Bölüm 26

2.4K 232 176
                                    

Çok fazla seçeneğe sahip olmak insanı mutsuzluğa sürükleyebilirdi. Çünkü elindekiyle yetinmek bazen iyi olan olandı. İlkin'in elinde şu an için iki seçenek vardı; yalan söylemek ya da söylememek. Bu duruma düşmesi ise epey bir trajikomikti.

Tatilden döndükten sonra İlkin için alışık olduğu hayat devam etmişti. Antrenmanlara başlamış ve tekrar voleybolu hayatındaki önceliği haline getirmişti. Bu durumdan da memnundu. Takımını özlemişti. Burada o kötü yorumlardan uzakta güvende hissediyordu. Bu takıma aidiyeti vardı. Zaten en çok da bunun için kalmak istemişti.

Bütün bunların dışında ailesi ve arkadaşlarıyla da çok fazla vakit geçirmişti. Bol bol özlem gidermişlerdi. Bu günlerde Barış'ı biraz ihmal ettiğinin farkındaydı ama sevgilisinin de zaten yoğun bir dönemine denk geldiği için iki tarafta da bir sorun olmamıştı. Barış sürekli maçlara gidiyordu. Hatta daha dün Adana'dan geri dönüş yapmışlardı. İlkin onu görememişti. Barış'ın ailesi İstanbul'da olduğu için planları biraz daha aksamıştı. İlkin bu yüzden bir şeyler yapmak istemiş ve Florya'ya gelmişti. Gelmeden önce Barış'ı arayıp haber vermek istese de bir geri dönüş alamamıştı. Bu yüzden zaten yola çıkmış olmanın rahatlığıyla geri dönmemişti.

Florya'ya geldiğinde ise bazı küçük sıkıntılar olsa da içeri girmişti. Arabasını park etmiş ve sahaların olduğu tarafa şöyle bir göz gezdirmişti. Sahada birkaç kişi vardı. İlkin'in gördüğü kadarıyla Barış aralarında yoktu. İlkin bir kez daha onu aramak istese de yine ulaşamamıştı. Halbuki şu sıralar çıkması lazımdı. Arabadan inip etrafa baktı. Birkaç kişiyle göz göze gelince arabanın diğer tarafına geçip arkasını dönmüştü. Herkese gözükmeye de gerek yoktu. Zaten dışarıda oyuncuları bekleyen taraftarlara gözükmemek için canı çıkmıştı.

"Pardon?" İlkin gelen sesle arkasına baktı. "Arabaya binmem lazım da." İlkin ilk önce durduğu yere sonra da konuşan kişiye baktı. Yandaki arabanın sürücü kapısının önünde durduğu için sahibi mantıken binemiyordu ama önemli olan bu değil arabanın sahibiydi.

"Kusura bakmayın." İlkin geri çekilip kendi arabasına yaklaştı. Bir yandan da önündeki kişiyi izliyordu. Kerem'le daha önce tanışmamıştı ve evet arabasını Kerem Aktürkoğlu'nun arabasının yanına park etmişti.

"Önemli değil." Kerem arabasını açmasına rağmen binmiyordu. "Sen İlkin'sin değil mi?" Kerem'in sorusundan sonra İlkin, Barış'ın ona bahsedip bahsetmediğini merak ediyordu ama bir süredir bu ikilinin arasının limoni olduğunu biliyordu ama aralarının tekrar yeni yeni düzeldiğinin de farkındaydı. Bu yüzden Kerem bilmiyor olabilirdi.

"Evet." Barış hemen gelse iyi olurdu. Gerçi gelseydi o zaman birlikte oldukları belli olurdu. Sorun olacağını da sanmıyordu. Kerem elini uzattığında genç kız onun elini sıktı.

"Ben de Kerem." İlkin'in onu tanıdığının farkında olmalıydı ama yine de söylemişti. Genç kız gülümseyerek elini çekti. Bir yandan da etrafa bakınıyordu. Kerem çıktığına göre Barış da çıkmış olmalıydı. Bu kadar gecikmesine sebep olan şey neydi? "Birini mi bekliyorsun?"

"Evet." Sanırım Kerem de birini bekliyordu. Çünkü arabasına binip gitmek yerine hala yerinde duruyordu ve bu soru gösteriyordu ki Barış ve onu bilmiyordu.

"Ben de." dedi Kerem onu haklı çıkararak. "Sen yöneticilerden birini falan mı bekliyorsun?" Kerem'in konuşmaya çalışması onun samimi biri olduğunu gösteriyordu ama İlkin tarafında durum farklıydı. İlkin nasıl cevap vereceğini bilemediği için gerilmişti. Barış geldiğinde bu kadar geç gelmesini ondan çıkaracaktı. Kerem oyunculardan biriyle buluşmayacağına o kadar emindi ki Barış geldiğinde İlkin onun yüz ifadesinin nasıl olacağını merak ediyordu.

Gelecek Sefer | İlkin x Barış Alper Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin