"Bu saatte kim arıyor beni ya?" Telefonu kulağıma koydum. "Alo, Mira. Twitter'ı aç bence. Biraz gündeme bakın." Arayan İlkin'di. "Biliyorum, boşver." Telefonu kapatıp uyumaya devam ettim.Bir kaç saat sonra ard arda, kesilmeyen zil sesi ile uyandım. "Bi rahat vermediniz!" Yataktan kalkıp kapıyı açtım. Gelen Kerem'di. "Senin ne işin var bu saatte, burda?" diye sordum.
"Çok şükür ölmemişsin. Saat 2 farkındaysan. Babanın aramalarını açmamışsın, sabah antrenmana da gitmemişsin. Barışda aynılarını yapınca baban beni gönderdi." dedi.
Süper.
"Yok ölmedim. Turp gibiyim maşallah. Uykum vardı sadece." dedim. "Tamam. Ben Barış'a geçiyorum. Yarım saat içinde seni de alıp tesise gidicez. Emir büyük yerden." Of baba ya!
Kapıyı kapatıp odama geçtim. Babamdan 7 cevapsız çağrı vardı. Bir de etiketlediğim bir sürü post ve yorumun bildirimi vardı. Al işte. Dışarı bile çıkamıyorum!
Dedikleri gibi yarım saat içinde hazırlanıp Barış'ın kapısını çaldım. Kapıyı Barış açtı. "Günaydın. Ben hazırım." Cevap vermeden içeri geçti. Bende kapının önünde onları bekledim.
İkiside gelince asansöre bindik. "Aynı bloğu geçtim, aynı katı tutturmayı nasıl başardınız? Bi de hani normal bi kat da değil, 21. kat." diyerek ortamı yumuşatmayı denedi Kerem. İkimizde ona dik dik bakınca sustu.
Bloktan çıkıp hızlıca Barış'ın arabasına bindik. Kerem öne, bende arkaya oturmuştum. Tesise giderken, Barış'ın bir kaç kez dikiz aynasından bana baktığını yakaladım. Ama her seferinde ben de ona bakınca gözünü kaçırmıştı. Sabahtan beri tek kelime konuşmamıştık.
Tesise geldiğimizde Barış soyunma odasına, Kerem ile bende sahaya babamın yanına geçtik. Biz içeri girince takımdaki herkesin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Babam önce Kerem'e teşekkür etti, sonra bana döndü.
"Baba dün cidden düşündüğün gibi bir şey olmadı. Ben sahilde uyuya kalmışım, Barış'da sana karşı mahçup olmasınlar diye beni eve bıraktı. Zaten komşu sayılırız, biliyorsun." dedim hızlıca. Babam sakin ol der gibi baktı.
"Biliyorum kızım tabi ki. Sabah antrenmana gitmemişsin, sen hiç antrenman kaçırmazsın. O nedenle biraz endişelendim." dedi.
Oh be, rahatladım.
Barış sahaya girince babam eli ile ona gelmesini işaret etti. Diğer herkes ısınmadaydı. "Barış, bu erken katılımını neye borçluyuz oğlum?" dedi babam alay ederek. "Gerçekten özür dilerim. Dün gece pek uyuyamadım."
Konuşurken babama bakamıyordu bile. Gelirken gözünde güneş gözlüğü olduğundan fark etmemiştim. Gözleri baya şişmişti. Neden uyumamıştı ki?
Antrenman boyunca orada kaldım. Barış'a ne olduğunu cidden merak etmiştim. Molalarda onunla konuşmayı denesem de asla benimle muhattap olmuyordu.
Herkes içeri soyunma odasına girerken Barış hâla sahadaydı. Babama durumdan bahsedip bi süre bekleyeceğimi söyledim. Saha da sadece Barış ve ben kalmıştık. Su içmek için kenara geçtiğinde yanına ilerledim.
"Barış, dün benimle uğraşmak zorunda kaldığın için özür dilerim. Böyle olacağını bilmiyordum cidden." dedim. Sadece yüzüme baktı ve sahaya geri döndü. Sinirlenmeye başlıyordum. Bu sefer bende sahaya girip yanına yürüdüm.
"Yanlış bir şey yaptıysam söyle! Neden sabahtan beri beni görmezden geliyorsun Barış?!" dedim yüksek sesle. Elleriyle yüzünü ovaladı.
"Mira, konuşmak istemiyorum seninle. Tamam mı? Nedeni yok. İstemiyorum. Haraketlerin hoşuma gitmiyor, sinirimi bozuyor. Benle uğraşmayı bırak artık. Daha ne kadar açıklayıcı olabilirim? İstemiyorum."
Bu sefer de ben onu ve dediklerini görmezden gelerek hızlıca içeri girdim. Bana peşinden koşan diğer kızlar gibi davranması hiç hoş değil. Sadece yaptığı iyilikler karşısında bende onun yanında olmaya çalışıyordum.
İçeri girip koridorda yürürken Berkan'a denk geldim. "Barış nerde?" diye sordu. "Ne bileyim ben?" diyip adımlarımı hızlandırdım. Berkan'ın boyu çok uzun olduğu için bir kaç adım ile bana yetiştirmişti. "İyi misin lan? Noldu?" dedi.
Sinirle nefes verip, "İyiyim Berkan, sağ ol." dedim. "Bence biraz sinirli gibisin." diye karşılık verdi. "Barış mı bir şey dedi?" İkimizde durduk. "Nerden bildin?" diye sordum. "Belliydi böyle yapacağı. Sabahtan beri bize de ters davranıyor. Senlik bir şey yok merak etme."
İyide neden?
"Merak etmiyorum zaten." dedim. Yan yan baktı. "Barış'ın uzun süredir ayrılıp barıştığı bir kız arkadaşı vardı. Aralarını düzeltmeye çalışıyorlardı. Sanırım kız dün ki haberi görünce sinirlenmiş ve her şeyi tamamen bitirmiş." dedi. "Merak etmediğimi söylemiştim Berkan." dedim bende. "Ben yine de söylemek istedim."
Dışarı çıktığım sırada peşimden geldi. "Eee, sizin maç ne zaman?" diye sordu. "29 Temmuz, Hollanda ile." Hollanda lafını duyunca hafif güldü. "Belki futbol milliyi de götürebilirlermiş maça. Ama belli değil." dedi. Aslında iyi fikir. "Senin bi arkadaşın vardı, İlkin'di adı sanırım. O da var değil mi takımda?" diye sordu. "Evet, neden ki?" dedim. "Hoş kız. Güzel de oynuyor."
Parçalar şimdi oturmaya başlamıştı.
"Adından emin olamadığın birinin nasıl oynadığını nerden biliyorsun?" Demek ki herkes bu yüzden İlkin'i sorup duruyordu. "Şey, eee..." Elini ensesine götürdü.
"Tamam, tamam sormuyorum. Anladım zaten. Takımca İlkin hakkında soru sormak yerine kendin gelip bana söyleyebilirdin." Telefonumu çıkarıp taksiyi aradım. "Neden taksiyi arıyorsun? Araban yok mu?" dedi Berkan.
O sırada telefon hâla çalıyordu. "Barışlar ile gelmiştim de sabah." dedim kısık sesle. Arama kapandı. "Tekrar aramana gerek yok. Ben bırakırım seni istersen." dedi.
"Olur aslında. Hatta şöyle yapalım. Sen arabada bekle ben spor çantamı alayım, beraber bizim sahaya geçelim. Antrenmanım var. Hem seni de İlkin ile tanıştırırım resmî olarak." dedim. Gülümseyip kabul etti.
Konuştuğumuz gibi evden çantamı aldım. Sonra da Berkan ile beraber antrenmanın olacağı sahaya gittik. Berkan tribünlere geçmişti, bende sahadan İlkin'i alıp yanına götürdüm.
"İlkin, Berkan. Berkan, İlkin." İkiside bana bakıyordu. "İlkin en yakın arkadaşım, zaten biliyorsun Berkan." dedim. Sonra da "Berkan'da babamın takımından, sende onu biliyorsun İlkin. Bugün bana çok yardımcı oldu. Sizi tanıştırmak istedim." diye ekledim.
Berkan İlkin'e elini uzattı ve el sıkıştılar. "Memnun oldum." dedi İlkin. Berkan'da aynısını söyledi. Saha dolmaya başlayınca "Bizim gitmemiz lazım, görüşürüz." dedim ve İlkin'i elinden tutup geri sahaya indim.
Sabahki antrenmanı kaçırmamış olsaydım bu girdiğim 2. antrenman olacaktı.
<3
Antrenmandan çıkmıştık ve çok güzel geçmişti. Şimdi ise İlkin beni eve bırakıyordu. Isınmada ona Barış ile olanları anlattığım için konuşacak pek bir şey kalmamıştı.
"Sen sanki Barış'ın sevgili muhabbetine biraz bozuldun mu?" dedi İlkin. Hemen ona döndüm. "Ne alaka İlkin? Çocuğu sevmediğimi sende biliyorsun." dedim. "Emin misin? Çünkü bence seninle uğraşması hoşuna gidiyordu." diye yanıtladı. "Hem ayrıca sevgilisi falan da beni ilgilendirmez. Ben sadece yaptığı saygısızlığa sinirlendim."
<3
Mira Argun
5. Bölüm Sonu<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21 || Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Babanın torpili ile voleybol takımında oynuyor olman, başarılı olduğun anlamına gelmez." "Madem beni bu kadar küçük görüyorsun, neden benle muhatabı kesmiyorsun?" "Mecburiyet."