1

4.3K 153 29
                                    

"Annecim." dedim kollarımı boynuna sararken. "Ağlama artık yeter." Burnunu çekip gözlerini silmeye çabalasa da durduramadığı gözyaşlarından öptüm.

"Bir gün gideceğini bile bile büyütmedin mi bu kızı Gökçem." dedi babam, ben annemden ayrıldığımda o kolunun altına aldı. Böyle söylese de onun da gözleri buğuluydu ama gururla bakıyordu.

"Benden 1800 kilometre öteye gideceğini bilmiyordum ama." dedi annem çatallanmış sesiyle. Bu sene üniversiteden mezun olmuş, hemen de atanmıştım. Birincilikle bitirdiğim okuldan, girdiğim sınavda aldığım iyi bir puanla öğretmenlik yapmaya, Hakkariye gidiyordum.

Öğretmen olduğum ya da atandığım için değil de Hakkariye olduğu içindi annemin gözyaşları. Hem buraya çok uzaktı hem de hudutta bir köy okuluna gidiyor olmamdandı. Korkuyordu.

"Yapma anne." dedim dudaklarımı sarkıtıp. Babam, diğer koluna da beni çektiğinde saçlarımı öptü. "Evet Gökçe, yapma. Hem bak gittik gördük. Kalacağı lojman da gayet güvenli." dediğinde annem başını salladı.

Uçağımın anonsu yapıldığında derin bir nefes alıp, son kez onlara sarıldıktan sonra piste doğru ilerledim. Annem hala el sallıyorken gülümseyip ona öpücük attıktan sonra yeni hayatıma ilk adımımı atmak için uçağa bindim.

Yıllarca öğretmen olabilmenin hayalini kurmuştum. Bir çocuk değil bir çok çocuk büyütebilmenin. Bir değil bir çok hayata dokunabilmenin. Şimdi gerçekleştireceğim hayalimle, başka çocukların hayallerini şekillendirecektim ve bu mutluluk ötesiydi.

Zordu. Her şeyimi burada İstanbulda bırakmak, zordu. Burada doğmuş ve büyümüş biri olarak bir köyde yaşayacak olmak da zordu. Üst düzeyde bir zengin hayatım olmasa da istediğim orta halli şeylerin alabilecek bir ailede büyümüştüm.

Her istediğim olmasa da oldurabilmek için babam da çok çalışmıştı. Ben de, okuldan arta kalan vakitlerimde elimden gelen her işten para kazanmaya bakmıştım. 

Şımarık değildim ama tuttuğumu koparırdım. İstediğimi yapar, yapana kadar da büyük uğraş gösterirdim.

Şimdiyse en çok istediğim şeyi yapacaktım. Benim gibi, tuttuğunu koparan kızlar yetiştirecektim. Belki de bunun heyecanı, yalnız ve bilmediğim bir yerde yaşamanın korkusunu bastırıyordu.

Aldığım küçük bavulumu sürüyerek daha önce gelip burada bıraktığımız küçük arabamın yanına ilerledim.

Eşyalarımı babamlarla beraber yerleştirdiğimiz lojmana doğru gitmek üzere arabayı çalıştırırken babama indiğimi söylediğim bir ses kaydı attım.

Kalacağım lojmana geldiğimde arabayı parkedeceğim sırada sağ yanımda duran araba, birden önüme kırarak çıkmasıyla bana çarptı. "Hoş geldim(!)"

Ben arabadan inip benden özür dileyeceğini düşünürken, adam hızla olduğu yerden çıkıp beni arkasında bıraktı. Tamam, sakiniz.

Arabadan inip, kırılan sol farkına ve içeri çöken çamurluğuma baktığımda hanımefendi kişiliğime yakışmayan küfürler savurarak arabayı kilitledim.

Nerde bir tamirhane bulacağımı bilmediğimden ve şu an fazlasıyla yorgun hissettiğimden eve çıktım.

..

Uyuyakaldığım koltuktan doğrularak, geldiğimde değiştirmeye bile mecalim olmayan üzerimi çıkarıp duşa girdim.

Aldığım kısa duşun ardından taytımı, üzerine tişörtümü geçirip burası serin olduğundan kapüşonlu ceketimi de üzerime çektim.

Geldiğimizde neden yazlıkları yerleştirdiğimi anlamlandıramayarak kışlıklarımla bir bakışma yaşadım ama şu an üşeneceğime karar vererek mutfağa doğru yürüdüm.

Açlık hissetmediğimden kahve makinesini çalıştırıp telefonumu almak için salona döneceğim sırada çalan kapı ürkmeme neden olurken, buradakilerin komşuculuk ilişkilerinin olacağını düşündüğümden aldığım cesaretle kapıya ilerledim.

Baktığım delikten gördüğüm adam az önceki korkumu geri getirirken derin bir nefes alarak kapıyı açtım. "Merhaba." Düz ve soğuk rüzgarlar estiren sesi kulaklarıma ulaştığında başımı salladım. "Merhaba."

Uzun boyu, kalıplı bir cüssesi vardı. Kısa ufak tefek biri olmamama rağmen yanında minik kalıyordum. Kumral saçları, karamelden açık tondaki ela gözleri, sert kemikli ve soğuk duran yüzünü ısıtmaya yetmiyordu.

"Sabah arabanıza çarptığım-" anladığım şeyler kaşlarımı çatıp sözünü kesmeme neden oldu. "O saygısız sizdiniz yani." dediğimde onun da kaşları çatıldı. "Saygısız?" diye kendi kendine sorgularken başımı salladım.

"Bir özür bile dilemeyerek basıp giden birine ne demeliydim?" dedim ısrarcı tavrımla. Evet saygısızdı. Yaptığı saygısızlıktı.

"Arabayı yaptırmayı teklif edecektim ama görüyorum ki lüzumsuz." dediğinde daha çok sinirlenip gözlerimi kıstım. "Sizin sadakanıza ihtiyacım yok. Lütfetmişsiniz." diyip kapıyı hızla kapattım.

"Çattık." diye tısladığını duyduğumda adım sesleri duymadığım için gitmemesinden korkarak delikten baktım korkuyla.

Karşı kapıyı açtığını gördüğümde şaşkınlıkla aralanan ağzımı elimle kapattım. Karşı komşum muydu yani? Muhteşem(!)

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin