30

1.6K 94 28
                                    

"T-tavuk." dedim nefes nefese çekilirken. "Soğuyacak." Ellerim belinde olmasa titrerdi eminim.

Gül pembesi dudakları tüm ıslaklığıyla önümde dururken aklımla düşünemiyordum. Dediği gibiydi. Öpmek yetmiyordu.

Omuzlarımdan tutunup tezgahtan inmek için hamle yaptığında dişlerimi sıktım. Karşımda Naz olmasa koca bir siktir çekerdim.

Nasıl bu kadar etkilenenilirdim anlamıyordum? Kendimi tanımayacak bir haldeydim. Kasmaktan, kıpkırmızı kesildiğime emindim.

Yüzünde keyifli bir sırıtmayla elini yanağıma çıkardı. "Sıcak mı oldu?" diye sordu gözlerime bakarak. Meydan okuyordu.

"Karnım acıktı." dedim daha fazla keyiflensin diye. Öyle de oldu. Zafer kazanmış gibi gülerek geri çekildi.

Tabaklara koyduğu yeşil şeyi yaydı. "O ne?" dedim parmağımla gösterip. "Ispanak yatağı."

Kuru fasulye pilavdan öteye gitmeyen bana ıspanak yatağı hazırlayan bir sevgili. İyiymiş.

Üzerine hazırladığı soslu tavuktan bıraktı. Diğer tenceredeki pirinç pilavından da biraz koyduğunda iki tabağı da alıp masaya götürdüm. Arkamdan elinde içecekle beraber geldi.

"Bugün gelen şey neydi?" dediğinde tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Çok mu merak ettin?" dedim gülerek. Ona gerçeği söylemeyecektim tabiki. Canını sıkmasına lüzum yoktu.

"Evet. Neden söylememekte ısrarcısın?" dediğinde kıstığı gözlerini üzerimden çekmeden yemeğinden yedi. "Yoo, değilim. Söyleyebilirim." dedim keyifle.

"Bizim askerlerden birinin kız kardeşi var sarma göndermiş." dedim omuz silkerek. Yaşan değildi ama çok önceden olan bir şeydi.

Çenesi seyirirken kaşları havalandı. "Sarma." dedi kendi kendine. "Yedin mi bari?" Önümdeki yemeğin tadı öyle muazzamdı ki, şu an ona mest olmakla meşguldüm.

"Yok." dedim yutkunduktan sonra. "Benim öğretmen bir sevgilim var dedim, o sarar." Dudakları keyifle kıvrıldı. "Sarar tabi." dedi neşeyle. "Sarmaz mı?"

Elini tutup dudaklarıma götürdüm. "Alay ediyordum, sakın bununla uğraşayım deme." Başını iki yana salladı, benim yaptığım gibi elimi dudaklarına götürüp avucumu öptüğünde sevgisinin saflığı ellerimde hissetmek içimi ısıtmıştı.

"Senin için uğraşmaktan keyif alıyorum." Biliyordum ama yine de bunu istemiyordum. "Sen o saçları örgülü minik kız çocuklarına hayatı öğretiyorsun ya, o bana yetiyor." dedim gözlerine bakarken. "Elin tebeşir tutsun senin, istemiyorum böyle hem sabah hem akşam yorulmanı."

Ben gülmesini beklerken o kaşlarını çattı yeniden. "Sarmayı kim saracak? O kızdan mı yiyeceksin?" dediğinde ciddi mi değil mi diye baktım ama son derece ciddiydi. "Emre sarsın sarmayı, ne bileyim ben kim sarsın."

Yemeği bitirdikten sonra kaldırıp o lavaboya girdiğinde hızlıca bulaşıkları makinesine dizdim. Burda olsa yaptırmayacağını bildiğimden olabildiğince çabuk olmuştum.

O gelmeden hemen önce de ocağa çay suyu koyup bıraktım. Ben salona geçtiğimde, o mutfağa giriyordu. Gülümseyerek onu bekledim.

Bir dakika kadar sonra gelip arkamdan kollarını boynuma doladı. "Gerçekten sen ne güzel bi adamsın ya." dedi yüzümü çocuğu gibi mıncırıp. Buna şok olurken yüzümü ona döndüm.

"Tamam güldük eğlendik." dedim ellerini tutup. "Sen benim yıllarımı verdiğim yüzbaşı Yiğiter forsumu çizmeye mi çalışıyorsun?" diye sitem ettiğimde kahkaha atıp yanıma geldi.

"Yerim senin yüzbaşı forsunu." Oturacakken ayağa orta sehpaya takıldığından dengesini koruyamayıp kucağıma düştü. İstesem şu pozisyonu yakalayamazdım.

"Yer misin?" dedim burnunun ucunu öpüp. Omuzlarımdan tutunan ellerinden destekle doğrulayan çalıştı ama izin vermeyip daha rahat bir konuma çektim.

"Birkaç santim bile uzak kalasım yok." Gülümseyip itiraz etmeyerek yerleşti. Kendi bacağıma sıktığımı bu hareketinden sonra anladım.

Belimdeki ellerimle beraber vücudum da kasıldığında elini göğsüme kalbimin üzerindeki yerine koydu.

"Yetmiyor." dedi fısıltıyla. "Ne kadar yakın olursam olayım da yetecek gibi durmuyor." Gözlerimi kapayıp, burnumu boynuna yasladım.

Kokusunu hiç unutmamak için derin derin nefesler alırken, huylanmış olacak ki yerinden kıpırdandı kıkırdayarak. Ama bu benim için iyi olmuyordu.

"Yapma." dedim dişlerimin arasından. "Yapma, yanarız." Benim etkilenmemden hoşlandığı belliydi. İnadına yapar gibi biraz daha sokuldu. "Yanmayalım mı?"

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin