!!!ÖNEMLİ NOT: SERİYİ NORMAL AKIŞINDA SPOİLERSIZ OKUMAK İÇİN 2. YIL, 8. CİLDİN ARDINA OKUNMASI GEREK. AKSİ TAKDİRDE SERİDEN ÇOK FAZLA SPOİLER ALIRSINIZ!!!
Renk. Görüş alanıma yayılan renk.
Hatırladığım ilk şey de aynı şekilde beyazdı.
Beyaz Oda adından da anlaşılacağı üzere, bu tesis beyaz renk üzerine kurulu.
Tavan da bir istisna değil.
İlk anımda o beyaz tavana bakıyordum.
Bakmaya veya parmak uçlarımla oynamaya ilgi göstermeden önce, sadece bu beyaz tavanın ne olduğunu merak ettim.
Günler geçtikçe o tavana bakarak daha fazla zaman geçirdim.
İlk başta ağladım. İnsanları özlediğim için ağladım ve sonra kimsenin bana yardım etmeye gelmeyeceğini anladım.
Şimdi geriye dönüp baktığımda bunun mantık değil içgüdü olduğunu görüyorum.
Yeni doğmuş, konuşamayan bir bebeğin çevresini benimsediğinde öğrendiği ilk şeydir bu.
Ondan sonra parmaklarımın varlığını fark ettim.
Bütün gün boşluğun içinde küçük parmaklarıma bakarak, onları emerek ve yalayarak geçirdim, başka hiçbir şey yapmadan.
Yaşam için gerekli olan besin bize ilgisiz yetişkinler tarafından getiriliyordu.
Hastalık durumunda da durum farklı değildi.
Tedavi tereddütsüz uygulanır ve günlük hayat hiçbir şey olmamış gibi geri dönerdi.
Kimse paniklemedi, kimse endişelenmedi, kimse sevinmedi.
Sonunda öğrenirsiniz. Burada size özenle bakıldığını fark ediyorsunuz.
İnsanların sevinç, öfke, üzüntü ve keyif gibi duyguları vardır.
Ama hiçbiri bu tesiste pek işe yaramıyor.
Çocuklar, henüz gelişmemiş beyinleriyle bunu erkenden öğrendiler.
Şaşılacak bir şey yok. Gülseniz de ağlasanız da, kızsanız da üzülseniz de eğitmenler size destek olmak için orada değildi.
Ancak bir şeyler başardığım zaman ilerleyebiliyordum.
İletişimin bir dil olduğunu ilk kez iki yaşındayken fark ettiğimi hatırlıyorum.
Eğitmen önümde oturuyordu ve ben de onun önünde oturuyordum.
Arada hiçbir şey yoktu; sadece eğitmen iki elini de bana doğru uzatmıştı.
Çok geçmeden eğitmen sağ eline çok dikkat çekici bir şekilde küçük bir jelibon ayı yerleştirdi.
Bu tesiste yaşayan çocuklar için bu atıştırmalık nadir bulunan bir şeydi.
Genellikle mahrum bırakıldıkları tatlılık. Çocukken ben de bir istisna değildim; herkesle aynı istekleri paylaştığımı hatırlıyorum.
"Jelibonun nerede olduğunu tahmin edersen yiyebilirsin."
Sağ elinde bir jelibon tutan yetişkin onu bana uzattı.
Yüz ifadesi sert ve neredeyse ifadesizdi.
Öte yandan, ona bakan çocuk da—ben, Ayanokouji Kiyotaka—duygusuzdu.
İkimiz de aynı ifadesiz yüze sahiptik ama ben doğal bir durumdayken eğitmen bilinçli olarak sessiz olmaya çalışıyordu.
Diğer çocuklar da doğal olarak duygusuzdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elitler Sınıfı (Classroom of The Elite) 0. Cilt - Türkçe Çeviri
Fiksi Remaja!!!ÖNEMLİ NOT: SERİYİ NORMAL AKIŞINDA SPOİLERSIZ OKUMAK İÇİN 2. YIL, 8. CİLDİN ARDINA OKUNMASI GEREK. AKSİ TAKDİRDE SERİDEN ÇOK FAZLA SPOİLER ALIRSINIZ!!! Bu, geçmişin gizlenmiş ve görülmemesi gereken bir hikâyesi olabilir. Kiyotaka Ayanokouji'nin İ...