Damatlıklar medyada
"Baekhyun galiba içimde bir gergedan var."
Baekhyun aynadan kendini izlemeyi kesip bana döndüğünde ona karnımı gösterdim.
"Bak tam burada bir gergedan var."
"Bunu sana düşündüren nedir?"
Sorduğu alaycı soru normalde olsaydık gözlerimi devirmeme neden olabilirdi ama o an feci bir sancıyla cebelleşiyordum.
"Karnımda çok büyük bir ağrı var Baek," dedim sızlanarak. "Kesin içime bir gergedan kaçtı ve şu an iç organlarımı parçalıyor, bunun başka hiçbir açıklaması olamaz."
Baek'in aynadaki yansımasıyla göz göze geldik, birkaç saniyelik bakıştan sonra hiçbir şey dememişim gibi tekrar önüne döndü. Ben de ağrımı çekmeye devam ettim. Büyük ihtimal heyecandandı ama gergedanı da ihtimaller arasında tutuyordum.
"Sana da olmuş muydu?"
Bekleme odası denen yer benim odamdan daha büyüktü ve bu durum biraz canımı sıkıyordu. Düğüne sadece bir saat kalmıştı. Baekhyun ile bekleme odasında oturuyorduk, doğrusu ben oturuyordum o ise hala aynanın karşısından ayrılamamıştı.
"Ne bana da olmuş muydu?" diye sordu ceketinin yakasını düzeltirken, nasıl bu kadar sakin kalabildiğini anlayamıyordum.
"Yani sen de karnının içinde gergedan varmış gibi hissetmiş miydin? Evleneceğin günden bahsediyorum."
"Ha evet." dedi umursamazca bana dönüp, "Tabii ki de hissetmiştim."
"Ee sonra ne oldu? Geçti mi?"
"Chanyeol düğüne gelmeyince gergedan intihar etti, hala sindiremedim."
Sırıtarak söylediğinde ağlamaklı bir ses çıkardım. Sonunda büyük gün gelmişti, evleniyordum. Tamamen hazırdım. Son bir haftada ne kadar başarmışsam o kadar toparlanmayı başarmıştım işte. Saçlarımı kestirip güzel bir şekil verdirtmiştim, hala ufaktan da olsa duran göz altı morluklarımı kapatıcı sürmüştüm. Damatlığım mükemmel bir şekilde üzerime oturmuştu. İyi görünüyordum, tabii bu görünümü üzerime kusup mahvetme ihtimalim de vardı.
"Jongin hazırlanıp mı buraya gelecek?" diye sordu Baekhyun. "Eğer hala hazırlanmamışsa pek vakti yok."
"Bilmiyorum." dedim. Birkaç kere aramıştım fakat telefonlarıma cevap vermemişti. Heyecandan yerimde duramıyordum. Ayağa kalkıp odanın içinde küçük bir tur attım, Jongin gelecek beni bu odadan alacak ve beraber salona gidecektik. Bunun için hazır olduğumu düşünmesem de buna mecburdum. Son birkaç aydır bunun için uğraşmıştım, içerideki (tamamı Jongin'in yakınları olan) altı yüz davetli bizi bekliyordu. Jongin'in annesi ve babası, ki babasıyla hala tanışma fırsatı bulamamıştım ironiye bakın, içerideydi. Bizimkiler içerdeydiler. Herkes bizim salona gitmemizi bekliyordu. Bu yüzden heyecandan bayılmamam ve kusmamam gerekliydi.
"Nasıl görünüyorum?"
Baekhyun'u aynanın karşısından itekleyip onun yerine geçtim. Jongin'in ne giyeceğini bilmiyordum fakat ben diktirdiğim takımdan vazgeçmemiştim. Her bir noktasından ciddiyet akan düğündeki tek espri benim damatlığım olacaktı anlaşılan. Yine de muazzamdı. Tam üstüme oturmuştu.
"Su perisi gibi görünüyorsun." Baekhyun gülerek söylediğinde dirseğimi karnına geçirdim.
"Hayatında kaç defa su perisi gördün ki?"
"Seni her gün görüyorum ya?" Sırıtması daha da büyümüştü bunu derken, offlayıp tekrar kendimi incelemeye döndüm. Ceketim kar beyazıydı, aynı renk pantolonumun üstünde kahverengi çapa desenleri vardı. Kravatım da pantolonumla aynı kumaştan yapılmıştı. İyi göründüğümü düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...