34

1.3K 65 19
                                    

Dudaklarını bırakmama kızmış gibi ensemdeki eliyle baskı uygulayıp yeniden birleştirdi.

Yeni duş aldığını belli eden nemli saçlarının arasında geçirdim elimi. Bebek gibi kokuyordu.

Alt dudağıma dişlerini geçirdiğinde inleyerek kalçasına ne zaman indirdiğimi anlamadığım elimi bastırdım.

Elini ensemden çekip omuzlarıma tutunarak kendini geri çekti. "Tamam." dedi nefes nefese. "Tamam, yeni geldin d-dinlenmen gerek."

Gülümsediğim sırada başını boyun girintime soktu. Nefesleri tenimi gıdıklarken, bacaklarını belime dolamasını sağlayıp, sırtını kapıdan çektim.

Kucağımda onunla yatak odama geçtiğimde "Aç değil misin?" diye sordu. "Aslında uykum var." dedim kokusuyla da mayışırken. "Sen açsan, yiyelim ama."

Başını iki yana salladığında yataktaki örtüyü kaldırıp yatak başlığına yaslanacak şekilde oturdum.

"Uyumayacak mıydık?" Ellerimi yanaklarına götürüp okşadım. "Önce biraz seveyim."

Kedi gibi onu sevmeme izin verirken, odanın loş ışığında ay gibi parlamasına gülümsedim.

"Sürekli aklımda olman hiç iyi değil." dedim yalandan şikayet eder gibi. Kaşlarını çatıp dudağını büzdü. "Şimdiden bıktın bakıyorum?"

Büzdüğü dudağını öpüp geri çekildim. Kucağımdan biraz kıpırdanıp eliyle tişörtümü işaret etti aniden. "Tişörtünü çıkar."

Kaşlarım havalanırken sırıttım. "Gülme öyle." dedi biraz ciddileşirken. "Çıkar, yaran var mı bakacağım." dediğinde yüzüm soldu. "Ha ondan."

Yanlış anladığım için kendime söylenmeyi ihmal etmeyip yok diye mırıldandım. "Yaram yok." Doğru söylüyor muyum diye yüzümde gezdirdi bakışlarını.

Üç günde yalnızca belki de üç saat uyumuştum ama şu an ne yorgunluk kalmıştı ne de uyku.

Çok da ağır olmayan bedenini hızlı bi hareketle yatakla buluşturmuş, ağırlığımı dirseğime verip üzerine eğilmiştim.

"Naz." diye mırıldandım, kalbi hızla çarparken çoktan. "Yalan söylersem anlayamazsın." Söylemezdim ama anlamazdı da.

"Bunun için eğitildim. Duygularımın, düşüncelerimin, yalanımın ve gerçeğimin ayırt edilmemesi için."

Elinin birini kalbimin üzerine getirdi. "Bu gerçek değil mi?" diye fısıldadığında kalbim avucunda delice atmaya başladı. "Her şey yalan olsa bile." dedim usulca. "Hayatımdaki tek somut gerçek sana deli gibi atan bu kalbim ve biteceğini hiç sanmadığım aşkındır."

Dudaklarımız kendi aralarında sözleşip birleştiğinde gözünden bir damla yaş, yanağında duran elime değdiğinde kaşlarım çatıldı. Geri çekilip yüzüne baktığımda gülümsüyordu.

Akan yaşa dudaklarımı bastırdım. "Bu ne şimdi?" dediğimde hareleri bu defa çok farklı bakıyordu. "Çok özledim." dedi sesi titrerken. "Üç gün müydü üç ay mı bilmiyorum."

Bana göre üç yıldı. Hiç bekleyenim olmadığından, bu defa döneceğim birinin olması içim kasıp kavurmuştu. Özlemini saymıyordum bile.

Kollarım onu sarmıyor diye uyumuştu. Öpemiyorum diye kurumuştu dudaklarım. Sağ göğsümdeki boşluk onun kalbiyle dolmuyor diye, soldaki atmak istememişti.

"Burdayım." dedim sessizce. "Hasret gider benimle." Yüzünün her bir yanını öptüm usul usul. Dudaklarım yanıyordu.

"Tenine dokunmak istiyorum." dediğinde doğrulup üzerimdekini çıkardım. Parmakları göğsüme, karşımdaki kasların çizgilerine uzandı yavaşça.

Dudaklarımız birleşirken, üzerindeki pijamanın düğmelerini açmaya başladım tek tek. Tenini açıkta bıraktığımda boynuna kaydım.

"Dayanamıyorum." dedim inler gibi. "Canını yakacağım diye ödüm kopuyor." Kalbinin attığı yeri öptüm.

Sütyeninin açıkta bıraktığı etini dudaklarım arasına alıp çekiştirdiğimde tırnaklarını bastırdı. "D-dayanmak zorunda değilsin." dediğinde bakışlarımı gözlerine çıkardım. "Canım yanmıyor." dedi kuruyan dudaklarını ıslatırken. "Ben yanıyorum."

Biraz önce uyumayı düşündüğüm oda, birazdan alev alacak gibiydi. Çünkü şu an bana istekle dokunmasına direnebileceğimi sanmıyordum.

Elim yine üzerindeki çözmek için sırtına gitse de başaramadığımda, o devraldı. "Öğretmen gerekecek." diye mırıldandım tamamen bana sunduğu göğsüne kapanmadan önce.

Eliyle saçlarımı çekiştirirken buna tezatla başımı daha çok bastırıyordu. Fazlasını ister gibi adımı mırıldandığında, nefesim her değdiğinde kabaran göğüs ucunu dişlerim arasına alıp çekiştirdim. "Ah."

Acıtmadığımı biliyordum. Haz aldığından emindim çünkü vücudu bunu istediğini yankılıyordu. Diğer göğsünü avuçladığımda iç çekti. Kalbi öyle hızlı atıyordu ki birazdan göğsünden fırlayıp avuçlarımda hissedecek gibiydim.

"Canını yakarsam-" diye başladığım cümle başımı yeniden bastırmasıyla son buldu. "Utançla arkamı dönüp uyumamı istemiyorsan devam eder misin?" dedi sitemle. "Çünkü şu an içimdeki bu arsız kızı tanımıyorum ama fazlasını istiyorum."

Elini tenine sürtüp bel boşluğunu okşarken, beli havalandığında ortaya çıkan göğüs kafesine öptüm yavaş yavaş.

Ona dokunmak, çölde su bulmak gibiydi. Elimi altındaki pijamanın lastiğinde gezdirirken izim almak için yüzüne çıkardım yüzümü.

Isırdığı alt dudağını kurtarmak için dudaklarına yapıştım. Öpüşüme hızla karşılık verirken tam da onu bırakıp gitmeden önceki gibi hoyrattım. Göğsümde dolanan elini elimin üzerine koyup üzerindeki çıkarmam için işaretlediğinde bir anlık ayrılıp istediğimi yaptım.

Dudaklarına yeniden uzanırken soluksuz bırakana kadar öpmeye devam ettiğim sırada iç çamaşırı üzerinde yavaşça gezen parmaklarımla eş zamanlı üst dudağımı dişledi.

Avucumu kadınlığının üzerine bastırırken sıcaklığından dudaklarının üzerinde inledim. Deli gibi arzuladığım kadın şu an ellerimin altındaydı. Ve kendini elime bastırmasından anladığım kadarıyla o da aynısı hissediyordu.

"Sıcak." dedim nefesi yetmediği için geri çekilirken. "Çok sıcak." Başını geriye doğru atıp boynunu daha çok açtığında öpücüklerimi oraya dizdim.

"Efe." İhtiyaç duyar gibiydi. Yalvarır gibi. Okşadığım yeri avucumla sıktığımda istediğimi verdi. "Ah, yüzbaşı!"

"Şu an nasıl güzel göründüğünü bir bilsen." Beyaz teni öylesine davetkârdı ki, hem hemen şu an sahibi olmak istiyordum hem de yavaş doya doya tadına varmak.

Dudaklarımı göğsüne, orada fazla oyalanmadan karnının üstüne sürttüm. Az önce avucumu bastırdığım yere nefesimi üflediğimde tırnaklarını omuzuma sertçe geçirdi bu sefer. "Öleceğim!"

Dudaklarımı iç çamaşırının sınırlarında dolandırırken zaten çok da bir şey ifade etmeyen ince kumaş parçasının üzerinde bastırdım.

"Efe!" Nefesleri sıklaştı. Kendini yine bana iterken bir kez daha öptüm sertçe. "Yüzbaşı!" Adım ve rütbem hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.

"Şu ses tonun." dediğimde yutkundum. "Bana hiç yardımcı olmuyor." Saçlarımdan tutup beni yukarı kendine çekti. "Dudakların da aynı eziyeti yapıyor bana." dediğinde yanağını öptüm koklayarak.

"Durmam gerekiyor." diye fısıldadım. "Şimdi durmazsam, duramam."

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin