12

504 26 0
                                    

Bana gel. Başın sıkıştığında değil, sevgiyi anladığında gel ki ömrümü adadığıma değsin.


Adar duyduğu ses ile bulunduğu yere çivilenmişti resmen. Mehpare tanıdık ses ile gözlerini devirdi. "Gerizekalı ya!"
"Mehpare bu kim? Ne diyor bu armut?"
"Ben halledeceğim bekle." Mehpare, Adar'dan uzaklaşıp dışarı çıktı.
"Lan gerizekalı ne bağırıyorsun sabahın köründe." Mahir karşısında gördüğü Mehpare ile gülümsedi.
"Mehpare evlendi, gitti dediler. Ben dedim olmaz evlenmez o! İstanbul'a anasının babasının yanına gitmiştir döner dedim. Benimle evlenecek Mehpare'm dedim!"
"Nereden senin Mehpare'n oluyormuş hıyar herif!"
Adar sinirle karşısında duran Mahir'e yaklaştı.
Adar 1.93 boyunda oldukça kalıplı bir adam.
Karşısında 1.70'lik Mahir çocuk gibi duruyordu.
Adar adamın burnunun dibine kadar girdi. Aşağıya doğru baktı.
"Kimsin sen?"
Mahir karşısında gördüğü adamla nutku tutuldu. Kendine geldiği vakit cevap verdi.
"Ben Mahir. Kolsuz Mehmet'in oğluyum."
"Kolsuz mu? Neden?"
"E kolu yok."
Adar köy yerlerinde acımasızca takılan lakapları duymuştu fakat karşılaşacağını hiç tahmin etmemişti. Bu onun en büyük derdi olmadığı için en büyük konuya geri döndü.
Adar , Mahir'i koltuk altından tutup kaldırdı.
Artık yüz yüze bakıyorlardı.
"Bak şimdi Mahir. Ben Adar. Mardin Ağası Adar Hanzade. Senin sahiplenmeye çalıştığın kadın ise benim karım. Bir daha bırak karımın adını ağzına almayı, onu aklından bile geçirmeyeceksin bücür. Anladın mı beni?"
"Anladım, anladım abi gideyim bırak lütfen."
Adar, Mahir'i bırakmıştı fakat direkt ellerini çektiği için yere düşmüştü. Mahir yapışıp kalmıştı. Adar'la göz göze geldiği gibi ayaklanıp kaçtı.
"Yer cücesine bak! Karıma göz koymuş!"
Adar ,Mehpare'ye döndüğü gibi karısının kahkasını duydu.
Sinirle kaşlarını çattı.
"Komik olan ne?"
"Un çuvalı gibi salladın adamı ya daha ne olabilir?"
Adar da karısının gülmesine katılıp içeri doğru ilerlediler.

"Nine olmuyor işte yapamıyorum!"
"Kızanım beben olacak örgü örmeyi bilmiyorsun."
"Ya nine ne ördüğümü bilsem öreceğim işte. Biliyorum ben örgü örmeyi."
"Kızım çetik diyorum ya!"
"Nine 100 kere söyledim çetik ne bilmiyorum."
Mehpare ninesinin anlatmaya çalıştığına seslice güldü. Çetiğin ne olduğunu Murat'ta bilmiyordu. Kimsenin aklına da internetten bakmak gelmiyordu. Mehpare atışmayı durdurup sohbete dahil oldu.
"Dilan ninem bebek için patik örmen gerektiğini söylüyor."
Adar da dahil olmak üzere evde ki herkes büyük bir aydınlanma yaşamıştı.
Hep birlikte sohbet ederek guzel zaman getirmişlerdi.
Mehpare ne kadar sevdiği adamla birlikte yaşasa da kendi memleketini özlüyordu.
Herkes sessiz sedasız takılırken ortamı ninenin yükselmesi bozdu.
"Aman aman aman!"
Mehpare korkuyla yerinden kalkıp ninesinin yanına gitti.
"Ninem noldu iyi misin?"
"Kızanım ben unuttum ya!"
"Neyi nine?"
"Merkez'de Salak Hakkı'nın oğlu Boklu Berat'ın düğünü var 4 saat sonra."
Adar gözlerini kıstı.
"Bu isimler neye göre veriliyor?"
Mehpare gülerek kocasına döndü.
"Takma isimleri alman için göze batan bir şey yapman yeterli. Hakkı amca tabureye oturmak yerine boşluğa oturduğu zaman adı Salak Hakkı olmuştu. Oğlu ise daha 5 yaşındayken pazarda altına kaçırmıştı. O günden sonra adı Boklu Berat olmuştu."
"Peki senin bir adın var mı?"
Nine en sevdiği konuya gelindiğinde söze girdi.
"Var tabii olmaz mı? Gözü Kara Mehpare."
"Neden peki?"
"5 yıl önce küçücük kızan dereye düştü. Kimse de cesaret edemiyor ki girsin o dereye. Bizim kız haberi alır almaz koştur dereye gitmiş. Hiç düşünmeden atlamış dereye almış çocuğu. Tabii burada laf çıktığı gibi gelmez kulağa. Bana dediler ki senin kız boğulmuş. Koştur gittim dereye. Baktım bizim kız sağlam herkes onu alkışlıyor. Orada ona ne gözü kara kızsın dediler. Deyiş o deyiş. 5 yıldır köyün gözü karası."

Adar gururla karısına baktı. Onu boşamakla tehdit ettiği vakit zaten karısının ne kadar gözü kara olduğunu anlamıştı.

Edirne'den Mardin'eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin