Bölüm 21: Rodrick Wesley

8.2K 423 89
                                    

______________________________________

Onu böyle bir duruma sokmamız, aptal muamelesi yapmamız Elis'in pek de hoşuna gitmemişti anlaşılan..

Öfkelenmişti, ve bu barizdi. Mavi gözlerinde kıvılcımlar oluşmuştu resmen.

"Beni küçümseme!" diye cırladığında güya soğukkanlı görünmeye çabalıyordu. Derin bir nefes alıp öyle devam etti sözlerine. "Bu masadan ağlayarak kalkan sen olacaksın."

"Eminim öyle olur.." dedim dalga geçerek, fakat onu ciddiye almadığımı belli ediyordum.

"Öyle olacak." dedi tereddüt etmeden. "Var mısın iddiaya?"

Bakışlarım bir kaç saniyeliğine Lia'ya kaysa da sonrasında tekrar Elis'e döndüm.

"Nesine?"

"Kaybedersen kölem olacaksın." dedi. Kazanacağına çok emin gibiydi.

Ben de kendimden emindim ama yine de cevap vermeden evvel bir süre düşündüm. Köle olmak.. Pek benlik değildi.

"Yalnızca bir günlüğüne.." diyerek kendi fikrimi sundum. Ama Elis bu cevabımla dalga geçmeye başladı anında.

"Kaybedeceğini sen de biliyorsun yani, öyle mi..? Sanırım sana acımaya başladım, Yekta.."

Beni sinir etmeye uğraşıyordu, farkındaydım. Ve bu tuzağa düşmemeliydim fakat engel olamadım kendime.

"Sadece sana karşı merhametli olmaya çalışıyordum.." diye hırladım dişlerimin arasından. "Kölem olduğunda buna ihtiyaç duyacaksın!"

Belli belirsiz güldü bu söylediğime, tebessümü yapmacıktı. Sonra parmaklarını birbirine kenetleyerek ellerini birleştirdi ve "Tamam.." diye mırıldandı. "Yalnızca bir günlüğüne, öyle olsun. Ayrıca, işin bokunu çıkarmak da yok.. Köle olan kişi, yani sen, ne denilirse yapmalı. İtiraz yok, mızmızlanmak yok, oyunbozanlık yapmak da yok. Kabul mü?"

Kafa salladım, "Kabul." dedim bütün söylediklerine. Ardından bir kaç kural da ben ekledim. "Bir de; çok uçuk şeyler emretmek yok, birbirimizin hayatına sıçmayalım durduk yere.. Örneğin 'Sevgilinden ayrıl.', ya da 'Mirastan vazgeç' gibi ağır şeyler isteme hakkımız olmasın. Bunu da kabul ediyor musun??"

O da benim gibi kafa salladı, kabul etti ona sunduğum kuralları fakat nedense biraz bozulmuş gibiydi. "Peki." dedi istemeye istemeye. Sanki sunduğum kural onun yolunu kesmişti, bilemiyorum. Lakin ne olduğunu sorma gereği duymadım.

Ki zaten, Elis beni onayladıktan sonra hamlesini yapmış, sıra bana geçmişti. Onun hakkında düşünmeyi bırakıp oyuna odaklandım. Bu maçı kazanmalıydım..

Bir nevi mecburdum buna ama dakikalar geçtikçe, oyun ilerledikçe kazanacağıma olan inancım azalıyordu.. Çünkü vezirimi, atlarımdan ve kalelerimden birini, ve ayrıca her iki filimi de kaybetmiştim. Anlayacağınız bok gibi bir durumdaydım, ve Elis'in hala bir sürü taşı vardı..

Lia ara ara bana yardımcı olmaya çalışıyor, taşımı ilerletmem gereken kareleri gösteriyordu ama oyunun kurallarını bilmediği için sunduğu seçeneklerin hepsi imkansızdı maalesef.

En son, Elis kalesiyle benim kalemi yediğinde iyice tükendi umutlarım ve son bir gayretle atımı, şahımın önüne çektim. Ama Elis filiyle onu da yiyince yapabileceğim hiçbir hamle kalmamıştı..

Şahımı hangi kareye ilerletirsem ilerleteyim kurtulamayacaktım yani. Yine de bu yenilgiyi kabul etmek istemeyerek bir çıkar yol düşünmeye başladım kara kara.

Elis bu sırada keyifle beni izliyor, zaferinin coşkusunu yaşıyordu. Yüzüne küstah bir tebessüm yayılırken "Şah ve mat." dedi sandalyesini geriye çekip. Sonra da kıkırdayarak masadan kalktı. "Daha fazla düşünüp kendini yorma, köle. O küçük beynin ilerde sana lazım olacak.."

Daha Fazla Miyav Yok! (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin