Agit eline tutuşturulan siyah bir kartla ne yapacağını bilmez bir suratla Cahit'e bakınca genç şoför gülerek "Ne baktın küçük beyim, Devran Ağa'm sana verdi bunu, bununla dünyaları satın alabilirsin" deyince Agit gözlerini kocaman açıp "Dünyaları napcam ki ben iki parça kıyafet alacaktım ben" dediğinde çoktan yanlarına gelen yaşlı kadın ve yanındaki takım elbiseli adamlarla çoktan çarşıya deyim yerindeyse sürülmüştü.
Yaşlı kadın onu bir mağazadan diğerine sokuyor, çalışanlara "Kuşatın benim güzel oğlanımı" diyordu. Etrafında pervane olan insanlarla Agit gerim gerim geriliyor, eline çeşit çeşit takım elbise, kazak, pantolon tutuşturan kadınlarla kafası allak bullak oluyordu. Yaşlı kadın çalışan kadınlardan birinin kulağına ne fısıldadıysa Agit'in giyinme kabinine çeşit çeşit iki cinsiyetle de iç çamaşırları ve gecelikler yığılmıştı.
Agit şokla o küçük parçalara bakarak çığlık atmak istiyordu. Utançtan pancara dönüyordu ama evde bile bir parça alamadığı iç çamaşırlara hevesle bakıyordu. İçinde giyinip gösterilmek isteyen bir taraf vardı ama kime niye giyinecekti bilmiyordu. Ona dokunmayacak biri için değil de kendi için giyinmeye karar verdi ve beğendiklerini söylediği bedenle getiren çalışanlara göstermeden sepetine doldurdu.
Yaşlı kadın ise onları diğerlerinin görmemesi için çalışan kadına hesaplayıp parayı topluca almasını istedi. İşte bunu anlayan Agit ise Devran'ın sözünü çiğnememek için ona verdiği kartı kadına uzatıp "Bundan alın hepsini tamam mı?" diyerek çalışanla anlaşmıştı.
Ödemeyi onun yaptığını öğrenen yaşlı kadına ise "Devran Ağa kızar bana, sen öde dediydi" diyerek kendini savundu. Yaşlı kadın Agit'in söz dinleyen huyunu pek bir beğenmişti. Ama kuyumcuya girince "O mendebur suratlı torunum buna da karışmayı versin" diyerek Agit'e altın saat, zincir, kemer, belki de bir gün takmak ister diye de kolye almıştı. Agit "Ama bu" dediğinde de "Kim demiş altının, kolyenin, onun bunun cinsiyeti varmış güzel oğlan" diyerek onu susturdu.
Bu kez yaşlı kadının olduğu arabaya bindiğinde ellerinden tutan kadının anlayışlı sesiyle "İster oğlan ol ister kız, sen benim torunumun he dediği, istediği cansın evlat. Benden çekinme, korkma, sakınma. Devran seni istemeseydi seni görünce he demezdi oğlum, onun çatısının altında sana kimse ilişemez, gönlünce giyin kuşan, hiçbirine laf düşmez" dediğinde Agit şaşkınlıkla "Devran Ağa beni gördü mü?" diye sordu. Şu an tek fark ettiği cümle buydu.
Yaşlı kadın gencin heyecanlı sorusuna bıyık altından gülerek "Gördü ya tabi, görmese berdele tamam der mi sanıyon" dediğinde Agit daha da heyecanla başka bir şeye soracaktı ama bu defa ayıp olur diye sustu.
Kalbini bir heyecan kaplamıştı ama ne olduğunu anlayamıyordu. Eve dönünce Devran'a sormak istiyordu ama yine cevap alamayacağını düşünerek suratı düştü. Neden ona he dediği halde uzak durmak istiyordu öğrenmek istiyordu, hem Züleyha kimdi, onu da bilmiyordu ve sürekli yeni sorular çıkıyordu.
Eve döndüklerinde Cahit alınanları onun odasının kapısının önüne bıkarken yanlarına merakla gelen Afşin'in "Ay neler aldınız?" sorusuyla Agit susması için işaret parmağını dudaklarına götürürken Cahit "Ne bileyim hanım, kendin sor" deyince Agit şokla "Abla siz evli misiniz?" diye sordu.
Afşin kocasına omuz atarak "Bu meymenetsiz diğerlerinin yanında hanım demez amma seni sevdi heralde" deyip göz devirince Cahit karısına göz attı. "Gülüm evde diyom ya hanım diye diye, ne demeye milletin yanında diyeyim."
Agit kıkır kıkır gülerken Afşin kocasının omzuna fiske atıp "Bu güzel oğlanın yanında diyon ama" diyerek gülerek onları izleyen Agit'e döndü. "Amaa buna da eğlence çıktı görüyon mu?"