2

2.7K 133 20
                                    

Sabah uyandığımda evde hiçbir şey olmadığından markete gitmeye karar vererek pijamalarımı değiştirirken aynı zamanda telefonumun yegane uygulamasına evime en yakın marketin nerede olduğunu soruyordum.

Uzağa düşen konumla üfleyerek ev ve araba anahtarıma uzanıp, telefonumla cüzdanımı da aldıktan sonra kapıyı çektim.

Yol üzerinde umarım bir tamirhane de görürüm diye içimde geçirdiğim sırada, dün arabama çarpan, akşam kapıma gelen ve saygısız diye yüzüne bağırdığım adamı arabamın yanında gördüm. Yanında bir ustayla beraber.

Kaşlarımı çatıp yanlarına yürüdüğüm sırada bakışları beni buldu. Baştan aşağı üzerimi incelerken dayandığı arabasından doğrulup bir nefes verdi.

"Ne bu?" dediğimde gözlerimde işaret ettiğim usta, çoktan farımı yenilemiş çamurluğu da düzeltmişti. "Tamamdır oğlum bu iş." diyerek ayağa kalkan ustanın omuzuna vurdu karşımdaki adam başını sallayarak.

Bana bir cevap bile vermemesine sinirle solurken cüzdanımı açıp ustaya döndüm. "Ne kadar borcum?" diye sorduğumda usta takım taklavatını alıp başını iki yana salladı. "Biz Efe oğlumdan para almayız." diyerek adını artık öğrendiğim adama bakarak gülmümsedi.

Eski olduğu belli olan arabasına binip kornaya basarak gözden kaybolurken yeniden bakışlarımı ona çevirdim. Hiç değişmeyen yüz ifadesi sinirimi bozuyordu.

"Önce çarptım şimdi de telafi ettim." dedi yine düz çıkarmayı başarmıştı sesini. Benim en ufak duygum sesime yansırdı. Ama onunki dümdüzdü.

"Bunu bile saygısızca yaptınız ama." dedim küçümseyici bir tonda. Kaşları hayretle havalanırken çalan telefonu bir cevap vermesine engel olurken arabayı açıp bindim.

Kendim halledebilirdim, halledecektim de. Böyle üstten bakan, ben her şeyi yaparımcılardan nefret ederdim. Evet suçlu o olduğu için onun yaptırması doğruydu ama bu şekilde değildi.

Konumdaki markete hala içimde söylenerek girdiğimde kafamda oluşturduğum listeyi tek tek sepete yerleştirmeye başladım.

Üstümde birden fazla göz hissettiğimde çekinerek reyondan çektim bakışlarımı. Birkaç teyze ve bir iki adamın bakışları tahmin ettiğim gibi bendeyken kaşlarım çatıldı.

Yanıma yanaşan diğerlerine göre daha genç kadın gülümseyerek bana selam verdiğinde başımı salladım.

"Yanlış anlama." dedi sevecen bir tavırla. "Buralar biraz küçüktür, belli ki büyük şehirlerden gelmişsin. Elbisenden ötürü yabancılığına bakıyorlar." dediğinde üzerime baktım.

Lacoste bir elbiseydi ama burdakilere göre kısa olmasına baktıklarını anlayıp anlayışla kadına başımı salladım. "Kadın olmanın zorluğu." diyip yanımdan ayrılırken hala bakmaya devam edenlere göz devirdim.

Tamam görüşler her yerde farklılık gösterebilirdi. Ama giydiğimizle yargılanmak yobazlıktı. Ve ben bundan nefret ediyordum. Onlar bakıyor diye de üstüme çeki düzen vermeyecektim.

Alışverişim bittiğinde kasaya ilerleyip aldıklarımı banda yerleştirdim. Kasadaki çocuğun anlam veremediğim garip tavırlarına sessiz kalıp geçirdiği ürünleri poşetlemeye başladım.

"İşini yap." duyduğum sese kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Efeyi. Kasadaki çocuk ağırca yutkunurken telaşlanıp aceleyle ürünleri geçirirken ellerinin neredeyse titrediğini söyleyebilirdim.

Hepsi bittiğinde ödemeyi yapmak için kartı uzattığımda kasiyer yüzüme bile bakmıyordu. Nasıl bir etkisi vardı bu adamın anlamamıştım. Ve daha doğrusu ne onu korkutmuştu?

Aldığım poşetleri ellerime sığdırmayı başardığımda onları arkamda bırakarak marketten çıktım. Açtığım bagaja yerleştirdikten sonra arabaya geçecekken çocuğun yüzü önüne eğik Efeyi dinleyerek başını sallıyordu.

Üzerinde durmadan arabaya binip eve döndüm. Marketin müdürü falan mıydı acaba? "Aman neyse ne canım. Bana ne?" diyerek aynı şeyleri tekrarlayıp poşetleri aldım ve eve çıktım.

"Yakışıklı adam." dedim kendi kendime. "Kasadaki kız olsa, etkisi altına aldı derdim." İçimde kurduğum kuramlara hayret edip kendimi cimcirdim. "Ne diyorum ben ya?"

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin