Bölüm 27

2.8K 216 104
                                    

Bir insanın üzüntüsünü de sevincini de paylaşabilirdiniz. Eğer gerçekten değer verdiğiniz biriyse bunu yapmak dünyanın en kolay şeyiydi. İlkin sevdiklerine karşı empati duygusu yüksek olan biriydi ama ilk defa birini ve bir davranışı anlamakta zorlanıyordu. Sanırım bu işte sandığı kadar iyi değildi. Çünkü ne kadar düşünürse düşünsün Barış Alper'in geçtiğimiz günlerde oynanan maçta bu kadar sinirlenmesinin sebebini bir türlü anlayamıyordu.

Yaşadıkları küçük sorundan sonra bir şekilde sorunu çözmüşlerdi. İlkin biraz alttan aldığının farkındaydı ama konuyu uzatmak istememişti. Barış'ın kendisini kısaca anlatması bile onun için yeterli olmuştu. Zaten etkinlik çıkışında Barış onu evine bırakırken de konuşmuşlardı. İlkin onun o gün sarf ettiği sözleri unutmamıştı. Sadece şu anlık rafa kaldırmayı seçmişti. Çünkü zaten Barış ve o kısa sürelerde aynı ülkede ve şehirde olabiliyordu.

Barış, Galler maçı için yurtdışına çıktığında yine ayrılmak zorunda kalmışlardı. Uzun süreli bir şey olmadığı için İlkin sıkıntı yapmamıştı ama akşam olup maçı izlediğinde bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmişti. Barış'ın patlamaya hazır bomba gibi durması normal değildi. İlkin o ilk sarı kartı aldığında devamının da geleceğini anlamıştı. Yanılmamıştı da. Barış 2.sarıyı aldıktan sonra oyundan çıkarılmıştı. İlkin sorunun ne olduğunu asla bilmiyordu. Onunla alakalı olamazdı. Çünkü maçtan önce konuşmuşlardı ve her şey normaldi. Sadece ona artık saçını boyatmaması gerektiğini ve saçının toparlanması için zaman vermesini söylemişti ama beyefendi onu dinlememişti.

İlkin'e saçlarının fotoğrafını bile atmamıştı. Genç kız onun bunu neden yaptığını biliyordu. Tahmin ettiği olmuş saçları yanmıştı. İlkin onu televizyon ekranından ilk gördüğünde anlamıştı. İnatlaşmasa ve onu dinleseydi böyle olmayacaktı ama bir şey diyemezdi. Zaten maçtan sonra konuşacakları daha önemli konular vardı. Mesela Barış'ın sebepsiz agresifliği gibi.

İlkin gergin insanlardan hoşlanmıyordu. Tamam, herkesin hayatı günlük güneşlik değildi ama sürekli sinirli olmak da yanındaki insanlara zarar verirdi. Barış öyle biri değildi ama yine de bu durum genç kızı korkutmuştu. Barış'la yüz yüze konuşmak istese de direkt İzmir'e geçtikleri için ve İlkin'in İstanbul'dan ayrılmak gibi bir şansı olmadığından bu mümkün olmamıştı. Bu yüzden bu konu ertelenmiş de ertelenmişti. Ta ki İzlanda maçı da bitip takım İstanbul'a dönene kadar.

Bu sabah Barış onu aradığında İlkin bu akşam oynanacak maç için takımla son toplantısını yapıyordu. Hatta Barış'ın telefonunu açamamış ve birkaç dakika sonra aramak zorunda kalmıştı. Buluşmalarının bu akşamki maç yüzünden ertelenmesiyle morali iyice bozulmuştu. Günlerdir sevgilisini göremiyordu ve üstüne farklı şeyler de vardı. Barış'la uzun uzun konuşmak ve ona ne olduğunu öğrenmek istiyordu.

"Heyecanlı mısın?" Takımla birlikte soyunma odasındaydılar. Herkes formalarını giymiş son hazırlıklarını yapıyordu. İlkin de ayakkabısının bağcığını çözmekle meşguldü.

"Hayır." dedi bağcıkları açmaya devam ederken. Ayçin'in bunu neden sorduğunu biliyordu. Biraz dalgındı. Bu dalgınlık yüzünden dizliklerini bile takmadan ayakkabılarını giymişti. Şimdi mecburen dizlikleri giymek için bağcıklarını tekrar çözüyordu. Onun bu davranışlarına Ayçin şahit olmuştu.

"Kaptan olarak ilk maçına çıkıyorsun. Eğer gerginsen normal." İlkin gülümseyerek başını iki yana salladı. Bununla alakası yoktu. Kaptan olmak üzerine ekstra bir sorumluluk yüklemişti ama İlkin bu hissi sevmişti. Şimdi takım için daha fazlasını yapabilirse kendini daha iyi hissedecekti. Takımının başarılı olması için elinden geleni yapacaktı.

Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin