Hep beraber şık bir restoranda oturuyorduk. Barış'ın sürekli geldiği bir yerdi burası. Sosyal medyada fanların paylaştığı fotoğraflardan biliyordum.Garson yemek siparişlerimizi aldıktan sonra bir kaç saniye yüzümüze baktı. "Fotoğraf çekilme şansımız var mı acaba?" diye sordu heyecanla. Barış bana, ben ise Barış'ın ailesine bakıyordum. Onlar başlarını sallayınca bende aynısını yaptım. "Tabi." dedi Barış gülümseyip.
Garsondan sonra bir kaç kişi daha fotoğraf çekilmek istemişti. Her ne kadar şu an yanımıza kimse gelmiyor olsa da, insanların kendi masalarından bile bizi çektiklerini hissedebiliyorduk.
"Rahatsız oluyorsanız kalkabiliriz." dedi Barış kendi ailesine bakarak. Ben zaten alışkın olduğum için benlik bir sıkıntı yoktu. "Yok oğlum, ne olacak? İnsanlar merak ediyor tabi, normal." dedi babası. Annesi ve kızlar da başlarıyla onayladılar.
5 Gün Sonra
Dün sabah Barış'ın ailesi Rize'ye dönmüştü. Şimdi ise Barış'ın salonunda oturuyorduk beraber. "Gündeme yeni düşmeye başlamış." diyerek telefonunu bana uzattı Barış. Ailesi ile çıktığımız yemekten olan fotoğraflardı. "Keşke hep beraber fotoğraf çekilseydik. Çok tatlı duruyormuş." dedim. Bir kaç yan masadan çekilmiş bir fotoğrafa bakıyordum. Hepimiz bir şeye gülüyorduk o an. Çok güzel bir görüntüydü.
Telefonu geri Barış'a uzattım. "Ailen benim hakkımda bir şey dedi mi?" diye sordum kolunun altından çıkarak. Sonra ayağa kalkıp salonun içinde tur atmaya başladım. Barış "Hayır." dediği anda durdum.
Bayılacağım sanırım.
"Şaka şaka. Yemin ederim şaka yaptım. Çok sevdi hepsi seni." dedi ayağa kalkıp bana sarılırken. "Emin misin Barış Alper?" dedim ciddi bir ses tonu ile. "Eminim, eminim de... Barış Alper deme bana. Çok gergin hissediyorum kendimi." dedi yüzünü ekşiterek.
İfadesi gülmeme neden olmuştu. "Niye ki Barış Alper?" dediğim sırada ellerini belimden çekip göğsünde birleştirdi. "Ya Mira, yapma." dedi. Kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım. "Tamam tamam. Şaka yaptım." dedim birleştirdiği kollarını tutup birbirinden ayırarak.
Bir süre daha beraber oturup televizyon izledik. "Uykum geldi." dedi yalandan bir esneme ile. "Tamam o zaman, eve geçiyorum ben." diyip ayağa kalktım. Ardımdan o da hızla ayağa kalkıp beni tuttu. "Hayır ya. Gitme." dedi yalvarır gibi. "Yok gideyim. Yarın sabah erkenden antrenmanım var. Olmaz." dedim beni tuttuğu kollarından kurtulmaya çalışarak.
"Tamam ama bir şartla bırakırım." dedi sırıtarak. "Neymiş o?" diye sordum. "Yarın akşam seni bir yere götüreceğim. Kabul edersen, özgürsün." dedi. Gülümseyip başımı salladım. "Kabul tabi ki." dedim ve yanağına hızlıca bir öpücük bırakıp kapıya ilerledim. "Dokuzda hazır ol!" diye seslendi arkamdan.
~
Sabah erkenden uyanıp antrenmana gitmiştim. Fazlasıyla yorucu geçmişti.
Şimdi ise yavaş yavaş akşam oluyordu ve İlkin ile bizim evde oturuyorduk. "Saat altı oldu. Hazırlanmaya başla bence." dedi İlkin koltuktan kalkıp televizyonu kapatırken. "Doğru diyorsun ya. Neyse gel çıkıp bakalım." dedim bende ayağa kalkarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21 || Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Babanın torpili ile voleybol takımında oynuyor olman, başarılı olduğun anlamına gelmez." "Madem beni bu kadar küçük görüyorsun, neden benle muhatabı kesmiyorsun?" "Mecburiyet."