Genç kadın bacaklarını kendisine doğru çekmiş, çarşafın üzerinde duran mahkeme kağıdına bakıyordu.Noelden sonra gerçekleşecek mahkeme, kış tatiline denk geliyordu.Ne büyük bir tesadüftür ki mahkeme için izin almasına gerek yoktu.Sihir Bakanlığı ya da Dumbledore bunu düşünmüş olmalıydı.
Emma boş yatakhanede sesini çıkarmadan yürüdü.Tek kolu Anna'nın yatağının tahta korkuluğuna tutunurken başını yana yaslayarak arkadaşına baktı.Genç kadının beyaz teni kireç gibi solmuş, gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı.
Anna hıçkırıklarının arasında titredi.Pencereyi açtıkları için tüm odaya soğuk hava dolmuştu.Sert esen rüzgan perdeleri uçuşturuyor, tenini sıyırıp geçiyordu. Parmakları yanağını bulurken gözyaşlarını sildi.Bu zamana kadar tuttuğu hıçkırıklarını, en yakın arkadaşının yanında serbest bırakmıştı.
Her ağlayışında Emma'nın da mavi gözleri doluyordu.Birkaç adımda arkadaşının yanına gitti, yatağın üzerine oturdu.Kolları arkadaşının bedenine sarılırken onu kendine çekmiş, tek eliyle kumral saçlarını okşamaya başlamıştı."Kendini tutma." dedi Anna'ya doğru.Anna ise ellerini arkadaşının kazağına götürmüş, avucları genç kadına sıkıca sarılmıştı.
Anna Martin son birkaç yıldır yaşadıklarını görmezden geldiği için duygularını bastırmayı alışkanlık haline getirmişti fakat artık dayanamıyordu.Bitmek bilmeyen mahkeme süreci, küçük kardeşini teyzesine emanet etmesi, annesinin St. Mungo'da tedavi etmesi ona ağır geliyordu.Küçük kardeşi Lucas için tüm dünyayı karşısına almıştı ama şu an her şey tekrar belirsiz olmuştu.
Diğer yandan mahkemenin tekrar görülmesindeki en büyük etken olan Dumbledore'u düşündü.O, bir Gryffindorluyu korumak varken, neden Anna'yı ateşe süreklediğini anlamıyordu.Aklınca ve çok üstün gördüğü bilgeliği ile ona yardım ettiğini düşünüyordu.Belki Anna olanları anlatsa her şey tersine dönerdi fakat anlatamazdı.Anlatması imkansızdı.
Gerçekte olanlar büyük bir günah olarak karanlığa gömülmeliydi.Anna dilini mühürlemiş, konuşmaya her zorlandığında aklına kardeşi gelmişti.Üvey babasının acımasızlığına karşılık yapabileceği tek şey buydu.
Gözyaşları usulca akarken en yakını olan Emma'ya sıkıca sarıldı.Bunca zamandır yan yanalardı.Onun suratına bakarak yalanlar söylemeyi kendine yediremesede eğer bir gün gerçekler açığa çıkarsa Emma'nın onu anlayacağını düşünüyordu.
"Her şey düzelecek." dedi Emma parmakları kumral saçlarda gezinirken.Arkadaşını bir oyuncak bebek gibi tutuyordu.Anna daha fazla dayanamadı, başını genç kadının dizlerinin üstüne koydu, yatağının üzerinde kıvrıldı.
...
Slytherin'in ortak salonu her zamankinin aksine bunaltıcı bir şekilde sıcaktı.Bunun en önemli nedeni, abartılı bir şekilde yanan şömineydi.
Şöminenin yanındaki aynada duran Malfoy terler dökmeye başlamıştı.Genç adamın gri gözleri aynadaki yansımasındaydı.Birkaç hafta önce dağılan ve kan içinde kalan yüzü iksirler ile iyi toparlanmıştı.
"Merak etme hala yakışıklısın." dedi Dolohov neşeli bir sesle.Genç adam, masanın üzerindeki kasede duran yeşil elmalardan birini eline almış, hava fırlatarak tutmuştu.Ortak Salonda boş bir şekilde yürürken merdivenlerden inen Rosier'i selamlamıştı.
"Günaydınlar." dedi Rosier elleri cebinde salona girerken.Koyu yeşilin hakim olduğu bu salonda gözleri dikkatlice etrafı incelerken aynada kendini izleyen Malfoy'u görünce gülemeden edemedi.
"Kes sesini Rosier." dedi Malfoy kimseye bakmadan.Onların bu imalı gülüşlerinden sinir oluyordu.Tüm okul yılları boyunca oluşturduğu karizması son olayla yerle bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Master of None//Tom Riddle
FanfictionDokunulamayan fakat görülen kelimelerle ifade edilebilen.. #slowburn Tom Riddle x Oc (F!reader) Not:Yetişkin içerik ve rahatsız edici öğerler bulunur.