17

2K 115 12
                                    

"Komutanım." Kapıdan giren Emreyle doğruldum. "Taburculuk işlemleri tamam." Başımı sallayıp ayağa kalkacağım sırada gelip koluma girdi.

Ameliyat olalı üç gün geçmişti. Hastanede kalmam konusunda ısrarcı olsalar da evime gitmek istemiştim. Hastane ortamlarını sevmezdim. Kapıda beklemeyi de, içeride yatmayı da.

"Emre." dedim kalktıktan sonra. "Söylemedin bir şey değil mi?" Başını iki yana salladı. "Komutanım, abi kardeş olsak şu an olur mu?" dediğinde gözümü açıp kapadım.

"Söylemedim ama söylesem daha az üzülürdü." dedi üzgünce. "Şimdi onu görmek istemiyorsunuz diye eve gitmediğinizi düşünüyor. Ve bu çok daha yaralayıcı."

Naza, üzülmemesi için söylememelirini istemiştim. Görevde olmadığımı da hiçbir şey bilmeyen Serkanın eşi Ayladan öğrenmişti.

Onla, arkadaş olmalarına sevinmiştim. Çünkü burada yalnız hissettiği çok belliydi. Etrafında ayranı birileri de yoktu, komşularımız hep teyze niteliğindeydi. Kaldı ki onu, oğluyla başgöz etmeye çalışan Güler teyzeyle görüşmesini istemiyordum.

"Sence bana karşı ne hissediyor?" diye sordum Emreye. Sorumlu afalladı. Böyle bir şey beklemediğini biliyordum, kimseyle bir şeyler psylaşmazdım. Ama onun hakkında bir şeyler öğrenebileceğim tek isim Emreydi.

"Bunlar abi kardeş konumunda olduğumuz için." dedi hastaneden çıkarken işaret parmağımı önümde sallayıp. "En ufak alayında, şınav pozisyonu alırsın." dediğimde gülüp başını salladı.

"Daha önce hiç sevgilisi olmamış." dedi taksiye el edip. "Bu yüzden emin değil hiçbir şeyden." Öyle güzel bir kızın hayatında biri olmaması şaşırtsa da bundan hoşnut olmuştum.

"Ama sizinle ilgili her şeyi merak ediyor, endişe duyuyor, sorguluyor." dediğinde gelen taksiye bindik. "Sadece gerçekten meraktan olamaz mı peki? Belki de bir şey hissetmiyordur?" diye sorguladım.

Ama bir o kadar da bu olsun istemiyordum. Çünkü adım atmak istiyordum ve bu adım geri çevrilirse bir daha hiçbir zaman gülmek isteyeceğimi, buna cesaret edeceğimi sanmıyordum.

"Gözlerine bakın komutanım." dedi Emre. "Gözlerinin içinde göreceksiniz cevabını."

..

Emre beni eve kadar çıkarıp gittikten sonra biraz uyuyup uyanmıştım. Akşam olmak üzereydi. Naz birazdan eve gelirdi.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yani nasılsın adım atacağım konusunda bir fikrim yoktu.

Yarama dikkat ederek kısa bir duş alıp çıktım. Kapının çaldığını duyduğumda havluyu belime takıp açmak için gittiğimde duyduğum sesle olduğum yerde kaldım.

"Yine mi gelmedin?" Kapının deliğinden baktığımda Naz dudağını büzerek kendi kapısına dönmüştü. Tam kulpu indirip geldim diyecektim ama bu halde açmam çok doğru olmazdı.

Hızla içeri döndüm. Üzerime siyah  bi eşofmanla tişört çekip derin bir nefes aldım. Heyecan yapmam normal miydi?

Kapıyı açtım. Çalıp ne diyecektim? Avuç içlerim terlemişti. "Amına koyayım, dağda bayırda piç öldürüyorum, korkusuz. Halime bak." diye söylenirken yutkunup kapısını çaldım.

Birkaç saniye sonra kapıyı hızlıca açtı. Üzerinde siyah koyun desenli bir pijama vardı. Yanakları al al, dudakları aralı, gözleri parlak parlak bakıyordu. "Geldim." dedim ne diyeceğimi bilemeyip.

Dudağını yalayıp başını salladı. "Hoş geldin." dedi utanarak. Ona hep bir yabancı gibi davranmama rağmen bana hiç yabancı gibi hissettirmemişti.

"Bir şey mi isteyecektin?" dedi beni duymuş gibi kendini toplayıp yüzünü gererek. "Naz." dedim eşikten bir adım atıp. "Bana gülmeyi öğretir misin?"

yâr'a iziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin