27

1.7K 100 45
                                    

"Oha." Erenin sesini duydum kapının ardından. "Ben bunu kaldıramayacağım galiba." diye devam ederken Emre araya girdi. "Daha dur kardeşim adam gülüyormuş, gülüyor."

Abartılarına göz devirirken mutfaktan çıktım. "Kovmamı istemiyorsanız kesin zevzekliği." dediğimde hazır ola geçip selam verdiler. Naz da bizi gülerek izliyordu.

Eren önde Emre arkada mutfağa girip tabakları masaya taşımaya başladıklarında kapı bir kez daha çaldı.

"Dünyaya bir daha gelsem kesinlikle yüzbaşı olmak isterdim." Nazın cümlesine başını sallayıp onunla beraber kapıya yürüdüm. "Şu anki dünyada da  yüzbaşının sevgilisisin. Bence çok geçerli."

"Sevgilisi." diye mırıldanarak kapıyı açtı. Serkanla Ayla önde, Karacayla Kaan onların bir tık gerisinde, merdivenlerden de duyduğum kadarıyla Yavuz ve Suzan vardı.

Naz içeri girdiklerinde Aylaya sarılıp selamlaştığında Serkan da gülümseyerek onlara bakıp bana selam verdi. Karaca, time gireli bir yıl olduğundan biraz daha çekimserdi hepsine göre. Omuzunu sıkıp selamını aldığımda içeri Emrelerin yanına adımladı.

"Günaydın." Suzan neşeyle içeri girdiğinde Yavuz elinde börek tepsileri, kollarında da poşetlerle önünü zor görürken içeridekilere bağırdı. "Üstteğmeniniz geldi lan!"

Suzan ona bir bakış atıp bana döndü. "Bu nasıl üstteğmen oldu iki poşet taşıyor diye ağlıyor evden beri." dediğinde Yavuza göstermemek adına başımı eğip güldüm. "Torpil var diyorlar yenge."

Emreler, Yavuzun kollarını boşaltırken Suzan bana bakmaya devam etti. "Benim yakışıklı kardeşim." dedi iç çekerek. Gözlerinin doluluğuna kaşlarım çatılırken devam etti. "Hem gülmek çok yakışmış hem de Naz yanına çok yakışmış."

Birden bire ağlamaya başladığında şokla yüzüne baktım. Yavuz, Suzanın kollarını sararken Naz ve Ayla da tıpkı benim gibi şaşkınca ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

"Hormonlarmış yiğidim, hormonlar." dedi Yavuz, Suzanı da beraberinde salona yürütürken. "Ağzıma sıçtı bu hormonlar." dedi fısıltıyla arkasına dönüp.

Naz, Aylayla beraber kıkırdarken ben kardeşimin haline üzülmekle meşguldüm. Başımı iki yana sallayıp mutfağa geri döndüğümde bizimkilerin çoktan geri kalan şeyleri halletiğini gördüm.

Naz yanıma gelip Suzanın getirdiği börekleri açtığında ona tabak çıkarıp yanına bıraktım. "Çok tatlılar." dedi gülerek. "Hem de hamileymiş. Çok güzel."

Acaba dedim o an. Acaba bir gün onlar gibi olmamız mümkün müydü? Anne olmak ister miydi Naz? Ya da ben aile olabilir miydim onunla, baba olmadan önce.

Hayali bile fazlasıyla güzeldi. Fazlasıyla. "Ama Yavuzun işi zor." dediğinde börekleri bölmüştü tabaklara. Sesiyle daldığım yerden çektim bakışlarımı. "Bence Suzanın işi zor." dedim tabağın birini alıp.

Diğer tabağı da kendisi aldı. "Neden ki?" Zordu işte. Günlerce, gecelerce kimi zaman haftalarca gelmediğimiz, gelmeyeceğimiz yerlere gidiyorduk. Yalnız kalacaktı. Belki doğumunda bile elini tutmayacaktı kimse.

Bu hayatı bile isteye yaşasak da yaşadıklarımız hep zor olacaktı. Ama bunu şimdi konuşup ne onun ne de kendimin canını sıkmayı istemiyordum. "Doğurmak yani." dedim onun yerine. "Zordur heralde."

Hazırlanan masaya geçtiğimizde Serkan çayları doldururken herkes de tabağına bir şeyler alıyordu. Arada bir yapardık bunu. Sanki askeriyede geçirdiğimiz vakit yetmezmiş gibi bir de haftasonları toplanırdık.

Gerçi kimimiz kimsemiz çok değildi buralarda. Benim zaten yoktu da yani, diğerleri de ailelerinden uzaktı. Koca bir aileyiz dediklerindendik. Kan bağı aranmayan güzel bir aramız vardı. Bu da insanın şansıydı işte.

Suzan hala beni ve yanımdaki Nazı izlerken Eren, bardaklara dolan demlere bakıp güldü. "Abi nişancı olunca, simetrik de oluyor heralde insan." Serkan sırıttığında Kaan araya girdi. "Bu askerde gazinocu olmanın bi sırrı galiba."

Askerlik görevlerini beraber yaptıklarını biliyordum. Onların da dostluğu bizim Yavuzla olana benziyordu. Uzun yıllardır birliktelerdi.

Naz sessizce yanaşıp fısıldadı. "Gazino?" diye sorduğunda güldüm. "Askeriyenin kantini." dediğimde masada büyük bir gürültü koptu.

"Yemin ederim güldü!" Emre masada tam karşımdaydı. Masanın üzerinden bana doğru eğilmiş yüzümü incelerken, Nazın elimi tutmasıyla daha çok gülümsedim.

"Koçum." dedi Yavuz Emreyi ensesinden çekip. "Tercihlerini değiştirmeden uzaklaş istersen." derken baba göz kırptığında herkes gülmeye başladı.

"Valla ikilemde kaldım şimdi." diyip Naza bakan Emreyle, Nazın kaşları havalandı. "Yenge aramızdan çekilsen mi?" dedi ciddiyetini bozmadan. "Bu adam zaten karizmatikti. Gülünce de bi yakışıklı gördüm sanki."

"Dur." dedi Naz telaşla. "Zaten zor oldu. Sana kaptıramam." Gülerek arkama yaslandım. "Senden başkasına yâr olmam öğretmenim, endişelenme."

"Komutanımın tercihleri hala karşı cinsten yani Emre üzgünüz." dedi Kaan, emrenin sırtını sıvazlarken. Ayla başını iki yana salladı. "Yok." dedi. "Bence karşı cins diyip genellemeyelim. Sadece Nazdan yana gibi."

Naz gülümseyerek bana baktığında başımı salladım. "Kesinlikle Ayla." dedim Nazın gözlerinin derinlerinde kendimi görürken. "Sadece Nazdan yanayım, Naza yanarım."

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin