6

2.2K 131 33
                                    

Laf anlatamayacağımı geç de olsa anlayarak kapıyı kapatacaktım ki eliyle kapıyı tuttu. Kaşımın biri bu hareketiyle istemsiz olarak havalandığında geri çekildi.

"Bir şeye ihtiyacın olursa." diyip elinde tuttuğu kağıdı uzattı. "Ara yenge." Tamam pes. Kağıdı alıp başımı salladım.

Gülümseyerek geri döndüğünde kapatacağım kapıyı geri açıp seslendim. "Bunu da mı o istedi?" dedim elimdeki kağıdı sallarken.

Yine alayla kıvrıldı dudakları. "Kim bilir?" Sorumu yanıtsız bırakıp merdivenleri indiğinde nihayet eve tamamen girebildim.

Elimdeki numarayı telefonuma kaydedip üzerimi değiştirmeye gittiğimde oflayarak yatağıma oturdum.

Şimdi ne diye endişe kaplıydı her yanım? Göreve gittiğinden mi, o halde göreve gittiğinden mi? Ne zaman dönerdi?

Ve en önemlisi ben bu merak saçmalığını ne zaman bırakırdım?

..

"Saçmalama Emre." diye sinirle soludum. "Adam sadece kahve içmek istedi." dedim adımlarımı çiseleyen yağmurla hızlandırarak.

Haftasonuna giriş yaptığımız için mutlu bir o kadar da Emrenin az önceki öğretmeni dövmek üzere olduğu gerçeğinden gergindim.

"Yenge sen bilmezsin." diye söze girdiğinde adımlarım durdu. Sinirlenerek ona döndüm. "Yeter!" Tavrıma şaşırarak durdu o da. "Yenge falan değilim." diye bilmem kaçıncı kez direttim.

Ellerini havaya kaldırıp teslim olur tavrıyla dudaklarını birbirine bastırdı. "Tamam." dedi zoraki. "Tamam komutanımdan bağımsız yenge olsun. Çünkü ağzım alıştı." dediğinde kendimi tutamayıp bu haline güldüm.

"Nasıl bu kadar zıtsınız?" dedim aklımdaki soruyla. "Nasıl yani?" dediğinde yürümeye devam ettik. Her gün okul çıkışı beni alıyor sohbet ediyor eve bırakıyordu. Çünkü arabam bozuktu ve eve tek başıma yürüyeneyeceğimi söylemişti.

"Komutanınla." dedim içimdeki geçmeyen merak duygusu yine baş gösterdiğinde. Ne zaman gelecek diye sormak istemiyordum. Emrenin yenge damgası yeterince fazlaydı zaten. Aha işte merak ediyorsun kesin yengemsin diyecek olduğuna emindim.

"Komutanın aşırı sert ve soğuk." dedim hali gözlerimin önüne gelirken. "Sense aşırı gevşeksin." dedim çekinmeyerek. Buna kahkaha attı.

"Sana bir sır vereyim mi yenge?" dedi lojmanlara girerken. Başımı sallayıp sanki en önemli ayrıntıyı verecekmiş gibi dikkatle bekledim. "Üç yıldır beraberiz." dedi kafasında hesap yapıp. "Ben de hiç güldüğünü görmedim."

"Ve sana bir sır daha vereyim." dediğinde adımları durduğu için ben de şaşkınca durdum. Ama o sabit bir noktaya bakıyordu. "Muhtemelen bundan sonra ben de gülemeyeceğim." dediğinde baktığı yere döndüm.

Oradaydı. Oturduğumuz binanın önünde. Alt komşum Güler teyzeyle konuşuyordu ama bakışları Emredeydi. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama sert bakışları.

"Yenge." dedi sessizce bana dönüp. "Helva kavurmayı bilir misin?" Söylediği şeyi sonradan algıladım ama bu hali çok hoşuma gittiği için gülmeden edemedim. "Fıstıklı mı olsun?" dedim alayla. Başını salladı. "Fıstıklı olsun."

Sonrasında tabiri caizse ufaktan ufaktan kaçtı. Ben de onun görmenin verdiği iç rahatlığıyla önüme dönüp yürümeye devam ettim.

Güler teyzeye baş selamı verdiğimde karşılık verip elindeki pazar çantasıyla çıkışa yürüyordu. "Var mı bir eksiğin kızım?" dediğinde gülümsedim. "Sağolasın Güler teyze, eksik olma."

Efe hala durduğu yerdeyken, ona bakmadan önünden geçip binaya girdim. Arkamdan geliyordu. Adamın, adımları bile sertti. Rütbesi neydi acaba?

"Rahatsız mı ediyor?" dedi soğuk sesiyle. "Anlamadım?" dedim yine ona bakmadan. Bakışları altında eziliyor gibi hissediyordum çünkü. Hele ki, balkon rezilliğinden sonra.

"Emre." dedi sert bir nefes verip. "Rahatsız mı ediyor?" diye yineledi sorusunu. "Hayır." dedim sakince.

Kapıya geldiğimizde "Rahatsız gibi mi duruyordum?" diye cevap verdim ona dönüp yüzünde bir mimik bulurum umuduyla. Bulamadım.

"Hayır." dedi balını sallarken. "Gayet mutlusun." Kapıya dönüp anahtarını taktı. "Olmamam mı gerekir?" dedim kaşlarımı kaldırıp.

"Senin gibi sert ve soğuk mu durmalıyım?" diye devam ettiğinde anahtarı döndüren eli durdu. "Senin aksine ben gülmeyi seviyorum." dedim kendi kapıma yönelince.

"Emre seni ağlatır." dediğinde kaşlarımı çattım. Onunla sevgili olduğumuzu mu sanmıştı? Çocuk bana yenge derken? "Neden?" dedim yine de bozmadan. "Yavşaktır çünkü." diyip kapıyı kapadı.

Ben yine öyle kapısının ardında kaldım. Sinirle bir nefes verirken içeri girdim.

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin