Bölüm 29: Bir Şarkısın Sen, Ömür Boyu Sürecek..

3.4K 388 147
                                    

Bölüm şarkısı; Pinhani- Ne güzel güldün

Keyifli okumalar 🐾
_____________________________________

"Yüzük mü? Ama neden?"

"Çünkü.." dedim. "..bu aramızdaki ilişkiyi temsil eden bir sembol olacak ve insanlar seni rahatsız edemeyecek. O yüzden gerekli, anladın mı?"

Bir kaç kez kirpiklerini kırpıştırdıktan sonra "Anladım.." diye mırıldandı Lia. Sonra işaret parmağını uzatıp göğsüme bastırdı. "O zaman sen de takacaksın!"

"Tabii ki ben de takacağım." dedim, elimi havaya kaldırdım ve sanki bir yüzük varmış gibi ona gösterdim. "Ve önüme çıkan herkesin gözüne sokacağım onu!"

Bu söylemim Lia'dan ufak bir kıkırtı çalarken Tolga nihayet araya girip "Vay canına!!" dedi bizi alkışlayarak. Bu gerçek bir tebrik değil, kinayeydi. Elleriyle ceplerini yoklarken konuşmaya devam etti. "O kadar duygusal bir ortam ki.. Kendimi tutmasam bayılacağım şimdi! Bir dakika, nerde benim mendilim??" Ardından aradığını bulmuş gibi yaparak hayali bir mendil çıkardı pantolonunun cebinden. Olmayan gözyaşlarını silerken abartılı bir şekilde burnunu çekti. "Ne kadar da tatlısınız!"

Onun bu ufak çaplı şovuna ve alaycı sözlerine gözlerimi devirdim. "Kıskanma." dedim Lia'nın elini tutarken. Bu arada Lia, her zaman yaptığı gibi Tolga'nın bu saçmalıklarına da kıkırdıyordu.

"Kıskanmak?" dedi Tolga beni duyunca. Şovu bırakıp yanımıza yaklaştı, bakışlarıyla etraftaki kalabalığı işaret etti. "Az önce ne yaptığının farkında mısın sen?"

Farkındaydım ama "Değilim." dedim bilerek. Umrumda olduğunu mu sanıyordu??

Bence biliyordu bu olaya karşı kayıtsız olduğumu ama yine de açıklama yapma gereği duyarak kolumu tuttu. "Az önce.." dedi kelimelerin arasına abartılı bir boşluk koyarak. Sonra sesini alçalttı. "Bir tane herifin yakasına yapıştın, Yekta. Şimdi de gelmiş burada yüzük falan konuşuyorsun! Hasta mısın lan sen??"

Bir çocuk gibi omuz silktim Tolga'nın bu dediklerine. "Sevgilime asılmasaydı." diye mırıldandım, bence haklıydım. Ama Tolga onaylamayan bir ifadeyle bakıyordu yüzüme.

Yine de bir kaç homurtu çıkarmak dışında bir şey söylemedi. Zaten Lia da sıkılmıştı bu konuşmalardan. Yeni içeceğinden ufak bir yudum almadan önce Tolga'yla ikimize baktı sırayla.

"Ne zaman eve gideceğiz??"

Ardından soğuk içkiden bir yudum aldı ve yine memnuniyetsizce buruşturdu yüzünü. "Iyyy!" dedi kadehi tezgaha koyup, "İğrençç!!"

"O zaman hemen gidelim." dedim onun içeceğe verdiği tepkiyi görünce. Burası berbattı, hiçbirimiz memnun değildik burada olmaktan. Kalmamızın bir manası yoktu yani.

"Bence de." dedi Tolga. "Gidelim artık. Beni eve bırakırsınız, değil mi??"

Artık arkadaş ortamının -buna ortam denirse tabi- lüks arabası olan şu zengin züppe bebesi ben olduğum için Tolga'nın bu ricasına belli belirsiz kafa sallayıp "Bakarız, köle." dedim dalga geçerek. Sonra bir cevap beklemeden kapıya yöneldim Lia'yla birlikte.

Tolga arkamızdan gelirken ona söylediğim şeyi zerre umursamamış gibiydi. Hatta kendisi de dalga geçti benimle birlikte. "Peki sahip.." dediğini duydum, bunu yalandan bir bıkkınlıkla söylemişti. Sonra saçma sapan konuşmaya devam ederek hızlı hızlı koşturdu peşimizden. "Bak aklıma ne geldi, Yekta.. Senin köle fantezin falan var mı??"

Sorduğu absürt soruyu duyunca bir an şok geçirip olduğum yerde duraksasam da sonrasında 'Bu maldan her şey beklenir.' diye düşünerek devam ettim yürümeye.

Daha Fazla Miyav Yok! (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin