Bölüm Şarkısı : Sezen Aksu - Git
Bir sorun olduğunu ya da şöyle demek daha uygun olacaktır; her şeyin bir çeşit kandırmaca, her mutluluğun birkaç katı acı, düzeltilmeyecek ve asla geri döndürülemeyecek şeyler olduğunu o sabah fark ettim. Aynı zamanda uzun zamandır ağlamadığımı ve bunun sebebinin ortada ağlanacak bir şey olmaması değil de ağlamak istemememden kaynaklı olduğunu da. Ortada ağlamamı gerektirecek binlerce sebep vardı, özellikle o sabah, ağlamam gerekliydi. Ama ben ağlamam gereken hiçbir yerde ağlamadığım için kupkuru gözlerle önümdeki boşluğa bakıyor ve kelimeleri aklımda bir araya getirmeye çalışarak mantıklı bir şeyler söylemek için uğraşıyordum.
Ve bu uğraş ağzımı birkaç defa açıp tekrar kapatmam dışında hiçbir sonuç vermiyordu. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum fakat içim tamamen perişan haldeydi. İçimde dönüp duran her bir duygu beni mahvediyordu, düşünüp durmaktan kendimi alamıyordum. Aklım koca bir düşünceler havuzuydu ve ben orada boğuluyordum. Kötü olan her anımı 'işte bu en kötüsü' diye adlandırmamın cezasını çekiyor gibiydim çünkü o an daha önceki kötü anlarımı ezip geçiyordu.
"Lütfen." dedim sonunda, onca düşünceye rağmen ağzımdan çıkan tek şey bu çelimsiz yalvarış olmuştu. Her şey o kadar çok üst üste gelmişti ki kendimi yorgun hissediyordum. Belki de konuşmama engel olan şey buydu.
"Sehun..." Jongin'in sesini duymak gözlerimi boşluktan çekmeme neden oldu, ona döndüğümde üzerimde olan gözleri karşıladı beni. İyi görünmüyordu, o an kesinlikle iyi görünmüyordu. "Yapamayız," dedi kısık bir sesle. "biliyorsun."
"Jongin," derin bir nefes alıp bir kere daha aklımdaki düşünceleri toparlamaya çalıştım. "Lütfen bizimle kalmasına izin vermelisin. Bunu benden bekleme, onu bırakamam."
Ve ona verdiğim sözü bir kere daha tutmamazlık edemezdim, bunu Jongin'e söylemedim. Onun yerine kahrolmaya devam ederek Jongin'in bir şeyler söylemesini, beni onaylamasını ya da bir şekilde beni teselli etmesini bekledim. Bunların hiçbiri olmadı, Jongin önce derin bir nefes aldı ardından kafasını hayır dercesine iki yana sallayıp gözlerini gözlerimin içine dikti.
"Taemin bizimle kalamaz Sehun."
Taemin'in annesini kaybetmek onun nerede kalacağıyla ilgili soruları da beraberinde getirmişti. Aslında en başından benimle kalacağına, onu büyütebileceğime emindim. Fakat o sabah dediğim gibi sorun olmadığını düşündüğüm her şeyin aslında kocaman bir sorun olduğunu fark ettim. Jongin'in de Taemin'i kabul edeceğine o kadar çok emindim ki o sabah nöbetten eve dönerken yanına getirdiği iki sosyal hizmetler görevlisi tüm düşüncelerimde yanıldığımı göstermişti. Her şey kesinleşmişti, Taemin'i götüreceklerdi ve ben bunu ancak o sabah öğreniyordum.
Aslında önünde sonunda böyle bir şey olacağı barizdi fakat Taemin'in bizimle kalacağı fikrini öylesine benimsemiştim ki onu almaya geleceklerini hiçbir zaman düşünmemiştim. Bir süre bizimle kalır ardından da evlatlık işlemlerini başlatırız diyordum kendi kendime, onunla olmaya alışmıştım ve o da bizimle olmayı seviyordu. İkimizin de ona bakmak için yeterli maddi kaynağı vardı, üstelik Jongin nüfuzlu bir doktor olduğu için bu çok daha kolay olacaktı. Tüm bunlar düşündüğüm şeylerdi, o sabah olansa Taemin'i almak için iki hiç tanımadığım insanın evime gelmesiydi. Üstelik Jongin onları durdurmak için hiçbir şey yapmıyordu ve ben bu düşünceyle çıldırmak üzereydim.
"Hayır." dedim inkar etmeye çalışarak, içimde çığlık atmak gibi anlamsız bir istek vardı. "Onu gönderemem, onu hiç bilmediği bir yere tamamen yapayalnız kalsın diye gönderemem."
"Yalnız olmayacak Sehun." Jongin'in ters çıkan sesi içimdeki yangını iyice körükledi, kafamı ellerimin arasına gömüp bir şekilde bir yol bulabilmek için kendimi zorladım. "Orada onun gibi bir sürü çocuk olacak, ona bakacaklar, ona bizden daha iyi bakacaklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...