Agit açamadığı gözleriyle yattığı yatakta üşüdüğünü biliyordu, göğsünde bir yerler acıyor, yavaş yavaş bir çiçek gibi soluyor, o çiçeği elleri arasında yaşatmaya çalışan adamı hissedemiyordu.
Devran ise dökemediği göz yaşlarıyla göğsündeki o taş kalbi şiddetli bir darbeyle paramparça olmuştu. Koruyamadığı masum yanı solan yüzüyle bir zamanlar onun da yattığı yatakta yaşamak için Devran'ın sıcaklığına ihtiyaç duyuyordu. Ellerini sıkı sıkı tutan adam çok uzaklardan duyması için ellerini kaldırıp sessizliğine sığınarak fısıldadı.
- Uyan artık güzel oğlanım, söz senin istediğin gibi seveceğim -
Kalbinin ritmi sürekli artıp azalan oğlan sanki onun parmaklarının hareketlerini görür gibi kalbinin sesiyle tepki veriyordu.
- Daha bir sürü şekerlerin duruyor, hepsini ben yerim -
Devran gözlerinin yandığını hissettiğinde yutkunarak acıyla gülümsedi.
- Sen Devran Ahlatlı'yı ağlatacak kadar güçlüsün güzel oğlan, uyan da gör halimi -
Kesik bir nefes vererek bir haftadır uyanmasını beklediği Agit'in gittikçe ondan uzaklaştığını hissederek korkuyordu.
Devran Ahlatlı'yı ne düzinelerce silahlı adam, ne bir daha yürüyememek, ne de her gün onun için kurulan kumpaslar korkutabilirdi. Onu, yalnızca tek bir şey korkutabilirdi.
Sevgi...
Şu an ise sevgisinden korktuğu oğlan için bir hafta boyunca tek bir an bile gözünü kapatmamıştı. Eğer uyandığında onu yanında göremezse, ağladığında kucağına alamazsa diye korkudan yatağın dibinden ayrılmıyordu.
Odanın önünde bekleyen onlarca adamı ondan gelecek emirleri beklerken Devran sadece Agit'in gözlerini açmasını bekliyordu.
Üç ayın sonunda Devran eli elleri arasında kendi gerçeğiyle yüzleşti bir haftada. Agit'in soramadığı soruya vereceği cevaptan korkarken aslında cevabını üç aydır yaşıyordu.
Kendi yazdığı ve kurallarım diyerek saçmaladığı o on cümlenin her birini teker teker Agit'in bozmasına yine kendi göz yumduğunda.
Her gün ona yemekler yapan oğlanın yemeklerin çoğunu kötü yapsa da yüzünün gülmesi için her seferinde çok güzel dediğinde.
Onunla konuşabilmek için işaret dilini bir ay içinde öğrenip tüm insanların önünde onu gururla taşıdığında.
Onun bir kaç parmak hareketiyle bile çoktan ne demek istediğini, derdinin ne olduğunu anladığını gördüğünde.
Ona yaklaşan o adamın elleri Agit'e değdi diye dişlerini sıkarak kırmak istediğinde.
Onun gülüşünde annesinin masumiyetini gördüğünde.
Onunla kendi rızasıyla uyumak istediğinde ve sabah uyandığında onun yüzünü izlediğinde.
Her elbise giydiğinde aslında kendi güzelliğinden çekinip ruhunu sakladığını gördüğünde.
Onunla birlikte kitaplar okuyup bir sürü ilginç sorular sorduğunda.
Ona uzatılan her suyun aslında ona nefes verdiğini hissettiğinde.
O gün kütüphanede göğsünü sıkıştıran duygunun ne olduğunu anladığında.
Devran Ahlatlı, konağına bir yardımcı olarak geldiğini sandığı oğlanla, her gününde her saniyesinde aslında çoktan onu sevmeye başladığı gerçeğiyle yüzleşti.