Devran Ahlatlı'nın karanlık bir geçmişi ve hiç kimsenin hatırlamasını istemediği anıları vardı. Ahlatlı soyunun ise kanla yazılmış sırları.
Çoçukken koşuşturduğu Mardin sokaklarında onu yakalamak için mutlulukla koşan annesinin uçuşan eteğini, rüzgara teslim olan şalını hatırlıyordu. Annesinin masumiyetini ve yüzündeki neşeyi iliklerine kadar hatırlıyordu, tıpkı günler sonra annesini evlerinin bahçesindeki ağaçta boynuna takılan bir urganda sallanışını ve adına da töre dediklerini hatırlatıyışı gibi.
O günden sonrası Devran için cehennemin ilk günüydü.
Babasının kulağına fısıldanan laflarla töre hükmünü vermiştir deyip kestirip attığı bir can kendi oğlunun da sonunu getirmişti. Fakat daha on beş yaşındaki Devran'ın da bu fısıltıyla konuşup babasını kandıran kişiyi öldürmesi ilk olmamıştı, son da olmayacaktı.
Yıllarca annesinin asıl düşmanını ararken on yedisinde sesini kaybetmesine sebep olan o zehirli suyu uzatan elin sahibiyle aynı kişi oluşunu ise bilmiyordu.
Aynı zehir babasını bir gece yarısı öldürürken Devran'ı sessizliğe mahkum etmişti.
Babasından sonra başa geçtiği aşiretine savaş açan aşiretlerle yaşanan o kanlı günlerde arabasının tekerlekleri kurşunlanarak bir uçurumun kenarına sürüklenip düştüğü yerde tekerli sandalyeye düşüşünü hatırlamadığı gibi o ilk kurşunu atanın kendi kanından olduğunu da bilmiyordu.
Devran'ı acılar ve hırslar büyütmüştü. Sevginin ne olduğunu annesini kaybettiği gün unutmuştu. Bir gün daha hayatta kalıp intikamını alabilmek için nefes alıp vermişti.
Ta ki ona bir nefes vermek ister gibi duru ve saf suyu ona uzatan bir genç çıkıp gelene kadar. İşte Agit bu yüzden kıymetliydi. Annesinin masumiyetini ve neşesini gözlerinde gördüğü genç, tüm çıkarlardan arınmış, hırs nedir bilmeyen, bir yudum sevgiden başka bir şey beklemeyen oğlan Devran için mucizeydi.
Ona onun istediği gibi bir sevgi veremese de onun masumiyetini korumak istiyordu ve yüzünün gülmesi için her şeyi yapmaya yemin etmişti.
Şu anda da sabah uyandığında "Biliyor musun çocukken annem bir kere badem şekeri vermişti bana, böyle mavimsi oluyor diğerleri gibi beyaz değil, sen yedin mi hiç, keşke yine bulabilsem" dediği için çocuk gibi şekerlemeye alışkın olmayan Devran - Bulursak ben de isterim ama - diyerek bindikleri arabayla nerdeyse tüm ilçedeki şekerleme dükkanlarını gezmişlerdi ve paket paket şekerlemelerle eve dönmüşlerdi.
Devran için Agit yaşayamadığı çocukluğuydu. Önceden çalışma masasında evraklardan başka bir şey olmazken şimdi Agit'in "Bunu da dene" deyip önüne koyduğu rengarenk şekerler vardı.
En sonunda karnını şekerlerle dolduran oğlan "Dişlerimiz çürüyecek, şeker komasına girecez" diyerek dolu karnını göstererek ayaklandı ve bir kaç adımla Devran'ın yanına ulaşıp sorma gereği duymadan boynuna atıldı.
Devran ise sabahtan beri dudaklarına yapışan o gülücükle oğlanı belinden tutup kucağına oturttu. Küçük bir çığlık atan oğlan oturduğu kucakta yan bir şekilde dönüp parmaklarıyla konuşmaya geçti.
- İyice alıştın sen de kucağa çekmelere, fark etmedim sanma -
Devran kaşlarını kaldırarak öyle mi olmuş der gibi bakarak cevap verdi.
- Alışmayayım mı? Kalk o zaman kucağımdan -
Agit cıklayarak daha da yerleşip omuz silkti.
- Kalkmam, rahat böyle -
Bu defa Devran onunla uğraşmak için -İyice alıştın bakıyorum da kucağıma - deyince Agit utanarak "Yok öyle bir şey" deyip ayağa kalkmaya çalıştı ama belinin iki yanından tutan adamla hareketleri kısıtlandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/377912618-288-k93620.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kal Benimle (Bxİ)
Ficción GeneralTAMAMLANDI Eşcinsel kurgu... İnterseksüel birey içerir!!!