Godland

213 21 34
                                    

Okulun ikinci yarısı hızlı bir şekilde geçiyordu.Çoğu dersin ilk sınavları yapılmış, kış aylarının sonları, baharın başına doğru Hogsmade gezisi düzenlenecekti.Her ne kadar öğrenciler bu gezi için heyecanlı olsa da Mart ayı kendini göstermiş, etrafı karlar kaplamıştı.Bu kötü koşulları çoğu öğrencinin hevesini kırsa da gezi için yine de heyecanlılardı.

Henry Emma ile yanyana oturuyor, karşılarındaki Chris ile beraber sohbet ediyorlardı.Birkaç haftadır bu şekilde geziyorlar, yanlarında Anna'yı pek göremiyorlardı.Genç kadını dışladıkları yoktu ama nerede olduğunu genellikle bilmiyorlardı.Anna derslerden sonra hızlıca kayboluyor, akşam vakti olana kadar Gryffindor kulesinde belirmiyordu.Büyük Salona dahi pek uğramıyor, ne zaman yemek yediği sorsunu ise geçiştiyorlardı.

"Sizce Anna iyi mi?" diye sordu Henry onların bu ilgisizliğine şaşırarak.Chris ve Emma kadar Anna ile yakın değildi ama onun yokluğunu en cok farkeden kendisi olmuştu.

Chris omuzlarını silkti.En son Anna ile konuştuğunda genç kadın onu geçiştirerek dersten ayrılmış, koşuşturarak gözden kaybolmuştu.Genç adam onu sevse de sabrının bir sınırı vardı, ayrıca onu sık boğaz etmeyecekti.

Emma ise pek dikkatini çekmemişçesine kafasını salladı. "Pek konuşmuyor ama iyi duruyor.Sonuçta bir sürü olay yaşadı yalnız kalmak istiyordur."

Henry onların bu tavırlarını garip bulsa da üstelemedi.Sevgilisine gülümseyerek onun yanağına bir öpücük kondurmuş, sohbetlerine kaldığı yerden devam etmişlerdi.

Karşı masadaki oturan Rosier ise elindeki üzüm tanelerini havaya atarak yakalamaya çalışıyor, gözleri bir yandan karşı masayı izliyordu. "Bu Anna'nın ortadan kaybolması pek iyi olmadı.Kesecek güzel kız bulmakta zorluk çekiyorum."

Dolohov elindeki çatalını Rosier'e fırlattı."Sapık olduğunu biliyorum ama Gryffindorlu kızlara bakacak kadar yoklukta olduğunu bilmiyordum."

"Ne var ya?" Rosier üzüm tanelerini Dolohov'a atarken sordu. "Hem doğruları söylüyorum." Dirseğiyle yanında oturan Riddle'ı dürterken konuştu. "Haksız mıyım Marvolo?"

Riddle ve Malfoy'un bakışları bir anda buluşurken sessiz kalmışlardı.Bu grubun içerisindeki hiyeraşi belli olsa da disiplin yerinde değildi.Rosier gelişi güzel konuşuyor, Dolohov ise kafası ayık gezmiyordu.Onlara ders vermek adına konuşmak istedi ama masaya yaklaşan Diana Lestrange'in gelişiyle sustu.

"Siz salaksınız heralde." dedi Diana Rosier ve Dolohov'u işaret ederek.Riddle'a dönerken ona başıyla selam vermiş, sevecen bir şekilde gülümsemişti. "Marvolo o kanı bozuk kıza kafasını dahi çevirmez."

Riddle sessiz kalırken yüz ifadesini saklamak için bardağına uzanmış, yavaşça suyu yudumlamıştı.Abraxas ise mavi gözlerini Riddle'ın suratından çekmemiş onu dikkatlice izlemişti.Bu ikili arasındaki ilişkiyi hala tam olarak çözememiş olsa da her fırsatı kolluyordu.Ona açılan bu sahayı da kullanmaktan çekinmedi.

"Ayıp ediyorsun Diana." dedi hala Riddle'a bakarken. "Anna benim çocukluk arkadaşımdı, annesinin ölümüne de üzüldüm."

Riddle ona bakan mavi gözlerin farkındaydı bu yüzden başını yukarı kaldırmadı.Bunun aksine o da bu kelime oyununa dahil olmuştu.Hafifçe gülerken konuştu.

"O yüzden mi ona affedilmez lanet uygulandın?"

Abraxas kendi sözleriyle çelişirken Riddle'ın onu galip geldiğini kabullendi.Samimiyetsiz bir şekilde gülümserken başıyla selam vermişti.Riddle ise onun bu itaatkarlığını memniniyetle karşılamıştı.Walpurgis Şövalyeleleri olarak adlandırdıkları bu grupta hakimeyetini tam anlamıyla bu yıl elde edebilmişken ona her fırsatta pürüz çıkartan Malfoy'u bastırmak istiyordu.Diğerlerini hizaya almak kolaydı ancak Malfoy gibi zengin bir sakfan aileden gelen, bunun yanı sıra zeki ve yetenekli bir büyücüyü idare etmemenin zor olduğunu biliyordu.

Master of None//Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin