Bölüm 19: Uslu Kedicik

13.9K 432 154
                                    

______________________________________

"Yalvarmak?" dedi. Hala sırt üstü yatıyordu ve yorgun görünüyordu. Tamamen çıplak olması bir yana, aşırı sevimliydi bu hali. Gri saçları beyaz çarşafın üzerine saçılmıştı, kusursuz bir resme benziyordu böyle. Çıplak ayaklarını hafifçe sallarken memnuniyetsizce burun kıvırdı. "Yekta, yapsana!!"

Aptal numarası yapmaya devam ederek "Ne?" diye mırıldandım. "Ne yapayım..?"

Vereceği cevabı merak ediyordum ama buna fırsatı olmadı. Çünkü tam da o sırada kapının ardından şu Kiraz denen hizmetçinin sesi duyuldu. Güya beni rahatsız etmemeye çalışıyordu fakat bu konuda başarısız olduğunu rahatça söyleyebilirdim sanırım.

"Yekta bey?" dedi, sesi tereddüt eder gibiydi. Bana böyle hitap etmesini tuhaf bulsam da ses çıkarmadan dinlemeye devam ettim. "Şey, efendim.. Makbule hanım sizi yemeğe bekliyor. Müsait misiniz acaba?"

Aslında burada Lia'yla kalmayı ve vakit geçirmeyi daha çok istiyordum lakin açlıktan ölmeme de ramak kalmıştı açıkçası. Ayrıca Lia'nın da acıkmış olabileceğini düşünüyordum, bu yüzden "Geliyorum." dedim kapının önündeki kadına. Hem, Lia'yı bir süre daha bekletmek belki de fena olmazdı..

Benim söylemimle birlikte Kiraz'ın uzaklaşan adım sesleri duyulurken "Gördün mü?" dedim Lia'ya, biraz hüzünlü bir tavırla. Hüznüm sahteydi ve bunu özellikle belli edecek şekilde davranıyordum. "Yemek vaktiymiş.. Yani şimdi devam edemeyiz. Hadi üstünü giyin.."

Bu sözlerimden hiç hoşlanmadı, hemen dudak büzmeye başladı. Yanaklarını şişirerek bıkkın bir nefes verdiğinde "Hadi.." dedim yeniden, keyfim yerindeydi. "Daha fazla aç kalmak istemeyiz, değil mi??"

"Salak Yekta." diye mırıldandı cevap olarak, bunu çok sesli söylememişti. Sonra yavaşça doğrulup çıkardığı kıyafetlerine uzanarak üstünü giyinmeye başladı.

Ben de bu sırada elimdeki lolipopu komodinin üzerine bırakmış ve üstüme başıma çeki düzen vermiştim. İkimiz de hazır olunca beraber çıktık odadan..

Malikane o kadar büyüktü ki, yemeklerin kokusu olmasa nereye gideceğimizi bulamazdık belki de. Ama neyseki burnum iyi koku alıyordu ve yemek odasını öyle ya da böyle bulmuştuk. İçimden "Ulan insanların yemek yemek için ayrı odası var be.." diye şaşırırken Lia'nın elini tutup öylece girdim büyük kapılı odaya..

Sanırım yemeğe başlamak için bizi bekliyorlardı.

Bu kez yalnızca anneannem ve babam yoktu, daha önce görmediğim iki kişi daha vardı masada.

Biri benim yaşlarımda, kısa saçlı, mavi gözlü bir kızdı. Diğeri ise onun babası gibi görünen, gri saçlı bir adam.. Yan yana oturuyorlardı, baş köşede ise anneannem vardı. Babamsa diğer uçtaydı.

Beni görünce gülümseyip "Hoşgeldiniz.." dedi anneannem. Eliyle boş sandalyeleri işaret ederken bir yandan da masadaki insanlardan bahsediyordu. "Gelin, oturun şöyle.. Sizi Elis'le tanıştırayım."

'Elis' diye bahsettiği kız; muhtemelen babamın 'sürtük' olarak nitelendirdiği kuzenimdi.

Biraz burnu havada görünüyordu ama onun için sürtük demezdim herhalde.. Gerçi, babamın insanlar hakkındaki saygısızca tabirleri zaten pek ilgilendirmiyordu beni. Ama yine de Elis'i pek sevemediğimi itiraf etmeliydim sanırım. Çünkü nedense bana düşmanıymışım gibi bakıyordu..

Anneannemi dinleyip Lia'yla birlikte boş sandalyelere oturduğumuzda, tam da tahmin ettiğim gibi, anneannem Elis için 'teyzenin kızı' demişti. Yani annemin bir ablası vardı fakat ne yazık ki o da erken yaşında vefat etmişti annem gibi. Hiç değilse bana anlatılanlardan öğrendiğim buydu.

Daha Fazla Miyav Yok! (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin