8

1.4K 63 0
                                    

Sen ve ben, başkaları nasıl okursa okusun,
Yalnızca bizim anlayacağımız bir hikayeyiz.

Mehpare karşısında gördüğü kişiye önce sinirlense de gülümseyerek baktı.
Adar ise tam tersi sinirli ve şaşkındı.
"Dicle senin burada ne işin var?"
"Unuttun mu Adar? Burada annemin de hakkı var ve bende burada işe girdim."
Dicle bir zafer almışçasına gülümsedi.
Mehpare Dicle'ye;

"Seni kim aldı işe?"
"Birinin işe almasına gerek mi var? Bu kadar mı cahilsin? Annemin olan payı yönetmek için burdayım."

Mehpare anlayışla kafasını salladı.
"Annemin emirleri ile burada ki hissemizi yöneteceğim. Yani anlayacağın annem benim patronum ve bende onun adına burada çalışacağım..."

~~

Mehpare ve Adar şirketten eve geldiklerinde tüm konak halkı ile birlikte yemeğe geçmişlerdi.
Ne kadar bu evin artık hanımağası Mehpare olsa da çekiniyordu. Masada ona uzak olan Sandal Sefasına gözlerinden çıkan kalpler ile baktı.
Gözlerini önünde ki salataya dikip derin bir nefes aldığı sırada tabağına iki tane sandal sefası kondu.


Ona yemeği veren kişi Adar'dı.
"Teşekkür ederim."

Adar gözleriyle rica etmişti karısına.
Aralında ki bakışmayı, her anlarını bozduğu gibi Devran bozmuştu.
"Yaa şapşik abime bakın hemen nasıl da hanımcı."
Devran kafasına gelen peçete yumağıyla sesini kesti.
Herkes bu olanlara gülerken yine sessiz kalan Hazar vardı. Mehpare onu farkettiğinde göz göze geldiler. Mehpare kafasını yukarı doğru kaldırdığında Hazar onu terasa çağırdığını anlamıştı.

Yemekten sonra Mehpare hemen terasa çıktı. 5 dakika sonra Hazar geldiğinde Mehpare hemen konuya girdi.

"Anlat bakalım Hazar Ağa nedir bu yüzünden düşen bin parça?"
"Hiçbir şey düzelmiyor yenge. Olmuyor işte. Abime bugün hafiften konuyu açtım ama o ailenin adı geçtiği gibi bağırıp susmamı söyledi."

"Bunlar kim? Yani hangi aşiret?"
"Arslan aşireti yenge, ben Nilda Arslanoğlu'na sevdalıyım..."

"Ne dedin sen?"
Terasın başından gelen ses ile ikisi de kafasını o tarafta çevirdi. Karşılarında Adar vardı.
Öfkesiyle bulunduğu yeri yakan Adar.
Adar öfkeyle Hazar'ın yanına gitti.
Iki yakasından tutup kendine yaklaştırdı.
"Bir daha söyle Hazar! Bana dedemizin katilleri olan Arslan hainlerinden birine aşığım de! HADİ!"
Son sözüyle çıkan yüksek sesi tüm konağı inletmişti.
Herkes terasa toplanırken Mehpare kendine saydırıyordu. Keşke etrafıma baksaydım, keşke sormasaydım diyordu.

Adar öfkeli gözlerini tüm ev halkında gezdirdi. Ama bakışları Mehpare'ye uğramadı. Çünkü karısının bunu yeni öğrendiğini biliyordu.

"Kim biliyordu başka? Başka kim bu rezilliği biliyordu?"
Kimseden ses çıkmadı. Bir kişi hariç.
"Ben biliyordum."
Adar bakışlarını Mehpare'ye çevirdi.
"Yeni öğrendin biliyorum Mehpare. Az önce sana söylerken duydum."
"Evet az önce Nilda'ya sevdalı olduğunu öğrendim. Ama daha öncesinde düşman aşiretten birini sevdiğini biliyordum."

Dürüst Mehpare.

Adar ellerini Hazar'dan çekti. Öfkeliydi fakat kırgındı. Karısı ondan böyle bir şeyi nasıl saklayabilirdi?

"Böyle bir şeyi bilip bana nasıl söylemezsin? Ben senin kocan mıyım yoksa yoldan geçen bir yabancı mı?"

"Sen benim kocamsın Adar evet. Ama ben buraya geldiğimde tek seni değil tüm herkesi kabul ettim. Kardeşlerini kardeşim, anneni annem babanı babam bildim. Bu yüzden onların bir sırrı olduğunda saklar, aynada ki bana bile anlatmam!"

"Ben onun abisiyim! Bilmek zorundayım!"

Mehpare sinirle Adar'a yaklaştı. Burunları birbirine değiyordu artık. Ikisinin öfkesi o kadar fazlaydı ki aile ne mudahale edebiliyor ne de onları yalnız bırakabiliyordu.

"Madem abisi sensin düşün o zaman Adar Ağa! Kardeşim bana değil de daha yeni tanıdığın yengesine neden sırrını verdi diye düşün! Belki o zaman bulursun cevabını!"

Mehpare saçını savurarak gitmişti terastan.
Herkes ona büyülenmiş gibi bakıyordu.
Koskaca Adar Ağa'ya diklenen, onun öfkesinin üstüne çıkan ve laflarını ona yedirebilen birini ilk defa görmüşlerdi.

Adar saçlarını savuran karısının ardından baktı. İçinden geçenleri bir o biliyordu.
Mehpare gittikten sonra biraz daha cümbüş yaşandı. Herkes odasına dağıldı.
Adar odaya girdiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Tam olarak bu nedir?"
Mehpare ona bakmadan cevap verdi.
"Sana ne kadar sinirli olsam da ayrı yatmana izin veremem. O yüzden aramıza set örüyorum."
"Mehpare saçmalama lütfen sinirli olan benim! Ama cezalandırılan yine benim. Ne biçim iş bu?"
Adar sinirle geldiği yatağın ortasında ki yastıkları yere fırlattı. İşi bittiğinde Mehpare'yi kollarından tutup kendine çekti.
"Kimse beni o güzel kokundan uzak tutamaz. Kimse karımla arama mesafe koyamaz. Sen bile güzelim."
Adar ilk defa ona sevgi sözcüğü kullanmıştı.
Mehpare afallasa bile ondan uzaklaşamadı. Birbirlerine yaklaştıklarını farketmediler bile. Dudakları buluştuğunda ikisi de geri çekilmedi. Onlar farketmediler ama bu iki yürek zaten birbirlerine sevdalıydı. Ruhları ve bedenleri bütün gece bir oldu. Sabah büyük bir huzurla uyandılar. Ikisi de birbirine gülücükler sunarak hazırlandı.
Kapılarını açıp aşağıya indikleri vakit...
Işte o an Hanzade Konağı'nı yıkan haber taş duvarlarında yankılanıyordu.
Orta yaşlarda bir çocuk bas bas bağırıyordu.

"Hazar Hanzade , Nilda Arslanoğlu'nu kaçırmış!








Ay ben yeni bölüm yazmayı unutmuşum yaaa idjdkdkd
Aslında butun bölümü Dicle şempazesinin sirkete gelmesi ile ilgili işleyecektim ama araya biraz mesafe koymak iyidir.
Dicle'nin sirkete gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hazar ,Nilda'yı kaçırdı. Yani abisinin en önemlisi yengesinin sözünü çiğnedi.
Şimdi neler olacak?

Edirne'den Mardin'eHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin