9

1.3K 72 2
                                    

Mutlu uyumak lazım azizim,
Madem uyku yarı ölüm halidir,
O hâlde mutlu ölmek lazım.
Her gece...

O çocuğun verdiği haber konağı mahvetmişti.
Hevi Hanım'ın yüreği aynı yangına yine dayanır mıydı?
Mehpare düşündü.
Abisi Dilan'ı kaçırdığında ne olduğunu düşündü.
Kendisi gelin olmuştu.
Bu anlamda gidecek olan düştü aklına.

Delal...

Yanında duran kıza baktı hemen. Ağlıyordu fakat sesi çıkmıyordu.
Mehpare hemen Delal'i alıp kendi odasına götürdü.
Ikisi baş başa kaldıklarında Delal kendine gelmişti.
Ellerini hemen yengesinin elleri üzerine koydu.
"Olmaz yenge! Abim böyle bir şeyin sonunu bile bile nasıl yapar? Ben evlenemem..."

"Delal bana bak birtanem. Ablan seni kimselere vermeyecek duydun mu beni? Seni kimse almayacak! Gerekirse bu şehri yakarım yine de seni kimselere vermem! Sadece bu odadan sakın çıkma tamam mı? Bana şimdi neler olacağını söyle hemen."

"Abimle Nilda bulunduğunda aşiret toplanacak. Ya ölüm ya berdel denecek. Kimse Hanzade'lerden birini öldürmez. O yüzden berdel denecek. Yenge o evde bekar erkek yok. Beni kuma alacaklar!"

"Delal kimse seni almayacak tamam mı? Sakin ol."

Mehpare hemen ona alınan geleneksel kıyafetlere yöneldi. Hanımağalığını şimdi konuşturması gerekiyordu.

 Hanımağalığını şimdi konuşturması gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başına aynı renk bir şal geçirip aynaya baktı.
10 metre öteden bile onun bir hanımağa olduğu anlaşılırdı.
Mehpare, Delal'e döndü.
"Ben Hazar'ın odasına gideceğim şimdi. Illa bir şeyler bırakmıştır ardında sende burada kal tamam mı?"

Delal kafasını salladığı gibi Mehpare odadan çıktı. Hemen Hazar'ın odasına girdi.
Masaya ve kitaplığa baktığı sırada yatağının üstünde bir kağıdı gördü.
Üstünde  Mehpare Yengeme yazıyordu.
Mehpare hemen mektubu alıp okumaya başladı.
"Canım Yengem;
Geldiğin ilk günden beri kalbime umut çiçekleri yerleştirdin. Fakat bu umut çiçeklerini dün abim yok etti. Bana ya kalbinin içinde ki aşkı parçala at ya da kafana sık dedi. Yapamam ne kalbimde ki aşkı parçalayabilirim ne de kafama sıkabilirim. En iyisi Nilda'm ile sözde kaçtığımızı sanmanız. Bizi bulmaları için elimizden geleni yapacağız ve ikimizi de öldürecekler. Öleceksekte birlikte.
Iyi ki geldin yengem. Bu mektubu biz bu dünyadan gittiğimizde okuyacaksın büyük ihtimalle. Sadece söyle herkese. Kimseye kırgınlığım, kızgınlığım yok. Özellikle de abime..."

Mehpare mektubu okumayı bitirdiğinde göz yaşlarını sildi.
Onlar kaçmış gibi davranıyorlardı fakat ikisini birlikte öldürsünler diye böyle yapmışlardı.
Mehpare biraz daha orada oturdu ve uzaklara daldı.
O an yemin etti Mehpare.
Bu topraklarda aşk dillerine yasaklanan gençleri kavuşturacağına yemin etti.

Mehpare'yi daldığı yerden Delal'in ağlamakla karışık çığlıkları çıkardı.
Elinde ki mektubu katlayıp yeleğinin içinde ki minik cebe koydu.
Bu mektubu erken bulması kesinlikle avantajdı.

Avluya gittiğinde Hevi Hanımın yanında Hazar ve yanında Nilda vardı. Ikisi de ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Kimse Hazar'a dokunmamıştı çünkü ne de olsa o bir Hanzade idi.

Kapının yakınlarda 50'li yaşlarında bir adam, karşısında kafasına serilmiş beyaz bir şal ile Delal duruyordu.
Adar bir şey yapamıyordu çünkü Delal adamın karşısına gelendi.

50 yaşında ki o adam konuştu.
"Hazar kızımı kaçırıp namusunu iki paralık etti Adar Ağa! Bacın Delal benim karım olacaktır yoksa başka yolu ölümdür."

Mehpare karşısında duran iğrenç insanla sinirleri hiç olmadığı kadar yükseldi.
50 yaşında ki utanmaz adam 15 yaşında ki kızı karısı olarak almak için bu kapıya gelmişti.

Gözü kimseyi görmedi. Aşağıya inerken öfkeli bakışları o adamdaydı.

Yanlarına vardığında Mehpare, Delal'in kafasında ki beyaz şalı alıp karşısında duran adamın suratına fırlattı.
Silahlar Mehpare'ye döndüğü zaman işte o an Hanzade'ler sessiz kalmayacaktı.
Arslan'lardan silahı Mehpare'ye çevrili olan herkesi, Hanzade'ler hedef almıştı.
"Destur Abdullah Ağa! Kızın için buradasın ses etmedik ama Karıma, Hanzade Hanımağasına bu çevrilen silahlar elinizde patlamasın! Söyle itlerine çeksinler silahlarını!"
Abdullah Ağa bir şey demeden herkes silahlarını indirdi.
Ne kadar Ağalarını korumak isteselerde Hanzade Hanımağası'na silah çekip bunu bile bile duracakları yoktu.
Yaşamak istiyorlardı.
Mehpare adını öğrendiği Abdullah Ağa'ya yaklaştı.

"Aşiretler toplanmadan bu kapıya gelip ne hakla Delal'e karım olacaksın dersin? Hem yaşından utanmıyorsun belli ki? Bari evlatlarından utan. 15 yaşında çocuğa karım olacaksın demek adamlığa sığar mı? Topla çöpünü defol konağımdan! Sana Hanzadelerde verilecek kız mız yok! Anladın mı beni! Ya bu evden ölü çıkacak ya da damat! Aksini düşünenin evini ailesini yakmazsam bana da Mehpare Hanzade demesinler!"

Mehpare'nin öfkesi Mardin'e yayılmıştı resmen.
Abdullah Ağa adamlarını toplayıp konağı terketti.
Sadece Hanzadeler ve Nilda kalmıştı.
Mehpare öfkeyle Hazar'a döndü.
Hazar yengesine bakıyor bir şey diyemiyordu.
Ondan gelecek her şeye razıydı şuan.
Mehpare hem öfke hem de göz yaşlarıyla Hazar'a yaklaştı.
Hazar'a öyle bir sert tokat attı ki ses, konakta yankılandı.
"Sana bekle dedim! Illa bir yolunu buluruz dedim! Ne hakla bunu yaparsın Hazar? Kardeşini nasıl bile isteye ateşe atarsın? 50 yaşında bir adama 15 yaşında ki kardeşini gelin verecek kadar aklın mı yok oldu senin?"

"Yemin ederim biz sadece ölmek istedik yenge. Asla bacımı bile isteye yakmam ben asla!"

"Ama sonuç ne oldu Hazar? Sana yeminim olsun, eğer bu işin sonu Delal'e giderse içtiğin sudan tut uyuduğun uykuya kadar zehir ederim! Bırak Mardin'de, seni bu dünyada yaşatmam!"

Kimse Mehpare'ye bir şey diyemedi. Diyemezdi zaten.

"Hevi Anne siz Delal'i odama götürün lütfen. Sakın çıkmasın oradan. Devran sende Hazar'ı al git odasına kapat. O odadan çıkmayacak. Nilda'yı misafir odasına götürün. Bu iş çözülene kadar ne Hazar'ı ne de Nilda'yı gözüm görmeyecek!"

Adar sessizdi. Karısı karşısında tam bir hanımağa gibi giyinmiş ve hanımağa gibi konuşuyordu.
Hayır zaten o hanımağa idi.

Adar'a söz hakkı vermeden hen Hanzade'lere hem de Arslan'ları dize getirmişti.

Mehpare Adar'a döndü.
"Bu aşiret nerede toplanacak? Hemen gidelim."
"Sen gelemezsin Mehpare. Burada sadece ağalar toplanacak."
Mehpare öfkesini kocasına da bulaştırmıştı.
Mehir olarak istediği, üstünde kocasının adı yazılı olan kolyesini gösterdi.
"Diğer mehirimi kullanmamı istemiyorsan beni o toplantıya götüreceksin Adar Ağa!"
Diğer Mehir,
Talak Hakkı
Boşama yetkisini elinde bulunduran kocanın, bu yetkisini, nikâh akdi sırasında veya evlilik süresi içinde karısına veya bir başkasına devretmesi.
Adar karısına mehir olarak boşama hakkını vermişti.
Ve karısı az önce onu boşamakla tehdit etmişti.

"Beni boşayacak kadar gözün döndü mü gerçekten?"

"Denememi istemezsin bile."

"Gidelim o zaman Hanımağam. Bakalım ateşin daha kaç kişiyi yakacak?"








Hoppidik yeni bölüm.
Mehpare King herkesi hizaya soktu yine.
Adar'ı boşamakla tehdit edecek kadar deli ve onu ve ailesini koruyacak kadar güzel kalpli.
Sizce neler olacak peki?
Aşiretler Berdel mi diyecek yoksa Hazar ve Nilda ölecek mi?
Yoksa bu ikisi olmadan da başka bir yol bulunacak mı?

Edirne'den Mardin'eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin