47

1K 67 8
                                    

"Şimdi şöyle." Üzerindeki gömleğin düğmelerine ilişen parmaklarım karıncalanırken fısıldadım.

Bakışları önce düğmesini açan elime sonra dudakları vardığında iç çekti. Belimdeki ellerinden biri bacağıma doğru çizgiler çekerken son düğmesini de çözdüğüm gömleği üzerinden sıyırdım.

Geniş omzu, biçimli kasları, ufak tefek yara izleri, kalbi sayesinde bir inip bir kalkan sert göğsü ellerimin altında kasılırken, tırnaklarımı sürttüm.

"Çok çekici olduğundan bahsetmiş miydim?" Dudağını yalayıp, damağını şaklattı. "Hayır." dedi. "Bahset bir ara, unutma."

Dudakları hızlıca dudaklarımı bulduğunda, öpüşünün üzerinde kıvırdım dudaklarımı. Dişlerime çarpan dili belimin yay gibi gerilmesine neden olurken omuzlarına tutundum.

Bu his, bu bedenimi ele geçiren his tenimle beraber göğüs kafesimin altında onunla olduğumdan beri varlığını sürekli hissettiğim kalbimi de ateşe veriyordu.

Birbirine sürten dudaklarımız nefesimi olabildiğince tükettiğinde geri çekilip başımı geriye attım.

Ben soluklarımı hızlı hızlı verirken, onun nefesi boynuma çarptıkça yavaşlayacak gibi de değildi. Dudakları tenime tüy gibi yumuşak yumuşak değerken terlediğimi hissettim.

Ellerini bedenimi boylu boyunca yukarı doğru tırmandığında, üzerimdeki hırkayı omuzlarımdan sıyırdı. Yakası fermuarlı kazağımın fermuarı indiğinde aldığım nefesle şişen göğsüm, dudaklarına çarptı.

"Hayal ettiğin gibi mi?" dedi kısık sesle. Burnunu göğsümün ortasına sürtüp derince kokladı. "Benim hayalimden bile güzelsin."

Benim içinde böyleydi. Hayallerimin ötesindeydi. Tarifi olmayan hislerin bir nevi girdabında dönüp duruyordum.

Kendimi kaybetmek değil de, bulmaktı benimkisi. Atan kalbimi bulmak, ruhumun ilacını bulmak, tenimin eşini bulmak.

O da böyleydi. İlki olmak falan değildi mesele. Birbirini bulabilmekteydi. Bir birbirimize aittik. Şanslıydık ki tekte bulmuştuk.

Kazağımın eteklerini tuttuğunda kuruyan dudaklarımı ıslatma gereği duymuştum. Kollarımı kaldırıp sıyırması için beklediğim kazak, zilin çalmasıyla üzerimde kalmıştı.

"Ulan." dedi sinirle. "Açmayalım." dedim yutkunarak. Nefesini dudaklarıma üflediğinde sırada bir kez daha çaldı kapı.

"Emreyse yandı." dedim dudağımı ısırırken. "Bu sefer benden de çekeceği var." Gülerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

Gömleğini geri giyerken tezgahtan zıpladım. Ağlamak istiyordum şu an. Bir daha çalan kapıya oflayarak yürüdüm.

"Anne?"

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin