Ben kırlarda uçan özgür bir kuştum.
Neden kanatlarımı kopardınız?📍Edirne, Havsa, Köseömer Köyü
Mehpare'den
Elimde ki bezi sıkıp cam silmeye devam ettim. Abim beni arayıp Dilan ile birlikte buraya geleceğini söyledi. Nine de durur mu temizlik diye tutturdu. Tabii ki de o bir şey yapamayacağı için sabah erkenden başladım.
Zaten köyde bana Sabah Güneşi Mehpare derlerdi. Güneş doğmadan ben kalkar işlere koyulurdum. Zaman kıymetliydi benim için. Uyumayı da severdim ama benim boş zamanım var diyemeyecek kadar meşguldüm.
Camlarla işim bitince hemencecik duşa girdim.
Neredeyse geleceklerdi ve ben terli kalmıştım.
Duşumu alıp hemen şalvarımı giydim.
Dilan'ı pek tanımazdım ama ona yaranacağım diye de modern kafasına giremeyecektim. Köydeysek köylü olurduk.
Hem zaten pembe çiçekli şalvarım yine ona yakın tülbentim üzerime yapışan uzun kollu ince pembe tshirtüm ve yine pembe yeleğim ile tam bir Edirne kızanıydım.
Tesettürlü değildim fakat ayak uydurmam gereken bir ortam varsa hiç afallamam hemen oraya uyum sağlardım. Bu benim adetimdir.Yaklaşık bir saat sonra abim ve Dilan gelmişti fakat yüzlerinden düşen bin parçaydı.
Sarılıp merhabalaştıktan sonra onları sofraya buyur ettim.
Uzun yoldan gelmişlerdi acıkmışlardır kesin.Yemek faslından sonra oturup çay içmeye başladık. Ortamda ki korkunç sessizliği ninem bozmuştu.
"Söyle bakalım Murat efendi. Sen kapıma geldiysen bir şeyler olmuştur kesin."
"Ayıp ediyorsun nine ben öyle bir insan mıyım?"
"Kötü çocuk değilsin evelallah kanın asildir. Fakat bugüne kadar bu kapıya Mehpare hariç herkes çıkarları için gelmiştir."
Abim başını öne eğince ninemi doğrulamış oldu.
"Çok... çok mahcubum Mehpare. Ben bilmeden etmeden bir işe bulaştım. Dilan hamile. Bende onu kaçırdım. Sandım ki ikimizi de vurur öldürür anca ahirette kavuşuruz. Ama öyle olmadı kardeşim. Berdel diye bir hüküm verdiler. Vallahi bilseydim ne olduğunu yemin ederim ki kabul etmezdim Mehpare."
Acıyan gözlerimle baktım abime. Ben bilirdim berdelin ne olduğunu. Üniversiteden arkadaşım Rojin daha 2. Yılında abisi yüzünden berdel ile evlendirilmişti. Çok üzülmüştüm onun için ama bilemedim ki benim de başıma geleceğini.
Allah var Rojin mutlu olduğunu söyler. Ama her evlilik farklıydı. Rojin mutlu oldu da ben olabilecek miydim?
"Sen buraya beni yurdumdan etmeye geldin demek abi?"
"Sen biliyor musun berdelin ne olduğunu?"
"Senin aksine cahil değilmişim demek ki? Köylü diye alay ettiğin kardeşine muhtaç mı kaldın? Ah abi ne diyeyim ben sana?"
"Bağır çağır ama sakın affetme Mehpare. Ben bile kabullenemezken sen sakın affetme beni."
"Bağırsam ne fayda abi? Yüreğime bıraktığın ateş söner mi sandın?"
Sesim sakindi ama yüreğim yangın yeriydi.
Adeta kanatları koparılmış bir kuş gibiydim.Kendimden geçtim de ninem ne olacaktı?
Benden aldıkları kanatlarla onların uçmasına izin vermeyecek kadar yüreğim vardı."Başka seçeneğimin olmadığı bir yola soktunuz beni siz. Kabul edeceğim ama elbet şartım var. Ikiniz burada ninemle kalacaksınız. Onun bir ah ettiğini duyayım işte o zaman Edirne şahidim olsun yüreğimde yanan yangınla sizi de yakarım geriye külünüz bile kalmaz."
Beni mecbur bıraktıkları gibi onlarda mecburlardı.
Bilirim ninem asla bırakmazdı burayı.
Onu güvenceye almak zorundaydım elbet.📍Mardin, Midyat
Hanzade konağında büyük hazırlıklar vardı. Dilan görümcesinin berdeli kabul ettiğini 2 gün sonra Mardin'e geleceğini duyurmuştu.
Yüreği yanan Hevi Hanım derdi geçsin diye başına gecirdiği tülbenti daha da sıktı.
Kızından beklemediği hareketleri görünce derdinden başı tutmuştu.Hevi Hanım kalbi temiz bir kadındı. Kızı onu yaksa da gelecek olan gelini için hazırlığa tutuşmuştu. Ne kadar oğlunun başı yansa da gelecek olan kızın da başı yanmıştı. Günahı neydi o kızcağızın? Hem öğrenmişti anasından babasından uzakta yaşadığını. Dilan, Hevi Hanıma Mehpare'nin en son hayvanlarıyla çekildiği fotoğrafı atmıştı.
Hevi Hanım iyicene baktı gelinine. Bir maşallah yetmez diyip üç kere söyledi. Öyle güzeldi ki Mehpare. Yeşil gözleri, beyaz teni ve sarı saçları insanın aklını başından alırdı. Yiğidinin yanına kimseyi yakıştırmazdı fakat Mehpare'yi görünce acaba oğlum onun yanına yakışır mı dedi? Kalbimin güzelliği yüzüne vurmuştu adeta!Adar'da ise durumlar karışıktı. Hala daha kardeşinin bu yaptığını yediremiyordu. O yetmezmiş gibi bir de evleniyordu. Başını kaldırıp bir kadına bile bakmayan bu adam nasıl olur da evlenecekti? Korktuğu tek şey eşine yanlışlıkla olsa bile kötü davranmaktı.
Yapamazdı Adar. 5 bacısı vardı. Onlara bırak elini kaldırmayı sesini bile yükseltmezdi. Öyle ki Dilan rezilliği ile konağa geldiğinde bile sesi yükselmemişti. Kardeşlerine gösterdiği hürmeti tabii ki de karısından sakınmayacaktı. Fakat ona alışabilmesi elbet zaman alacaktı. Adar kafasını salladı. Alışmaktan bahsettiği kadının adını bile bilmiyordu ki kimseye sormadı, kimse de ona söylemedi.
Kapı çalmış içeri Hevi Hanım girmişti.
"Oğlum, yukarıda ki oda hazırlanıyor. Kıyafetlerini yukarı taşıyacaklar."
Adar söz etmeden içeri insanlar giriverdi.
Özenle eşyaları yukarı da karısı ile birlikte kalacağı odaya taşınıyordu."Adar'ım, aslanım. Bugün Dilan bana gelinimin fotoğrafını attı. Bende gittim hemen çıkartırdım. Hem anı olarak kalır hem de ben fotoğraf göndermeyi pek bilmem. Fotoğrafın arkasında adı yazıyor. Kendini hazır hissettiğin zaman bak ona. Gör geleceğini."
Hevi Hanım, Adar'ın eline tutuşturduğu fotoğraf ile odadan çıkmıştı. Görevliler ise o sırada işlerini bitirmişti.
Adar garipsemişti. Böylesini tahmin etmek çok zordu. Fotoğrafın arkasında ki isme baktı.
Mehpare.
Mehpare Hanzade.
Nasıl da yakışmıştı soyadı ona. Adar müstakbel karısına soyadı yakıştırması yaptıktan sonra fotoğrafı çevirdi. Çevirdiği an gülümseme geldi dudaklarına.
Yeşil gözleri, tülbentinden sıçramış sarı saçları, beyaz teni ve hiç kimsede görmediği o eşsiz gülümsemesiyle mükemmel bir kadındı.
Elinde tuttuğu minik kuzu ve çevresini sarmalayan hayvanlarla gülümsemesi daha da büyüdü. Hayvanları seven insanlar, temiz kalplidir.
"Tek dileğim taştan yüreğimin seni sevebilmesi Mehpare."
Adar Bey gördü müstakbel karısını.
Mehpare'yi güzel kılan tamamen güzel yüreği arkadaşlar.
İnsanın yüreği güzelse yüzü de güzeldir.
O yüzden herkes kızımızı çok beğeniyor.
Bu bölümü bu arada ilk bölümün hemen ardından yazdım.
Ama siz ne zaman okursunuz pek bilemedim.
Iyi okumalar dostlarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Edirne'den Mardin'e
Ficción General"Ben tüm törelerinizi göze alarak dayandım kapına Hasan Ağa! Vereceğin hüküm başım gözüm üstüne. Hiç gocunma çek silahını vur beni. En azından son nefesimde bile Dilan'ımı görmüş olurum!" "Madem vereceğim karar kabulündür o halde hüküm bellidir oğu...