Devran ve Agit bir gün önce geldikleri İstanbul'da mağaza mağaza geziyorlar, artık özgürce alışveriş yapan Agit'in onun için seçtiklerini deneyerek ona defile yapıyordu.
Agit takım elbise giyen adamla beraber onun gözlerine uyan yemyeşil bir elbise giyip kabinden çıkan adamın büyülenmiş gülümsemesiyle kendi etrafında dönüp uçuşan elbiseyle "Nasıl olmuş" diye sordu.
Devran hayran dolu bir iç çekip kollarını beline sardığı oğlanı kendine çekip göğsüne çarpamasıyla dudaklarına uzandı. Agit utanarak dudaklarını gizlemek için birbirine bastırdı ve kaşıyla onları izleyen çalışan kadınları gösterdi ama Devran omuz silkerek dudaklarını bastıran oğlanın alnını öpüp "Güzelliğinle büyüsünü altına alan küçük belam düşünsün artık" dedi.
Agit kıkırdayarak Devran'ın kolları arasından kaçıp "Bekle ben de sana bakarayım" diyerek ceketinin önünü düzelten adamla beğeniyle başını sallayarak gülümsedi.
"Yakışıklı bir adamı kapmışım."
Devran gülerek kaşlarını kaldırıp "Senin gibi güzelliğe yakışmam lazımdı güzelim" deyip elini uzatıp Agit'i çağırdı.
Agit elini tuttuğu adamın yüzüne doğru parmak uçlarında yükselip yanağını öptü.
Gittikleri her mağazaya neredeyse bir ordu adamla gittikleri için mağazayı özel bir müşterimiz var içerde deyip kapattırıyordu.
Agit rahat rahat dün reyonları gezerek istediklerini alıp çıkıyor, onları bekleyen arabalarla bir sonraki mağazaya geçiyordu. Agit tüm bunlara sadece Devran'ı severek elde ettiğinin farkında bile değildi, onun tek düşündüğü Devran'ı daha fazla nasıl sevebilirimdi.
Arabadan inip beraber başka ne bulabiliriz diye gezerken Agit kocaman bir oyuncakçıda gördüğü peluş ayıcıkla iç çekerek yanındaki adama döndü. Daha önce hiç oyuncağı olmamıştı ve televizyondaki filmlerde görür hevesle oyuncunun ayıcığa sarılarak uyumasını izlerdi.
Devran çoktan onun ne istediğini anlayarak belinden kavrayarak oyuncak mağazasına girdirdi. Agit büyük bir heyecanla raflardaki kocaman ayıcıklara baktı. Biraz yüksekteki bir rafa uzanırken onun yerine istediği peluş ayıcığı indiren Devran'la sevinçle yumuşacık ayıcığa sarıldı.
Devran saatler önce onca mağaza gezmesine rağmen bir ayıcığı görüp gülücükler saçan oğlanla başını iki yana salladı. O kesinlikle küçük tatlı bir belaydı.
"Onu mu istiyorsun?" diye soran adamla Agit dudak büzerek aklı kalan tavşanlı ayıcığa bakış attı, sonra da elindeki ayıcığa baktı. Bir tane olsa yeter diye düşünüp omuz silkti.
"Bu olsun, daha büyük."
Devran arkasını dönüp onları bekleyen dükkanın sahibine raflardaki peluş ayıcıkları gösterip "Hepsinden birer tane paket yapabilir misiniz? Yola gidecek ona göre hazırlayalım" deyince adam şokla başını sallarken Agit gözlerini kocaman açtı.
Sonra kucağında ayıcığı gösterip "Bir tane yeter, bir tane" dedi ama umursamazca başını iki yana sallayarak "Olmaz, Mardin'e döndüğümüzde aklında bir tanesi bile kalmamalı" dedi paketleri alması için Cahit ve adamları çağırdı.
Agit ise elindeki Cahit abisine gösterip "Bunlarla bebeğin de oynar demi abi?" diye sordu.
Cahit samimi bir gülümsemeyle "Beraber oynarsınız küçük beyim" deyince Agit sevinçle salına salına kucağında ayıcıkla kapıya doğru yürüdü.
"Ben onunla paylaşım ki, hepsini veririm ona."
Devran yürüyen oğlanın arkasından bakarak gülümsedi. İşte bu güzel kalbine aşık olmuştu, hem de hiç farkına varamadan.