53

1.1K 100 28
                                    

"Öğretmenim, öğretmenim!" Koridorda bana doğru koşan Ahmetin önünde elimi salladım. "Dur, dur yavaş. Düşeceksin."

Beni dinlemeyip fişekliğini göstererek yanıma geldiğinde ellerini dizin yaslayıp nefes almaya çalıştı. "Öğretmenim."

Başımı iki yana sallayıp yanına eğildim. "Dur oğlum, nefesini al öyle söyle." Derin bir nefes daha alıp doğruldu.

"Komutanım geldi öğretmenim." Eliyle arkayı işaret etti. "Sizi çağırıyor bahçeye." Kaşlarımı çattım. "Efe yüzbaşı mı?" diye sordum şaşırarak.

"Hayır." dedi. "Emre komutanım." Daha da meraklanıp Ahmeti gönderdim. "Tamam Ahmet,  hadi sen sınıfına." Sözümü ikiletmeyip sınıfına yürürken merdivenlerden indim.

Bahçe kapısında gördüğüm Emreye doğru adımlarımı hızlandırdım. Bir elimi kalbimin üzerine koyup kötü bir şey olmaması için dua ettim.

"Yenge." Asık yüzü canımı sıkarken gülümsedim. "Emre." dedim nefes alıp. "Kötü bir şey söyleme."

"Yok." dediğinde aldığım nefesi dışarı verdim seslice. "Göreve gitti komutanım." dedi elindeki zarfı uzatıp. "Sana haber verecek zamanı olmadı, dersteydin."

"Bu ne?" dedim aldığım zarfın içini açarken. Biraz para vardı. "Yarın gezi varmış galiba." dediğinde başımı salladım. Müzeye gidecektik.

"Çocuklara harcaman için gönderdi." Gülümseyip zarfı kapattım. "Sen neden gitmedin?" dedim aklıma gelenle. "Göreve yani?"

İşaret parmağıyla alnını kaşıyıp yutkundu. "Bir şey saklıyorsun." dedim. Tedirgin olmuştu. "Yok yenge." Elini çekip ofladı. "Sen beni biraz daha zorlarsan şimdi oturup sana tüm dosyayı anlatırım, yanar askerlik."

"Ondan önce de, Efe abi komutanım, hayatımı yakar." Haklıydı. Doğru söylediğine kanaat getirdim. "Ben daha yolun başındayım, yeni manita yapmışım falan." Haline gülümsedim. "Yakma başımı."

Elimle kolunu sıvazladım. "Tamam, tamam. Ağlama." Gülüp, hazır ola geçti. "Aslanın eşi de adlandırılan diyerek, itaat ediyorum ve ağlamadan gidiyorum yenge."

Başımı sallayarak el salladığımda topuğunun üzerinde dönüp uzaklaştı gözden.

..

Onunla olduğumdan beri ilk kez haftasonunu yalnız geçiriyordum. Üç gün olmuş hala dönmemişti.

Telefon sürekli elimde, kulağım sürekli kapıda, aldığı şala sarılmış kanepede oturuyordum.

Dün Suzanı aramış, bunlara nasıl dayandığını, Yavuzu senelerdir nasıl beklediğini sorup taktik almak istemiştim. Ama Yavuzun da evde olduğunu anladığımda moralim bozulmuştu.

Herkes yerindeydi, bir tek Efenin göreve gitmiş olması kafamı kurcalıyordu. Yavuz böyle şeylerin olabildiğini söylese de, timi olmadan gitmiş olması kötüyü düşündürtüyordu sadece.

Böyle olunca Emreye işkence edip, dosyayı tüm çıplaklığıyla bana anlatmasını istesem de, Nisa araya girmiş, ona acımıyorsan bana acı kozunu oynamış, ondan da vazgeçirmişti.

Gece ikiyi bulurken açıp izlemediğim film bitmiş, akıştaki bir başkasına geçmişti. Yarın pazar olduğundan saati umursamayıp, biraz olsun düşüncelerimi dağıtsın diye kendimi ekrana vermeye çalışmıştım.

Ne ara uyuduğumu bilmediğim uykudan sıyrıldığımda, gözlerimin önündeki gece lambası odamda olduğumu gösterirken buraya nasıl geldiğimi de hatırlamadığımı farkettim.

Kalkmak için hamle yaptığımda, bir elin beni çektiğini ve sardığını hissedip çığlığı basıyordum ki, sesini duydum. "Beş dakika daha."

Kalbim hızlanırken, dudaklarım iki yana kıvrılmış, huzurla özlediğim kokusuna sarılmak için ona döndüm.

Burnumu göğsüne yaslayıp derince soluduğumda, elini kalbinin üzerine çıkarıp müptelası olduğum kalp ritmini hissettim.

Ne zaman geldiğini bilmediğimden uyandırmamak için çaba göstersem de, öpüp koklamak isteğimi bastırmakta zorlanıyordum.

Başını hafifçe yukarı kaldırıp, dudaklarını hafif sakallarının çıktığı çenesine bastırdım. Bir kaç kere. Parmağımı, boynundaki künyenin zincirinin üzerinde gezdirirken, adem almasının üzerini öptüm hafifçe.

Uyanmamış olmasının mümkün olmadığını biliyorudum. Aldığım nefes bile değişse farkediyordu.  Uykusu fazla hafifti.

"Uslu dur." diye mırıldandığında yeniden dudaklarımı boynuna bastırdım. Yutkunduğunda hareketlenen adem elmasını izlerken iç çektim.

"Çok özledim." dedim usulca. "Çok korktum." Kollarını sıklaştırıp beni mümkünmüş gibi biraz daha kendine çektiğinde saçlarımı öptü.

"Ben de."

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin