Master of None//Tom Riddle

Marriage Vow

Burgin ve Burkes dükkanının üst katındaki apartmanın ışıkları gecenin geç saatlerine kadar yanıyordu. Bu durum olağandışı değildi sonuçta dükkan çalışanı olan genç Riddle, gecenin ilerleyen saatlerine kadar ders çalışır vaktini kitaplar arasında harcardı.

Genç adamın gözleri apartmanından yayılan ışıkları buldu.Malfoy'a gitmeden önce bütün lambaları sihirle söndürdüğüne emindi.Ancak biri ondan önce gelmişti, Tom ise kim olduğunu çok iyi biliyordu.

Evlendiği günden sonra Anna ile bu apartmanda çok vakit harcamamışlardı.Genç kadınla genellikle Riddle hanesinde buluşurlardı, akşamları ise Anna teyzesinin evine dönmek zorunda kalırdı.Son olanlardan sonra karısını günler boyu görmemiş, ondan tek bir haber alamamıştı.Ta ki bugün gizli toplantılarını basana kadar.

Riddle o an karısını ne kadar çok özlediğini hissetse de içi bir an kıskançlıkla da kaplanmıştı.Anna, bir kez daha Malfoy ile arkasından iş çevirmişti.Genç adam bunu ne zaman düşünse sinirlerine hakim olamıyordu, Malfoy'a Crucio attığı anları aklına getiriyordu.

Tüm bu düşüncelerininin arasından evin merdivenlerinden tırmanırken kapıyı hızla açmıştı.Yeşi gözleri, pencere kenarındaki kanepeye uzanmış genç kadını bulmuş, o da karşıda bulunan tekli koltuğa oturmuştu.Üzerindeki ceketini bir kenara fırlatmış, kravatını gevşetmişti.Gömleğinin kol düğmesini çıkarmakla uğraşırken genç kadın olduğu yerde kıpırdanmıştı.

Anna uykusundan zorlukla uyanırken nerede olduğunu o an anlamamıştı.Tüm vücudu kasılmış, bulanık bakışları evin eski tavanını bulmuştu.Genç adam ise gömleğinin kolunu dirseğine kadar kıvırırken gözleri hala genç kadında oyalanıyordu.

"Neden yatağa gitmedin?" diye sordu sakince.Aslında Tom, konuşmaya bu şekilde başlayacağını pek düşünmemişti ama Anna ile olan her konuşması üstünkörü oluyordu.

Soğuk sesi odada yankılanırken Anna'nın tüm bedeni buz kesmişti.Tom'un sesi umursamazca çıkmış sanki her şey normalmişçesine bambaşka bir konudan bahsetmişti.Genç kadın gözlerini ona dikerken kendisine sabit şekilde bakan yeşillerden rahatsız olmuştu.

"Konumuz bu mu?" diye sordu Anna önüne gelen saçları kulağının arkasına iterken.Ellerini kanapenin üzerine koyarak zorlukla ayağa kalkmıştı.Normal zamanlarda içkiye düşkün biri olmasa da masanın üstünde duran şişeyi bu seferlik görmezden gelememişti.Şişenin hemen yanında duran cam bardağın içine üflemiş, temiz olduğuna kanaat getirdikten sonra sarı sıvıyı bardağa dökmüştü.Dudaklarına değen bardakla birlikte gözlerini kapatmış, acı içkinin boğazını yakıp geçmesine izin vermişti.

Tüm bu olanlar karşısında Tom hala gözlerini Anna'dan alamıyordu. "Elbette konu bu değil." diye mırıldandı. Koltuğun hemen yanında duran fincanı eline almış, Anna'ya işaret etmişti.

Genç kadın, kocasının imasını anlarken elindeki şişeyi bırakmamıştı.Gözlerini ondan çekmeden, tahta zeminde yavaşça yürümeye başlamıştı.Çıkan her seste yüzünü buruşturmamak için çaba sarf etse de kendini oldukça rahatsız hissediyordu.

Ayakları genç adamın tam önünde dururken elindeki şişeyi fincana dökmeye başlamıştı.Tom ise hala ona bakıyor, her halini inceliyordu.İçkinin yeterli olduğunu söyledikten sonra fincanı dudaklarına götürmüştü. "Uzun bir gece olacak." dedi kendini öne doğru eğerken. "Seninle çok işim var." diye ekledi.

Anna ise ondan birkaç adım uzaklaştı, tekrar masaya yaklaştı.Tek bir sandalyeyi çekip otururken gözleri cam bardaktaytı.

"Pollux Black öldü."

Sesi oldukça sakin, üzüntüden uzak çıkmıştı.Kocasının tepkisini ölçmek için Tom'a baktığında onun oldukça sakin olduğunu görmüştü.