0 - Düğünümsü (?)

44.1K 2K 459
                                    

"Sehun, sadece sakin ol. Derin derin nefes al."

Bunun için uğraştım, gerçekten uğraştım. Derin bir nefes aldım, ardından üfleyerek geri verdim o nefesi. Sakinim diye düşündüm, sakinim, sakinim.

"Jongin yok." dedim bir kere daha. Kendimi ağlayacak gibi hissediyordum, hatta ağlayacaktım fakat bu herkesin içine şiş gözlerle çıkmam demekti bu yüzden ağlamayacaktım. Sikeyim ağlayacaktım.

"Baekhyun, Jongin nerede? Bak ciddiyim nefes falan alamıyorum. Haberin var mı? Gelmeyecekse söyle, yemin ediyorum kızmayacağım."

Baekhyun çaresiz bir ifadeyle yüzüme baktı, ilginç bir şekilde benim kadar strese girmiş gibiydi.

"Yemin ediyorum." dedim tekrar, "Sadece eğer gelmeyecekse söylesin. Vazgeçmiş olabilir, istemiyor olabilir. Sadece arasın ve söylesin bunu, burada öylece elim kolum bağlı oturmak istemiyorum. Vakit geldi, hala yok."

Baek gergince yüzüme baktı, özenle yaptırdığı açık kahverengi saçlarından birkaç tutam özgürlüğünü ilan etmişti bile. Yüzündeki küçük ter damlaları gergin olduğunu gösteriyordu. Bir anda ilginç bir şekilde konuşmayı unutmuş gibiydi. Uzun bir süre boyunca hiçbir şey söylemeden yüzüme baktı, o sessiz kaldıkça sinirlerimin daha da bozulduğunu hissediyordum. Her an hiç kimseyi umursamadan bağırmaya başlayabilirdim. Gerginlikten kafayı yemek üzereydim. Dışarıdan gören biri dişlerimle dudaklarımı parçalamaya çalıştığımı düşünebilirdi fakat hayır, ben sadece sakinleşmeye çalışıyordum. Aylardır emek verip kendimi parçaladığım şeyin heba olması bir yana Jongin'in beni yarı yolda bırakacağı fikri sanki birisi ciğerlerimdeki tüm havayı çekmiş gibi hissetmeme neden oluyordu, ne kadar nefes almaya çalışırsam çalışayım ciğerlerim için yetersizdi. Jongin'in o an ortalarda olmaması bile ölüm fikrinin aklımın ücra köşelerini ziyaret etmesi için yeterdi, Baekhyun'a sorun olmadığını söylemiştim fakat bu çok büyük bir sorundu.

Sessizliğin artık can sıkıcı olmaya başladığı bir anda Xiumin'in odaya girmesi yerimden zıplamama neden oldu.

"Xiumin." dedim direkt üstüne yürüyerek. "Jongin nerede? Neden hala gelmedi? Lütfen, ara şunu gelsin artık çok az kaldı."

"Sakin ol Sehun." Onun da Baekhyun'un bir kopyası olduğunu zaten biliyordum, anlamadıkları şey şuydu: sakin falan olamazdım, o an için sakin olmam bir anda göğüslerimin çıkması kadar ihtimal dışıydı. "Bak, Jongin'le az önce konuştum. Bir aksilik çıkmış ve birazcık.." Baş parmağıyla işaret parmağını arada çok az mesafe kalacak şekilde yan yana getirdi, birkaç saniye eserine bakıp mesafenin yeterli gelmediğini düşünmüş olacak ki parmaklarını birazcık daha aralardı. "Evet, işte sadece bu kadarcık geç kalacaklarmış."

Xiumin, eğer normalde olsaydık beni sakinleştirmek için olduğunu düşüneceğim fakat o an tamamen aptallığına bağladığım bir gülümsemeyle yüzüme baktı. Histerik bir kahkaha atmaktan kendimi alamadım. "Geç kalacakmış ha?" dedim olabildiğince bağırmamaya çalışarak. Tekrar küçük bir kahkaha attım, Baek'in gözlerinde bu defa korku vardı.

"Geç kalacakmış! Siktiğimin geç kalacakmış öyle mi? Bugün evleniyoruz, içeride yaklaşık altı yüz davetli bizi bekliyor ve o geç kalacakmış."

Xiumin ve Baek anlaşmışlar gibi aynı anda kafalarını salladılar. Dişlerimi birbirine bastırıp atacağım çığlığın boğuk bir sese dönüşmesine neden oldum, yumruğumu ağzıma sokup dişleyerek sakinleşmeye çalıştım.

"Belki de yol yakınken, ya da değilken, yani henüz evlenmemişken vazgeçmeliydim." dedim hızla. "Şu işe bakın, Tanrım şu işe bir bakın!Stresten ölüyorum, o kadar stresliyim ki hamile olsam kesin doğum yaparım fakat sevgili Jongin geç kalıyor. Düğünümüze geç kalıyor! Aylardır uğraşan, debelenen, her şeyle ilgilenen benim, ona sadece kendi düğününe bir zahmet kıçını kaldırarak gelip evet demek kalıyor ve o geç kalıyor öyle mi? Kesinlikle ama kesinlikle vazgeçmeliyim. Hatta en başından kabul etmemeliyim. Hayır Jongin seninle evlenmeyeceğim deseydim şu an üzülen ben olmazdım. Fakat ben aşktan gözü dönmüş salaklardan biriyim işte öyle değil mi Baek, bak gördün mü yine seni dinlemediğim için ne haldeyim. Sen haklıydın, en başından bunu kabul etmemem gerekiyordu."

Baek mahcup bir ifadeyle yüzüme baktı, bakışlarında aynı zamanda bana acıdığını gösteren bir hüzün vardı, o an ne halde olduğumu anladığına emindim. Kendimi ağlayacak gibi hissediyordum. Jongin'in geç kalma olayının tamamen palavra olduğunu ve Jongin'in düğüne falan gelmeyeceğini hepimiz biliyorduk. Hatta bunu en başından beri biliyorduk. Her şey aylar önce Jongin'in beni arayıp 'hadi evlenelim' demesiyle başlamıştı. Ben de 'tamam' demiştim, 'Olur evlenelim, neyi bekliyoruz ki zaten? Tek taraflı bir aşk ama olsun evlenebiliriz hiçbir sorun yok..'

Ona inandığım için tam bir salaktım ve salaklığımın bir getirisi olarak düğünümde sap gibi kalmıştım..

"Ben eve gidiyorum." dedim kapıya doğru ilerlerken, çocuklar tam itiraz edecekken elimi kaldırıp onları susturdum. "Biliyoruz, gelmeyecek. En başından biliyorduk öyle değil mi? Daha fazla kendimizi kandırmamıza gerek yok."

Onlar başka bir şey söylemediler, ben de umurumda değilmiş gibi omuz silktim. Fakat umurumdaydı ve bunu nasıl atlatacağım konusunda en ufak bir fikrim dahi yoktu.

H4N // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin