Dönme dolaptan inmiştik ve ben fazlasıyla susamıştım."Barış."
"Efendim bi tanem?"
"Bir tanem deme bana."
"Dicem. Efendim?"
"Susadım ben. Bir şeyler alalım."
"Tamam bi tanem."
"Hay Allah'ım ya!"
Lunaparktan uzaklaşıp kafelerin olduğu yere ilerledik. Su alıp geri döneriz diye tahmin ediyordum. Barış'da aynısını düşünmüş olacak ki "Su alıp geri döner miyiz?" diye sordu. "Evet evet."
Rastgele bir kafeye girip kasaya ilerledik be sıraya girdik direkt. İçerisi Starbucks gibi dizayn edilmişti. "Barış sen alsan ben de bir lavaboya gidip gelsem?" diye sordum. Onayı aldıktan sonra da lavaboya gittim.
Geri geldiğimde Barış kasadaki kızla konuşuyordu ama bir eli ensesindeydi. Kıza baktığım da tam olarak Barışla flörtleştiğini gördüm. Daha doğrusu o kendi kendine flörtleşirken, Barış stresten ölüyordu. Hızlıca yanlarına ilerleyip Barış'ın elini tuttum.
Hayırdır yani?
"Aldın mı suları hayatım?" diye sordum Barış'a bakarak. O da benim geldiğimi anlayınca derin bir nefes verdi. "Evet. Aldım." diye yanıtladı. Sonra kız suları uzatırken gülümsedim ona.
Kafeden çıktıktan sonra da el ele tutuşuyorduk Barış'la. Fark edince çektim elimi. "Hani bir kız bana yürüse kıskanmazdın? Öyle bir şeyler demiştin sanki yaklaşık bi on beş dakika önce." dedi Barış sırıtarak. "Kıskandığımı kim söyledi?" dedim gözümü devirerek. "Bir anda gelip elimi tuttun bir de da kıza ölümcül bakışlar attın. Bunlardan sonra söylemesen de olur." dedi. Sonra tekrardan elimi tuttu ve beni geri lunaparka sürüklemeye başladı.
"Elimi bırak Barış!" dedim sert bir ses tonuyla. Hoşuma gidiyordu aslında ama onun bunu bilmesine gerek yoktu. Hem ne demişler, kız evi naz evi.
"Mira sus ve yürümeye devam et. Elini tutmamı istemeseydin başta kendin yapmazdın zaten." dedi beni hâla çekiştirerek. Tüm gücümle direndiğim sırada durdu ve elimi bıraktı. "Hani dönecektik lunaparka? Niye gelmiyorsun?" diye sordu. "Çünkü şu an sana sinir oldum. O yüzden gelmek istemiyorum." diye yanıtladım omuzlarımı silkerek.
"Sen bilirsin." dedi ve beni tek omzuna alıp yürümeye başladı. "Ya Barış! İndir beni! Salak mısın sen? Kendini filmde falan mı zannediyorsun?" dedim sırtına vurarak.
Cidden romantik bir filmde gibi hissediyordum kendimi. Ben bunlar sadece hayallerimde olur sanıyordum oysaki.
"Mira biraz susar mısın başımı ağrıttın sabahtan beri." dedi lunaparka girerken. "Ya bak fotoğrafımızı çekti kesin birileri! Göreceksin boy boy fotoğraflarımız çıkacak her yerde!" diye bağırdım ona. Gerçekten de herkesin bize baktığını hissediyordum.
Ben olsam bende bakarım gerçi.
Gondolun önüne geldiğimizde indirdi Barış beni. "Çok şükür!" diye bağırıp koluna vurdum. "Söylenme artık. Başka çarem yoktu." dedi cebinden kartı çıkararak. "Gondola binmeyeceğiz dimi?" diye sordum ama çoktan sıraya girmişti Barış. "Neden binmeyelim ki? Çok eğelenceli bence."
On altı, on yedi yaşlarımdayken gondola binmeyi çok seviyordum. Hatta arkadaş grubumdaki kimse istemezken, binmek için zorluyordum onları.
Ta ki son binişime kadar. O zamanlar kiloma çok takıntılı olduğum için pek bir şey yemiyordum. Lunaparka geldiğimiz gün de tamamen açtım. Başıma birr şey gelmez diye düşünmüştüm ama düşündüğüm gibi olmamıştı pek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21 || Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Babanın torpili ile voleybol takımında oynuyor olman, başarılı olduğun anlamına gelmez." "Madem beni bu kadar küçük görüyorsun, neden benle muhatabı kesmiyorsun?" "Mecburiyet."