Medya Jongin (temsili)
O hafta sonu sabahın oldukça erken bir saatinde uyanmış, mutfak tezgahının önünde bir yandan uyumamak için uğraş verirken bir yandan da sırtımdaki ağırlığı dengelemeye çalışıyordum. Boynuma dolanmış kollar her birkaç dakikada bir daha da sıkılaşıyorlardı. Doğrusu bundan şikayetçi değildim, aksine Taemin'in her bulduğu noktada bana koala misali yapışması inanılmaz derecede hoşuma gidiyordu.
"O ne?" İnce sesi kulaklarımı doldurduğunda yüzümden silemediğim gülümsemem biraz daha büyüdü. Her zaman mümkün olduğunca kısık sesle konuşurdu ve yapmaktan en çok zevk aldığı şey cevabını bilsin bilmesin sorular sormaktı.
"Sana süt ısıtıyorum." dedim cezveyi tüpün üstünden çekerken, ılık halde olması yeterli olacağı için ocağın üstünde fazla tutmamıştım.
"Süt mü?"
Boynuma kollarını biraz daha dolyıp arkamdan yaptığım işe bakabilmek için hafifçe uzandı. "Evet süt, bunu içeceksin ki büyüyesin."
Her zaman çocuklara karşı bir düşkünlüğüm vardı fakat Taemin benim için bambaşka bir şeydi. Hafif açık sarı saçları, onu her zaman hüzünlü gösteren parlak büyük gözleri vardı. Bedeni onu olduğundan çok daha küçük gösteriyordu. Ona karşı tarifi imkansız bir çekim hissediyordum, her an onu korumak geliyordu içimden.
"Kim aldı?" ve tabii her şey hakkında soru sorup konuşması vardı, o evde sessizlikten o kadar çok rahatsızdım ki Taemin ilaç gibi gelmişti.
"Neyi kim aldı?" dedim sütünü bardağa boşltırken, Taemin kafasını omzuma yaslayıp esnedi.
"Sütü kim aldı?" derken hala yüzünde esnemesinin izlerini taşıyordu.
"Ben aldım, senin için."
"Ben süt sevmiyorum..." dedi sanki son derece utanç verici bir durummuş gibi, "ama sen istediğin için içerim."
Taemin'in son birkaç gündür bizim evde kalıyordu, biz evde yokken Xiumin ona bakmayı kabul etmişti. Onun dışında akşamları sürekli birlikteydik. Annesinin yoğum bakımda olduğunu başlarda ondan saklamayı düşünmüştük fakat o her şeyin farkındaydı, bu yüzden olabildiğince bu konu hakkında konuşmamaya özen gösteriyorduk. Hali hazırda babasını kaybetmiş bir çocuğun bir de annesinden yoksun kalması üzerine pek de bir şey söylenmiyordu zaten. Kafamı hafifçe ona çevirip baktığımda yüzünde tatlı bir gülümseme vardı, beni sevdiğini biliyordum, hatta düşkünlük derecesinde bir sevgiydi. Yüzüme bakarken takındığı gülümseme de bunun kanıtıydı. Hafifçe ona doğru uzanıp alnını öptüm ve ılık bardağı elime alıp salona doğru ilerlemeye başladım.
"Sevun."
Taemin'in fısıldayarak kulağıma doğru ismimi söylemesi durmamı sağladı, ismimi her zaman 'Sevun' olarak telafuz ediyordu ve düzeltmesi için yaptığım tüm uyarılar sonuçsuzdu.
"Efendim bebeğim."
"Ondan korkuyorum." dedi eliyle salonda oturan Jongin'i gösterip, Jongin ise o an hiç de korkulacak gibi değildi. Dağınık saçları ve pijamalarıyla L koltuğun üzerine bağdaş kurmuş oturuyordu, gözleri televizyonda olmasına rağmen hala birazcık uykuda olduğunu anlayabiliyordum. Ona bakarken tek yapmak istediğim yanına gidip yanaklarını mıncırmaktı fakat Tanrı korusun beni öldürürdü.
"Onu sevmiyor musun?" dedim Taemin'i yere indirip, bedeni benim yanımda küçücük kalıyordu.
"Hayır, hayır." panikle ellerini iki yana salladı, hafifçe eğilip onunla aynı hizaya geldim. "Seviyorum, ama korkuyorum çünkü bana öcü gibi bakıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...