Bazı şeylerin bazı insanlar için çok kolay olması genç kızın canını epey bir sıkıyordu. Çünkü istediğini almak için asla çiçekli yollardan geçmemişti. Karşısına çıkan engeller her zaman onu pes ettirecek duruma kadar getirmişti ama İlkin pes etmezdi. Belki de hem en iyi hem de en kötü özelliği buydu. Onun için pes etmek yoktu. O kelimelerin üzerini hırsla çizmişti.Bugün o hırsının meyvelerini verdiği günlerden biriydi. Birkaç ay önce milletler liginde yaşadıkları kötü sondan sonra İlkin için her şey daha kötü olmuştu. Geçen sene elde ettikleri başarılardan sonra insanlar onlardan çok daha fazlalarını bekliyordu. Beklentiler güzeldi de karşılaması zordu. Bazı şeyler yolunda gitmemişti. Sakatlıklar takımın peşini bırakmamıştı. Maalesef o sakatlıkların içinde o da vardı.
İlk başta fark edememişti. Zihniyle bedenini kandırmaya çalışmıştı ama yenik düşmüştü. Ayak bileği ona bangır bangır bir sıkıntı olduğunu bağırıyordu. Tedavi süreci de o sessiz çığlıklardan sonra başlamıştı. İlkin bu duruma alışkındı. Keşke olmasaydı ama hayatının en büyük sakatlığını daha önce yaşamıştı.
"İyi misin İlkin?" Yanı başından gelen şefkatli ses düşüncelerinden uzaklaşmasını sağladı. Yanındaki sandalye oturan orta yaşlı adama gülümsedi. Tedavisinde ona çok yardımcı olmuşlardı. İlkin ve diğer kızlar onlara minnettardı.
"İyiyim, abi."
"O zaman bugün burada bitirelim." Adam ayağa kalktığında İlkin uzattığı bacağını kendine çekip oturur pozisyona geçti. Çıplak olan ayağına çorabını geçirip terliklerini giydi.
Tedavisi bitmiş sayılırdı. Çektiği acı yüzdelik olarak %10'lara kadar inmişti. Bu da onun için hiçbir şeydi. Ayağa kalkıp yerinde yavaş bir şekilde zıpladı. Sadece birkaç santim yükselmişti ama bir sıkıntı gözükmüyordu.
"Diğer kızlar gitti mi, abi?" Zehra ve Hande de sakatlıkları sebebiyle buradaydı. Onlar olduğu için her şey daha da kolaylaşmıştı ama İlkin tabiki de onların sağlıklı olmalarını tercih ederdi.
"Evet."
"O zaman ben de çıkıyorum." Çantasını alıp omzuna taktı. Üzerini değiştirmeyecekti. Arabasına atlayıp hemen eve geçmeyi düşünüyordu. "Her şey için teşekkürler. Kolay gelsin."
Oldukça yavaş bir şekilde arabasını park etti yere doğru yürümeye başladı. Bir yandan da telefonuna gelen bildirimleri kontrol ediyordu. Ailesine eve geldiğine dair bir mesaj attıktan sonra arabasına bindi. Onu sakatlık döneminde araba kullanmaması için uyarmalarına rağmen genç kız bunda bir problem görmemişti. Çünkü trafikteyken bir ağrı hissetmemişti. Hem de İstanbul gibi bir yerde taksi bulabilmek bir mucizeydi.
Arabayı çalıştırdıktan sonra arabadan inmeden önce dinlediği komedi podcast'i çalmaya devam ettiğinde değiştirmek için uğraşmadı. Zaten ne açarsa açsın şu an ilgisini çekmeyecekti. Eve gitmek istiyordu. Ne yazık ki yine istediği olmamış trafiğin tam ortasında kalmıştı. Etraftaki arabaları ve trafik lambasını incelerken duyduğu cümlelerle eli otomatik bir şekilde ses açma düğmesine gitti.
"Bugün futbol takımımızın maçı var. Bu yüzden kısa keseceğiz. Şimdiden oyuncularımıza başarılar diliyoruz."
İlkin etrafındaki arabalardaki bayrakları şimdi fark etmişti. Herkes maç için heyecanlı olmalıydı. Büyük ihtimalle maç saatine de az kalmıştı. Normalde tedaviden bu kadar geç çıkmazdı.
Yeşil ışık yandığında gaza bastı. Evine yaklaştığında rahatlamıştı. Arabayı düzgünce park edip yana fırlattığı çantasını alıp aşağı indi. Zile basıp evdekilerden birinin kapıyı açmasını bekledi. Erkek kardeşi kapıyı açıp koşarak içeri girdiğinde ise arkasından bakakaldı.
"Ne güzel kapılarda karşılanıyorum." dedi sitemli bir şekilde. Ayakkabılarını çıkarıp televizyon sesinin geldiği odaya girdiğinde ise tüm ailesinin kilitlenmiş bir şekilde muhtemelen daha yeni başlamış maçı izlediklerini görmüştü. "Size de merhaba canım ailem."
"İlkin otur, otur." Annesi elinden tutup onu yanına oturttu. "Nerede kaldın sen?" Annesini hiç böyle heyecanlı bir şekilde futbol izlerken görmemişti.
"Doktorlarımızın birkaç işi varmış." Gözleri bir yandan da ekrana kayıyordu.
"Abla, Hakan Çalhanoğlu yine gol atar mı sence?" Kardeşi biraz daha yakın oturursa televizyonun içine girecekti.
"Ne bileyim ben?" Sesi istemsiz bir şekilde kızgın çıkmıştı. Bilerek olmamıştı.
"Ablanı rahatsız etme." Babasın uzanıp sırtını okşadığında gülümsedi. "Yemek yedin mi?" Babasının sorusuna başını salladı.
Aslında gidip duş alması ve Dali'yle ilgilenmesi gerekiyordu ama gözlerini televizyondan ayıran son Aydın ailesi ferdi de o olmuştu. Zaten Dali de babasının oturduğu koltukta kıvrılmış uyukluyordu.
Bir süre çok ses çıkarmadan izlediler. Sadece arada kardeşi ve babası oyuncular hakkında yorum yapıyorlardı. İlkin ilk golü kimin attığını bile soramamıştı. Arada spikerin dediğinden anladığına göre Merih'ti.
"Bu Barış çok iyi topçu." Babasının ağzından çıkan isimle Dali gibi uyuklamayı kesip oturduğu yerde doğruldu. Bunu niye yaptığını bile bilmiyordu. "Çocuğu kimse deviremiyor." Genç kızın gözleri ekrandaki sarı saçlı adama kaydı.
"Bunun yanağına ne olmuş?"
"Neyin?"
"Kimin?"
Meraklı bakışlar ona döndüğünde anlamıştı konuştuğunu. Kendi ağzından çıkan soruyu bile sonradan anlıyordu. Gidip uyusa iyi olacaktı.
"Ben gidip yatayım." Ayağa kalkıp koltuğun üstündeki telefonunu cebine attı. "Dali hadi gel." Köpeğim umrunda bile değildi. O da ekrana bakıyordu. Bugün herkesin maç izleyesi gelmişti. "İyi, gelme." Odasına doğru yürürken ailesinin onun hakkındaki konuşmalarını duyabiliyordu ama duymazdan geldi.
Pijamalarını kucağına alıp banyoya yürüdü. Hızlı bir duştan sonra odasına geçip yatağına geçiş yaptı. Sıcaktan uyuyamayacağı için bir yandan da yatağın üzerinde olduğunu düşündüğü klima kumandasını arıyordu.
Bulamamıştı.
"Allah'ım sen sabır ver." Sıcağı falan boşverip telefonunu eline aldı. İlk önce Instagram'a girdi. Profiline tıklayıp son attığı postun altındaki yorumlara baktı. Farklı bir şey yoktu. Tabi atılan onlarca Barış Alper gifini saymazsa her şey gayet normaldi(!).
Bu olayların başlaması yaklaşık iki ay önce olmuştu. Normalde İlkin'in adı bu yakıştırma işlerinden geçmezdi ama ne olduysa gittiği ödül töreninde insanlar onları yakıştırmıştı. Maalesef basit bir şey de değildi. İlkin'in instagramı resmen onunla doluydu. Mesajlar da cabasıydı. İlk başlarda çok dikkat etmemişti ama Twitter'da bile gündem olduklarından olayın ne olduğuna bakmıştı.
Ödül gecesinde böyle şeylerin olacağını asla düşünmemişti. O gece daha çok rezil olmadan ödülü alıp geri dönmeyi kafasına koymuş biri olaraktan etrafına çok dikkat etmemişti. Tamam, oyuncuları incelemişti ama o da meraktandı. Sonuçta İlkin de tanınan birisi olsa da onlar bir tık daha fazlaydı ama özellikle Barış Alper'e bakmamıştı. Sırf yan yana geldiler diye onlarca video yapmışlardı. İlkin ilk başta gülüp geçmişti ama son birkaç gündür onu sinirlendiren şeyler oluyordu.
Öncelikle instagram keşfeti onunla doluydu ve itiraf etmesi utanç verici olsa da videoları izliyordu. Gözüne asla çekici gelmeyen o çocuk şimdi bir farklı geliyordu. Garip saç stili bile sorun oluşturmamıştı. Bu saçma ruh hali de onu delirtiyordu. Normalde telefonuyla bu kadar çok ilgilenmezdi ama şimdi elinden bırakamıyordu. Acaba biri onun bu halini görse ne derdi?
"Ne diyecek? Delirdin, İlkin." Telefonu kapatıp halının üzerine attı. "Niye sadece benim hesabımda yapıyorsunuz ki?" Barış Alper'in yorumlarında İlkin'e dair tek bir şey yoktu. Bütün garezleri kıza gibiydi.
Her şey onun için bu kadar zorken o adam için gerçekten çok mu kolaydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper
Fanfictionİlkin geçmişte yaşanan tatsız durumları bir daha yaşamayacaktı. Gelecek sefer Barış Alper'in yanından dahi geçmeyecekti.