Bölüm 14: Geçmişin Geçmeyen İzleri

10.8K 390 35
                                    

______________________________________

'Ateşi var' demek bu durum için basit kalırdı belki de, alev alev yanıyordu resmen vücudu!

Parmaklarımın tersiyle alnını kontrol ederken "Siktir!" diye küfrettim kendi kendime yeniden. Otuz sekiz, otuz dokuz, hatta belki de kırktı ateşi.. Ne yapacağımı bilemeyerek nazikçe yanağını okşamaya başladım. "Lia.. Uyan hadi, kalk elini yüzünü yıkayalım!"

Yani hiç değilse nazik olmak için uğraşıyordum.. Telaşım çabamın önüne geçiyordu ve Lia beni titreyen sesime rağmen duymuyordu sanki. Onun böylece yatması beni daha çok korkutuyordu.

"Lia! Duymuyor musun beni..?? Uyan hadi, lütfen."

Dün gece olanlardan sonra, yani şu sokakta kalma aşamasından bahsediyorum, muhtemelen üşütmüştü fakat yine de çok tedirgin hissediyordum kendimi. Sanki daha kötü bir şey varmış gibi kalbim sıkışıyordu. Mideme oturan rahatsız edici histen bahsetmiyorum bile..

Ama neyseki Lia gönlüme biraz su serpti ve nihayet seslenişime tepki vererek yavaşça araladı gözlerini.

Her daim cam gibi parlayan göz bebekleri şimdi sönük ve buz gibiydi. Bir an yutkunduğunu hissettim, ama bunu yaparken dahi zorlandı sanki. Gözlerini daha fazla açmaya uğraşıyordu, kirpikleri birbirine karışmıştı.

"Yekta.." diyen cılız sesini duyunca bütün odağımı ona verdim ve beklentiyle eğildim yüzüne doğru.

"Efendim?"

"Su.." dedi sadece, başka tek bir kelime bile söylemedi.

İsteğini duyunca "Su.." diye tekrar ettim onu. Alelacele yerimden kalkarken salak gibi etrafa bakınıyordum sanki suyu yatak odamda bulabilecekmişim gibi. Elim ayağıma dolaşsa da mutfağa gidip bir bardak suyla geri dönmem yalnızca 10 saniyemi aldı.

Ardından dikkatle Lia'ya uzattım bardağı.

"Kalkabilecek misin?"

Sorumu duyduğuna emindim, ama cevap vermedi.. Hafif aralık duran gözleri yeniden kapanınca "Tamam!" dedim sebepsizce. "Tamam, ben hallediyorum.. Kalkmana gerek yok."

Sonra boştaki elimi yavaşça geçirdim saçlarının altından. Kafasını nazikçe kaldırdığımda "Su.." dedi yeniden. Bu kıza ne olmuştu gerçekten anlayamıyordum..

"Burada." dedim, bardağı dudaklarına yaklaştırdım. Bir kaç yudum içtikten sonra geri çekti kafasını.

"Yekta.."

"Efendim?" dedim bir kez daha, sesim benden beklenmedik şekilde kaygılı ve ilgiliydi. Bardağı komodine bıraktıktan sonra tekrar Lia'ya döndüm. "Bir şey mi söyleyeceksin?"

Önce kafa salladı çok yavaş bir biçimde, sonra da "Evet.." diye mırıldandı sessizce. "Ben üşüdüm."

Hızlı hızlı kafa salladım, "Üşüdün?" dedim soru sorar gibi. "Yani, üşüyor musun şu an?"

"Ü-şü-yo-rum.." dedi titreyerek, her hece titrek bir nefes gibi çıkmıştı dudaklarından. Hiç düşünmeden sımsıkı sarıldım halsiz bedenine.

"Halledeceğim, tamam mı?"

Nasıl halledeceğim konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu, ama halledecektim. Benim bu kızı bir şekilde hastaneye götürmem gerekiyordu. Öyle ya da böyle..

Bir çaresini bulmalıydım yani. Ama bu konuda düşünmeye fırsatım olmadan kapı çaldığı için kafamdakileri kısa süreliğine de olsa kenara bırakmam gerekti ve doğruca kapıya yöneldim gelenin kim olduğuna bakmak için..

Daha Fazla Miyav Yok! (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin