Kazanmak, güzel şeydi. Hele de zorlu bir mücadelenin ardından kazanmak. İşte o, en güzeliydi.
Takım olarak ilk maçlarını bugün oynamışlardı. Sabahın erken saatlerinde başlayacak olan maça giderlerken tüm kızlar heyecanlıydı. İlkin heyecanını dizginlemek için fazla düşünmemeye çalışıyordu. Bugün oyuna girecek miydi, bilmiyordu ama yine de heyecanlıydı. O oynamasa bile takımı kazanmalıydı.
Kazanmışlardı da. Beklediklerinden daha zorlu bir maç olmuştu ama olimpiyatlarda hiçbir takımı hafife almamak gerekirdi. Herkes burası için çok emek harcamıştı.
"Elif bana öyle bakmaya devam edersen çok kötü şeyler olacak." Maç bittikten sonra fizik tedaviye gitmişlerdi. İlkin'in bileğinde herhangi bir sorun yoktu. Zaten çok kısa bir süre oyuna girebilmişti. O girdiği sürede aldığı kötü pas yüzünden Elif ona üzgün üzgün bakıyordu. İlkin kaç defa sorun olmadığını söylese de Elif özür dileyip durmuştu. Normalde bu kadar takılmazlardı ama durumlar ortadaydı.
"İlkin ya ben nasıl yaptım onu?"
Birlikte köyde bulunan yemekhanedeydiler. Diğer kızlar dinlenmek için odalarına geçmişlerdi. İlkin ve Elif biraz geç kaldıkları için yalnızdılar.
"Elif, sus artık." dedi İlkin arkadaşına. İlkin'in umrunda bile değildi. Hatalı pas almak kadar doğal bir şey yoktu. "Yemeğin bitti mi?"
"Bitti."
"Odaya gidelim de dinlen, hadi." İlkin dinlenecek kadar yorulmamıştı ama Elif saatlerce oynamıştı. Dinlense iyi olurdu. Akşama antrenmanları vardı.
"Boşver dinlenmeyi. Dışarı çıkalım." Elif sanki tüm enerji bir anda tüklenmiş gibi ayağa kalktı. İlkin şokla ona bakıyordu. Daha biraz önce ölü balık gibi etrafı izliyordu. "İlk olimpiyatımızda, ilk galibiyetimizi aldık kızım!" Elif'in yüksek çıkan sesiyle birkaç göz onlara dönmüştü. İlkin utanarak tepsisini eline alarak ayağa kalktı. Bir yandan da arkadaşını sürüklüyordu.
Yemekhaneden çıktıktan sonra doğrudan odalarına gittiler. İlkin için problem yoktu. Eğer Elif de iyi olduğunu söylüyorsa burada tıkılı kalmanın anlamı yoktu. Dışarı çıkabilirlerdi. Odada üstlerini değiştirip kendilerini Paris'in sokaklarına attılar. Hava güneşli ve sıcak olduğundan gezmek eğlenceliydi. Şehir olimpiyatların etkisi altına girdiği için farklı bir havası vardı. İnsanlar ellerinde bayrakları ve üzerlerinde formalarıyla dolaşıyordular.
"Şu sahanın güzelliğine bak." Ellerinde kahveleri Eyfel kulesinin tam karşısına kurulmuş plaj voleybolu sahasını izliyorlardı. Oturacak güzel bir duvar kenarı bulmuşlardı. Uzakta kalsalar bile sahadan gelen sesleri duyabiliyorlardı.
"Burada voleybol oynamak isterdim." dedi İlkin arkadaşının hayranlığına katılarak. Gerçekten de güzel bir yerdi.
"Biz ikimizi yenecek kimse bulamazdık." dedi Elif şımararak. "Haksız rekabet." İlkin kahkaha attı. Plaj voleybolunda çok da iddialı sayılmazdı ama Elif'le gerçekten de iyi bir ikili olurlardı. "Olimpiyatlardan sonra tatile gidelim ve oynayalım."
"Tatil planı mı yapmıştık?" dedi İlkin gülerek. Açıkçası olimpiyatlardan sonra dinlenmek için az zamanları olacağı için tatile gidip gitmeyeceğini bilmiyordu. Olimpiyatları nasıl bitirdikleri de önemliydi.
"Pardon, İlkin Hanım. Başkalarıyla mı bir planınız vardı yoksa?" dedi Elif kaş göz yaparak.
"Aynen ya, baş başa tatile gideceğiz Elif."
Barış'tan bahsettiğini anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Barış'la dün gece yine konuşmuşlardı. Barış'ta bir haller vardı ama İlkin ne olduğunu anlayamamıştı. İlkin'e garip garip sorular sormuştu. İlkin uyku sersemi bir şekilde cevap vermeye çalışmıştı ama çok da bir şey hatırlamıyordu açıkçası. Dün ikisi de geç saatlerde müsait oldukları için uzun uzun konuşamamışlardı. Bu sabah da Barış'tan başarılar dilediği bir mesaj almıştı. Ancak maç bittiğinden beri tek bir haber yoktu. İlkin'in mesajı bile iletilmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper
Fanfictionİlkin geçmişte yaşanan tatsız durumları bir daha yaşamayacaktı. Gelecek sefer Barış Alper'in yanından dahi geçmeyecekti.