonra o kadar paniklemişti ki ailesine bir şey olma düşüncesi onu derinden sarsmıştı.Günlerdir ayakta duramayan Emma gözlerinin önüne geldi.O her zamanki neşeli, dünya umrumda olmayan Weasley gitmiş, yerine neredeyse yaşayan bir ölü gelmişti.Emma'nın gülüşü bu dünyadan kazınarak atınmıştı.

Henry'nin ailesi de aynı durumdaydı.Büyücülükle alakası olmayan yaşlı muggle çift, biricik oğullarını bu kirli dünyaya gönderdikleri için suçluluk duyuyorlardı.Zaten bir sonraki soruşturmalardan hiçbir sonuç çıkmamış, olay yapanların yanına kar kalmıştı.

Bu durum Anna'nın hala canını sıkıyordu.Emma herhangi bir intikam ateşiyle yanıp tutuşamayacak kadar yorgundu, diğer seherbazlardan da henüz bir ses çıkmamıştı.Daha doğrusu kimse, büyücü dünyasının en güçlü ve zengin ailelerinden biri olan Blacklere bulaşmak, onların ismini lekemek istemiyordu.Genç kadın bir çare Dumbledore'un olaya müdahale etmesini beklemiş ancak ondan da bir ses çıkmamıştı.Onun bu sessizliği genç kadının midesini bulandırmaya yetmişti.Ortada açıkça kan dökülmüş, birisinin canı gitmişken hiçbir şey yapmamasıyla Anna ona olan güvenini tamamen yitirmişti.Ona göre tüm bu giden canların Dumbledore için bir önemi yoktu.Belki de o sadece, kendisine eş değer bir rakip görüp onunla düello yapmak için fırsat kollayan bir adamdan başkası değildi.Basit dürtülere yenilmiş, hiçbir idealleri olan biri imajı çizmiyordu.

Bu yüzden Anna o gün Hogwarts'a konuşmaya gitmesinin bir hata olduğunu anladı.Dumbledore Tom Riddle'ı düzeltmek, onu bünyesine katmak ya da iyi bir adam olmasını sağlamak için çalışmazdı.Kötüyü iyileştirmek ya da topluma kazandırmak gibi bir endişesi yoktu.Belki de Tom Riddle'ın dişli bir rakip olması Dumbledore'un sadece işine geliyordu.Belki de o sadece, savaşa susamış güç sahibi biriydi.Güçlü olduğun takdirde savaş pek korkutucu gözükmezdi çünkü.

"Ortalık karışırsa güvenli bir yere gitmeniz lazım.Bana söz vermen gerekiyor teyze."

Vanessa kadehini kaldırırken başını yana doğru eğdi. "Arkadaşını kaybettiğin için tedirgin olmanı anlıyorum.Ama biz güvendeyiz."

Anna onun bu rahatlığına karşılık gözlerini devirdi.Vanessa'nın derdi evinde oturup kalmak ya da kocasının sözünden çıkmak değil sadece paraydı. Sonuçta ailesinden kalan mirasın çoğu Anna'nın annesine bırakılmıştı.

Master of None//Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin