Bölüm 15

1.9K 164 90
                                    

Basit düşünmek iyi bir şeydi bazen de hayatta bazı karışıklığın olması gerekirdi. Çünkü o karışıklıktan hiç beklenmeyen olaylar çıkabilirdi. Ya da hiç beklenmedik kişiler.

Barış, İlkin'i ilk gördüğünde daha doğrusu onun ülkesinin voleybol takımının bir oyuncusu olarak değil de dikkatini çeken hoş bir kadın olduğunu gördüğünde üzerine düşmek istememişti. Zaten kolay bir hayat yaşamıyordu ve İlkin demek karışıklık demekti. Bir sporcu olarak zaten sevgilisi olması yeterince zor değilmiş gibi bir de kendisi gibi birini bulmuştu.

Çabaları işe yaramamıştı. Her şeyin başlangıcı olan ödül gecesinden dikkatini çekmişti. Yanında duran kadına bakmamak için çok çabalamıştı. Barış belirli bir tipi olduğunu sanırdı ama yanılmıştı. Neredeyse aynı boyda olduğu genç kadın ilgisini çekmişti. Onun hakkında o zamanlar tek bildiği iyi bir sporcu olmasıydı. Ödül töreninde ne zaman ismi geçse herkes onun hakkında iyi konuşuyordu. Ne kadar saygılı ve samimi olduğundan bahsediliyordu. Barış onu merak etmişti ama dediği gibi üstünde düşünmemişti. Altında yatan sebeplerden biri de İlkin'in onunla ilgilenmeyeceğini düşünmesiydi.

Sonra işler biraz sarpa sardı. Telefonunu ne zaman açsa gördüğü şey İlkin Aydın'dı. Ne olduğunu anlamıyordu. Takımdaki isimler bile bunun hakkında Barış'a takılıyorlardı. Barış onlara gülüp geçiyordu çünkü yan yana gelecek iki isim olduklarını düşünmüyordu. İkisinin de çok daha önemli olan işleri vardı. Bu yüzden bu konu unutulup gitmişti. En azından Barış öyle sanmıştı.

Milli takım serüveni bittikten sonra ülkeye döndüklerinde hiç beklemediği yerde hiç beklemeyeceği kişiyi gördüğünde şaşırmadan edememişti. İlkin'in köpeğinin ona doğru koşmasının ve arkasından aylar önce aklına düşen kadının gelmesini beklemiyordu. O günü hatırlıyordu da İlkin'in kızarmış yanakları ve dağılmış saçları tatlıydı. Barış'tan kaçarcasına gittiğinde ise genç adam arkasından bakakalmıştı. Böyle bir şans olabilir mi, diye düşünmüştü. Oluyordu. Çünkü kulübün düzenlediği etkinlikte büyük bir şans onları vurmuştu.

Barış o gece İlkin'in de orada olacağını düşünmemişti. Onu ilk gördüğünde ise İlkin kesinlikle onunla ilgilenmiyordu. Bakışları hiçbir şekilde Barış'a dönmemişti ama Barış öyle değildi. Sırf ona bakıp durduğu için Berkan ona takılıp durmuştu. Nasıl bakmayacaktı? O elbisenin içinde çok güzel gözüküyordu.

Gecenin devamında ise Barış hayattaki bütün şansını kullanmış ve İlkin'in yazdığı yazıyı seçmişti. İlkin işte o zaman mecburen Barış'la karşı karşıya gelmişti. Barış ondan hiçbir olumlu dönüş alamadığında ise ilgisinin karşılıksız olduğunu sanmıştı. Yanılmıştı.

İlkin'in cevap vermesi için attığı hikayeye genç kız iki gün sonra yazdığında heyecanlanmıştı. Çünkü artık gerçekten ümidini kesmişti. Hatta Berkan'ı ona böyle bir hikaye attırdığı için bir güzel haşlamıştı. İlkin'den nihayet bir geri dönüş geldiğinde ise gitmiş arkadaşının alnından öpmüştü. Sayesinde bir şey başarmıştı.

Sonrasında ise her şey hızlı ilerlemişti. İlk buluşmaları ve sonrası. İlkin'in yanında rahatsız hissetmek mümkün değildi. Sürekli gülümseyen, asla kasıntı olmayan biriydi. Barış onun yanında kendisi gibi davranabiliyordu. Eski ilişkilerinin aksine İlkin onu daha iyi anlıyordu. Çünkü aynı hayatı o da yaşıyordu. Barış en çok bunu seviyordu.

Hayatları aynı olsa da farklı karakterlerde olduklarının farkında olmayacak kadar aptal değildi. İlkin kendini çoğu şeyde geliştirmiş biriydi. Barış genç kızın ondan etkilenip etkilenmediğini anlamak için çaba sarf ediyordu ama İlkin'in bazı davranışları onu ele veriyordu. Zaten İlkin hoşlanmadığı biriyle buluşacak biri değildi.

Barış bunun hiç farkında olmamıştı ama İlkin tam istediği kişiydi. Öncelikleri olan insanları severdi. Bu yüzden İlkin'i daha iyi tanımak için çabalıyordu. Şimdi ayrı ülkelerde olsalar bile bunu devam ettirmeye çalışıyordu. Ancak birkaç gündür onu rahatsız eden şeyler vardı.

İnsanların İlkin hakkında söyledikleri şeylere dayanamıyordu. Kötü yorumlar kendisine defalarca kez yapıldığında bile bu kadar sinirlenmemişti. Hedefte olan kadının zarar görmesini istemiyordu ama elinden bir şey gelmiyordu.

"Su içecek misin, lan?" Berkan cevabını bile beklemeden su matarasını ona fırlattığında son anda yakaladı.

Antrenmanları yeni bitmişti. Akşam oynayacakları bir hazırlık maçları vardı. Barış ilk 11'de değildi. Daha çalışmalara yeni başlamıştı. Bu yüzden üzerinde çok düşünmüyordu. Belki ikinci yarı oynardı.

"Ne oldu? Karadeniz'de gemilerin mi battı?" Berkan terli terli yanına oturdu. Barış da aynı şekilde olduğu için sorun etmiyordu. Avusturya'nın sıcağında antrenman yapmak hiç kolay değildi. "Dün yüzünde güller açıyordu. Bugün sessizsin."

Dün İlkin'in kadroya alındığını öğrendiği için mutluydu. "Bir şey yok." Konuşmak yerine gidip duş almalıydı.

"Söylesene." Berkan'la konuşmak çoğu zaman iyi geliyordu. Anlayışlı biri olduğu için Barış onunla konuşmayı seviyordu. Zaten İlkin'in bilen nadir kişilerdendi.

"İlkin yüzünden." dedi suyundan bir yudum daha alırken. Gözleri karşılarındaki yeşilliklerdeydi. Sıcaklığa laf söylese de güzel bir manzara vardı.

"Kavga mı ettiniz?"

"Hayır." Kavga etselerdi belki daha iyiydi. Ya da değildi. İlkin onu birkaç gün cevapsız bıraktığında delirmişti. "Aslında önemli bir şey değil. Sadece aklım sosyal medyada onun hakkında yapılan kötü yorumlara takıldı."

"İlkin yenge çok mu takılmış?" Barış her ne kadar yenge deme dese de Berkan onu dinlemezdi.

"Yok. O bir şey söylemedi de ben takıldım."

"İlkin bence böyle durumlara alışkındır. Sen de kafanı boşuna yorma." dedi Berkan ciddiyetle. Haklı sayılırdı. "Onların maçları ne zaman?"

"Pazartesi günü."

"O gün boş günümüz."

"Ee?" dedi Barış, yanındaki adama bakarak. Berkan sırıtarak ona bakıyordu. "Ne sırıtıyorsun, lan deli?"

"Sen, ben ve aşıklar şehri Paris diyorum." Parmaklarıyla kendisini ve Barış'ı gösteriyordu. Barış'ın hala sorgular biçimde kendisine baktığını görünce ellerini indirdi. "Sen saçlarını boyatınca iyice aptala döndün."

Barış onu bir tane geçirmek için elini kaldırdığında Berkan ayağa fırladı.

"Kaçma, kaçma gel." Barış da ayağa kalktı.

"Bence sana Fransa'da çeviri yapacak adama iyi davran."

"Fransa'ya gitmeyeceğim." dedi ciddi bir şekilde. Oraya gitmek mantıklı bir iş asla değildi. Berkan'la ne zaman uysa iki deli sürekli başlarını belaya sokuyordu. "Ne bok yemeye oraya gideceğim? Ertesi güne kalmaz sayfa sayfa paylaşılırız. Kampta kalmak yerine göt gezdiriyorlar, derler."

"Ya, siktir et onları." Berkan iki elini de Barış'ın omzuna koyup konuşmaya devam etti. "Sen İlkin'i görmek istiyor musun istemiyor musun?"

"Oraya gitmem İlkin'in dikkatini dağıtır. Maçlara bu kadar odaklanmışken ona bunu yapamam."

"Senin içine ne girdi lan? Mantıklı konuşmalar yapıyorsun?"

"Ananın-"

"Şş!" Berkan onu susturmuştu. "Maçtan önce görmezsin sen de. Maçtan sonra görüşürsünüz."

"Olmaz, dedim." Barış onu yavaşça itti. "Yürü gidelim." Onu beklemeden yürümeye başlamıştı. Berkan hala konuşarak arkasından geliyordu.

"Sen bir kızın ağzını ara. Bakalım seni orada istiyor mu istemiyor mu?"

"Nasıl yapacağım onu?" dedi merakla. Yerinde durmuş Berkan'ın gelmesini beklemişti.

"Orasını da mı biz söyleyeceğiz?" Berkan yanından geçip gittiğinde arkasından bakakaldı. Madem Barış'ın aklına bu fikri sokmuştu paşa paşa yardım edecekti.

Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin