Saatlerdir süren baş ağrısı, bedenine bir sülük gibi yapışmıştı. Ağrının temelinde stres olduğunu bilmek de bir işe yaramıyordu. İlkin böyle bir durumda nasıl stres olmayacaktı? Evine, ülkesine dönmüş olması bile ona iyi hissettirememişti.
Bronz madalya maçından sonra tüm takım bitmişti. Herkes kendi kabuğuna çekilmişti. İlkin ve Elif bile uzun süre sonra birbirleriyle konuşacak bir şey bulamamışlardı. Olimpiyat macerası kesin olarak bitmişti. Ellerinde bir avuç deneyimden başka bir şey yoktu. Hepsinin istediği madalyayı alamadıkları için kimse daha fazla Paris'te kalmak istememişti. Herkesin ortak kararıyla ülkeye erkenden dönmüşlerdi.
İlkin uçaktan indikten sonra onları karşılayan insanları gördüğünden biraz iyi hissetmişti ama biraz da utanmıştı. İnsanların umutlarını boşa çıkarmış gibi hissediyordu. Bu yüzden başına giren ağrı, havaalanından çıkıp evine gelene kadar devam etmişti.
Odasına çekilmiş dinlenmeye çalışıyordu. Ailesiyle bile çok vakit geçirememişti. Dali'yle biraz oynamak istemişti ama onu bile yapamamıştı. Onlar da İlkin'in üzerine gitmedikleri için genç kız kendi odasındaydı. Pijamalarını giymiş ve yatağına uzanmıştı. Evinden ayrı kaldığı günlerden sonra geri dönmek iyi gelmişti. Kendi rahat yatağını özlemişti. O iğrenç yataklardan bile bıkmıştı. Sonlara doğru olimpiyat köyü tüm ışıltısını kaybetmişti.
Islak saçlarına sardığı havluyu çıkarıp yatak başlığına koydu. Kalkıp onu asacak enerjisi bile yoktu. Barış'ın onu merak ettiğini biliyordu ama şu an konuşacak durumda değildi. Bu yüzden ona eve geldiğini ve yorgun olduğunu söylediği bir mesaj atmış ve yatma pozisyonu almıştı. Dün gece hiç uyuyamadığı için rahat bir uyku çekmek istiyordu.
Sabah gözlerini burnuna gelen güzel kokularla açtı. İyi bir uyku çekmek dün hissettiği baş ağrısını tamamen bitirmişti. Ailesinin mutfaktan gelen seslerini duyunca ayağa kalktı. Odasının kapısını açtığı gibi kokular daha da yoğunlaşmıştı. İlk önce banyoya girip eli yüzünü yıkadı. Duştan sonra direkt uyuduğu için kabaran saçlarını topladı. Yüzündeki ifade onu bile rahatsız ettiği için ifadesini değiştirip gülümsemeye çalıştı.
Mutfağa girdiğinden İlkin'i ilk önce kardeşi görmüştü. "Günaydın abla." İlkin yemek masasında bir şeyler yiyen kardeşininin yanına gidip onu öptü ve hala küçük bir çocukmuş gibi yanaklarını sıktı.
"Günaydın canım ailem." Masanın orada oturmuş onu izleyen köpeğine kocaman sarıldı. Dali de onun geldiğine mutlu olmuş gibi etrafında dolaştı. İlkin onu da çok özlemişti. Bugün mutlaka onu dışarı çıkaracaktı. Annesini de öpüp masadaki yerine oturdu. "Babam nerede?"
"Sabah erkenden çıktı. Senin odana uğradı ama çok derin uyuyormuşsun." İlkin babasının odaya girdiğini fark etmemişti bile. Gerçekten de uzun zaman sonra böyle rahat uyuyabilmişti. Üzerinden bir yük kalkmış gibi hissediyordu. "Al bakalım." Annesi tavadaki yumurtayı İlkin'in tabağına bıraktı. "Biraz daha uyursun diye düşünüyordum."
"Saat kaç ki?" Hiç telefonuna bakmadan odadan çıkmıştı. Saatten bihaberdi.
"On." İlkin için bu saate kadar uyumak bile şaşırtıcı bir şeydi. O erken uyanmaya alışkındı ama dediği gibi günlerdir uykusuz ve yorgundu.
Annesinin hazırladığı kahvaltıyı gerçekten aç bir şekilde yerken bir yandan da onlarla konuşuyordu. İlkin uzun bir süre ülkeden ayrılmak istemiyordu. Türk mutfağını bile her şeyden çok özlemişti.
"Bugün evde misin?"
"Hayır." dedi annesinin sorusuna. Kahvaltısını bitirmiş kahvesini yudumluyordu. Aslında bir plan oluşturmamıştı ama bugün mutlaka Barış'ı göreceğini biliyordu. Barış'ın programının ne durumda olduğu bile önemli değildi. İlkin bugün onu görecekti. Ayrıca kulübe de uğramak istiyordu. Antrenman bitmeden belki de yetişebilirdi. "Hatta ben telefonumu alıp geliyorum." Odasına gidip telefonunu aldı. Barış'tan gelen iyi geceler mesajından başka bir şey yoktu. Büyük ihtimalle İlkin'in mesaj atmasını beklemişti. İlkin mutfağa tekrar dönerken Barış'a mesaj atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper
Fanfictionİlkin geçmişte yaşanan tatsız durumları bir daha yaşamayacaktı. Gelecek sefer Barış Alper'in yanından dahi geçmeyecekti.